"MARAŞ'IN BÜYÜK BÖLÜMÜ VAKIF MALI"
Başbakan Özgürgün, programın devamında davetlilerin, Kıbrıs'ın statüsü, doğal gaz rezervleri, vakıf arazileri ve FETÖ ile mücadele konularında yöneltilen soruları cevapladı.
Vakıf mallarının en çok konuşulması gereken konulardan biri olduğunu dile getiren Özgürgün, "Maraş'ın çok büyük bir bölümünün vakıf malı olduğu kesin. Kıbrıs'ta yüzde 30'un üzerinde vakıf malı olduğu kesin. Zaten 1571-1878 arasında Osmanlı İmparatorluğu adayı yönetmiş. Adanın tamamı bizim zaten. 1878'den sonra İngilizler Türkleri uzaklaştırmak için 1. Dünya Savaşı'nda 'Osmanlı savaşa katıldığı için ben adayı ilhak ettim.' dediği noktada bu malları Rumlara dağıtma veya vakıf mallarını başkalarına geçirme noktasında İngiliz yönetiminin böyle tasarrufları oldu. O malların birçoğu da vakıf malı olduğu halde, Rumların eline geçti. Özellikle 1914-1950 arasında. O dönemde Türkiye de Kıbrıs'la ilgilenemedi" değerlendirmelerinde bulundu.
Vakıf mallarının korunması konusunda çok fazla çalışma yapıldığını belirten Özgürgün, söz konusu malların kuzeyde ve güneyde olduğunu söyledi.
“ENDİŞE EDECEK BİR ŞEY KALMADI... ULUSLARARASI HUKUK BUNLARI ELİMİZDEN ALAMAZ”
KKTC'nin adada yüzde 37,8'lik bir toprağının bulunduğunu hatırlatan Özgürgün, şunları kaydetti:
"Bu toprakların da Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasıyla net ve kesin olarak KKTC'nin toprağı olduğu ortaya konduğuna göre, endişe edecek bir şey kalmadı. Bugün uluslararası hukuk bunları elimizden alamaz. Rum tarafı bir anlaşmada artık toprak istemeden anlaşmak durumundadır. Bana göre tartışma ortadan kalkmıştır. İngiltere, AB'den çıkarken net bir şey ortaya koydu. 'İki taraf anlaşmaya hazırsa biz varız. Yoksa biz bugünkü durumun devamına da itirazımız yok.' dedi. 2004 ve sonrasındaki süreç bizi oralara götürdü. Eğer bir anlaşma olacaksa vakıf mallarının bizde kalması talebimiz vardı. Bugün gelinen noktada resmi politikamızda KKTC'nin şu anki toprakları bizim toprağımızdır. Cumhurbaşkanımızın 'Kapalı Maraş'a karşı Erenköy'ü isteriz.' demesi Maraş'ın bizim toprağımız olduğunu teyit ediyor. Diğer taraftan Rumların elindeki bir toprağı vererek ancak bunun el değiştirmesi söz konusu. Bu söylem odur. Oradaki koçanlı malları sahipleri alamaz değildir bu. Sadece yönetimin devredilmesidir. Yoksa oradaki sahip olunan vakıf veya kilise malının el değiştirmesi değildir."
Özgürgün, konuşmasının devamında değindiği doğal gaz konusunun çok kritik bir madde olduğunu söyledi.
Rumların 2006'dan itibaren doğal gaz meselesini tekrar gündeme getirdiğini hatırlatan Özgürgün, 2012'de New York'ta Türkiye ve KKTC arasında imzalanan ekonomik iş birliği anlaşmasına dikkati çekti.
Hüseyin Özgürgün, bu anlaşmanın Türkiye ve KKTC'nin söz konusu bölgelerde tek taraflı bir arama faaliyetine izin vermeyeceklerinin beyanı olduğunu kaydetti.
Her iki ülkenin burada başka birinin tek taraflı doğal gaz çıkarma ve kullanma yetkisinin olmadığını ortaya koyduğunu aktaran Özgürgün, bunun savaş sebebi olacağının deklare edildiğini söyledi.
"KKTC, EN AZ RUM TARAFI KADAR YASAL"
Başbakan Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs'ta Tayvan modelinin uygulanabilirliği konusundaki söylemlere ilişkin, "Şu anda masa berhava olmuş görünüyor. O zaman ne olacak? KKTC devam edecek. Bunun başka bir yöntemi ve yolu yok. KKTC demokrasisiyle, sosyal ve ekonomik yapısıyla, sivil toplum örgütleriyle gerçekten çok demokratik bir yapı üzerinde oturuyor" ifadesini kullandı.
KKTC'nin yasal bir devlet olduğunu vurgulayan Özgürgün, "Bu devam eder. Anavatan Türkiye bu noktada her zaman desteğiyle yardımlarını ortaya koyuyor. Tanısınlar, tanımasınlar biz yolumuza devam ederiz. Bunun modeli ne olur? Tayvan modeli bir seçenektir. Diğer taraftan KKTC'nin bir Cebelitarık modeli önerisi de vardı" dedi.
“15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNDEN SONRA BEN BAŞBAKAN OLARAK ÇOK HIZLI HAREKET ETTİM”
KKTC'de FETÖ'cülere yönelik tedbirler ve çalışmalar hakkında da bilgiler veren Özgürgün, sözlerini şöyle noktaladı:
"Kıbrıs'ta iki tane 15 Temmuz var. Biri de 15 Temmuz 1974. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ben Başbakan olarak çok hızlı hareket ettim. Hükümeti topladım ve 21 Temmuz'da FETÖ'yü terör örgütü ilan ettik. Hemen akabinde 5 Ağustos'ta Başbakan Yardımcımız Tuğrul Türkeş'in katılımıyla 10 bin kişilik bir miting yaptık. Daha sonra da 7 Ağustos'ta Cumhurbaşkanımızın davetiyle Yenikapı'daki mitinge katıldım. Gerek güvenlik kuvvetlerimiz gerekse de polisimiz çok ciddi çalışma başlattı. 17-25 Aralık sürecinde yüzde 95'i terk edip gitmiş. Eğitim kurumları ve yurtlar kapatılmış."
Toplantıya, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, eski AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe ve Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Aydın katıldı.
Yorum Yazın