Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, cumhurbaşkanlığı vizyonunu anlatıp soruları yanıtladı.
Özersay, 2015’te Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın göreve gelmesi ertesinde ülke olarak sadece Kıbrıs sorununun çözümüne ve çözüm müzakerelerine odaklanıldığını ve Kıbrıs Türk tarafının doğalgaz ve Doğu Akdeniz’deki jeostratejik gelişmeler konusunda bir pozisyon ortaya koyamadığını savundu.
Bu işleri Türkiye’ye bırakır bir görüntü çizildiğini, Kıbrıs Türk halkının haklarını arayan, hak ve menfaatlerinin peşinden giden bir görüntü çizilemediğini söyleyen Özersay, önlerinde bu eksikliği telafi etmek için bir fırsat olduğunu kaydetti.
Özersay şöyle konuştu: “Doğu Akdeniz bölgesinde şekillenmekte olan yeni bir güç dengesi var. Amerika bu bölgeye sadece askeri olarak değil; başka açılardan da girmeye başlamış durumda ve Rusya Federasyonu’nun bölgedeki etkisini kırmaya çalışıyor. Fransızlar kendi dış politika hedefleri içinde bu bölgeye girmeye çalışıyor.
Biz de deniz yetki alanının sınırlandırılması, Kıbrıslı Türklerin doğalgazdaki haklarını alabilmeleri için yeni fikir, politika ortaya koyan, Türkiye’yle anlaşma ve ortak açıklama yapan, sürekli uluslararası temas yapan, hareket halinde bir cumhurbaşkanını göreve getirirsek bu, Kıbrıs Türk halkının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin oyun kurucu bir rol üstlenmesine yardımcı olacaktır. Askeri ve güvenlik anlamında da Türkiye’yle iyi bir ilişki ve doğrudan diyalog kurarak gerekli adımları at, bizi tanımasalar bile bölgede fiili kontrolü elinde tutan ve bu bölgeyi düzenleyen devlet biz olacağımız için bizi dikkate almak zorunda kalacaklar.”
Doğalgaz konusunda NAVTEX yayınlayarak, lisans vererek, sismik araştırma yaparak, kazı yaptırtarak geldikleri noktada, KKTC tanınmasa bile doğalgaz konusunda muhatap alınan bir devlet konumunda olduğunu belirten Özersay, “Ama bunun çok daha net şekilde ortaya çıkması Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin de ne yapacağıyla ve nasıl yapacağıyla ilgilidir. Bu alandaki bilgi ve birikimimle doğal gazda bizi uluslararası alanda muhatap almalarını sağlayacağım, bu konularda kendime güveniyorum” ifadelerini kullandı.
“DIŞ POLİTİKAMIZDA BİR PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ OLAN ANTLAŞMAYI MÜZAKERE ETTİM”
KKTC’nin Doğu Akdeniz bölgesiyle ilgili yakın zamana kadar çok fazla etkin bir rol üstlenmediğini, genelde Rum tarafının denizlerle ilgili attığı adımlara reaksiyonel, savunmaya dönük, defansif bir duruş sergilendiğini hatırlatan Özersay, dünden bugüne gelinen aşamayı şu sözlerle özetledi:
“Rum tarafı bir hamle yapar ve biz tepki gösterirdik. Birleşmiş Milletler’e protestoda bulunurduk. Türkiye’yle birlikte kendi içinde tutarlı bir duruşumuz vardı; o zamanlar ‘Kapsamlı bir çözüm görüşmesi yapıyorsak, samimi olalım, önce bu çözüm görüşmesiyle bir ortaklık kuralım, ondan sonra deniz yetki alanlarını Birleşik Kıbrıs’ın ortakları değerlendirsin’ diyorduk. 2011’e geldiğimizde gördük ki; Kıbrıs Rum tarafı bundan bir avantaj elde ediyor, fiili bir durum yaratıyor.
Biz de protesto ettiğimizle kalıyoruz. Bu nedenle 2011 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte artık sahaya inen, sahada da dengeyi sağlayan bir politika ortaya koyduk. Türkiye’yle yine 2011’de Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması’nı yaptık. O anlaşmanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelerini Türkiye’yle ben yaptım. New York’ta Sayın Eroğlu ve Sayın Erdoğan anlaşmayı imzaladılar. Bu anlaşma bir kırılma noktasıdır, dış politikamızda bir paradigma değişikliğidir. Sürecin bir parçası olduğum için bundan gurur duyarım.”
Yorum Yazın