MS motor kontrol ve motor öğrenmeyle ilgili sorunlara neden oluyor
Çalıştayın ilk gününde Kara, MS’yi henüz kesinleştirilemeyen genetik veya çevresel faktörlerle tetiklenen, santral sinir sistemine ait miyelin yıkımı ile karekterize beyin ve omuriliğin merkezi sinir sistemi hastalığı olarak açıkladı. Kara, MS’nin sinir liflerin kılıflarının yıkımıyla oluşan santral sinir sisteminin hastalığı olduğunu belirterek, hastalığın sinir dokusunun diğer elementlerine de yayıldığını dile getirdi. MS hastalığının görme, kas zayıflıkları, denge ve yürüme sorunları, duyusal kayıplar, mesane kontrol problemleri, konuşma ve yutma güçlükleri, yorgunluk ve dikkat sorunlarına yol açtığını vurgulayan Kara, MS’nin motor kontrol ve motor öğrenmeyle ilgili sorunlara neden olduğunu, bu sorunların da günlük yaşam aktivitelerinde yetersizliğe yol açtığını dile getirdi.
Hastalığın görülme sıklığı ırka ve yaşanan bölgeye göre değişiklik gösteriyor
MS’nin bazı hastalıkların aksine doğrudan kalıtsal ve buna bir tek kusurlu genin neden olmadığına vurgu yapan Kara, bazı insanların MS’e yakalanma yönünde daha hassas hale getiren bir genetik bileşen olduğuna dikkat çekerek, uzmanlar tarafından bu genetik bileşenin büyük olasılıkla “genlerin birleşimi” olarak düşünüldüğünü söyledi. Araştırma çalışmalarının farklı sonuçlar verdiğini ve çocukların da MS olma olasılığı hakkında kesin bir tahminde bulunmanın mümkün olmadığını dile getiren Kara, hastalığın görülme sıklığının ırka ve yaşanan bölgeye göre değişiklik gösterdiğini belirterek, hastalığın İngiltere, İskoçya, Kuzey Amerika ve İskandinavya’da oldukça yaygın görüldüğünü, Japonya, Asya’nın bazı bölgeleri, Afrika’nın ekvatora yakın bölgeleri ve Orta Doğu’da az görüldüğünü, Malezya veya Ekvator’da neredeyse hiç görülmediğini söyledi.
Hastanın değerlendirmesinde, terapistin tecrübeleri ve bilimsel bulgular önemli
MS hastalığını arttıran nedenleri, aşırı yorgunluk, travma, sıcak nedeniyle vücut ısısının artışı, sıcak banyo veya duş, sıcak hava koşulları ve hamilelik olarak sıralayan Kara, MS semptomlarının şiddetlerinin farklı olduğunu ve hastalığın her safhasında farklı sorunlar oluşturduğunu söyleyerek, bu sorunlara yönelik fizyoterapi tedavilerin yapılması gerektiğini dile getirdi. Fizyoterapinin denge, yürüme anormallikleri gibi fonksiyonel yetersizliklere odaklandığını ve fizyoterapide kişiye özel yaklaşımlar uygulanması gerektiğini açıklayan Kara, son yıllarda MS’li hasta sayısındaki artışlarla birlikte, yapılan çalışmaların da arttığını, bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunun farklı egzersiz uygulamaları ve bu egzersizlerin etkileriyle ilgili olduğunu belirtti. Kara, hastanın değerlendirme sonuçlarında, terapistin tecrübeleri ve bilimsel bulguların önemini vurgularken, tedavi bitiminde en geçerli olan sonucun hastaların günlük yaşam kalitelerindeki artış olduğuna dikkat çekti.
Çalıştayın ikinci gününde ise, tedavi uygulamaları, literatür çalışmaları ve fizyoterapide kullanılan en son geliştirilmiş yeni yaklaşımlar hakkında bilgiler veren Kara, uluslararası platformlarda yer alan çalışmaları görsel sunumlar eşliğinde öğrencilere aktardı. Kara, ayrıca öğrencilerle birlikte yaptığı uygulamalar ile verdiği teorik bilgilerin pratikte nasıl uygulandığını göstererek, öğrencilerin konuyu pekiştirmesine katkı sağladı.
LAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü öğrencileri ile biraraya gelerek, onlara bilgilerini ve deneyimlerini aktarmaktan mutluluk duyduğunu belirten Kara, LAÜ yönetimine ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne teşekkür etti. Çalıştayın sonunda Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülbin Ergin tarafından Prof. Dr. Bilge Kara’ya katkılarından dolayı teşekkür belgesi takdim edilirken, katılım gösteren öğrencilere ise katılım belgeleri verildi.
Yorum Yazın