Girne’deki “yasa dışı” kürtaj davasıyla ilgili tutuklu yargılanan Dr. Mehmet Ali Tunçbilek, Dr. Verda Tunçbilek, Dr. Fahri Karagözlü, Dr. Rasiha Serdaroğlu, emekli hemşire Taner Okburan ve ebe hemşire Ayşegül İşbilen ile ilgili yürütülen duruşma dün tanıkların dinlenmesi ile devam etti.
Girne Kaza Mahkemesi’nde Kıdemli Yargıç Banu Soyer, önünde görüşülen duruşmada Ada Hospital çalışanları Ş.Ş ve Z.N iddia makamının tanığı olarak dinletildi.
Yasadışı kürtaj davasının zanlılarının Ağır Ceza Mahkemesi’ne havale edilip edilmeyeceğinin tartışıldığı PI duruşması yeni tanıkların dinletilmesi üzerine tamamlandı.
Mahkeme, 29 Temmuz’da karar için toplanacak.
Tanıklara müdahale iddiası
İddia makamının tanığı olarak mahkemede dün ifade veren Ada Hospital Özel Hastanesi’nde temizlik görevlisi olarak çalışan Ş.Ş, bundan 15 gün önce de sanıklardan Dr. Rasiha Serdaroğlu’nun eşinin kendisini şuanda çalışmakta olduğu otelde ziyaret ettiğini söyledi.
Ş.Ş, cümlesini tamamlamadan, Dr. Rasiha Serdaroğlu’nun avukatı bu iddianın duruşma ile ilgili olmadığını belirterek itiraz etti.
Mahkeme, avukatın talebini olumlu değerlendirdi.
Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, duruşmanın ardından açıklamada bulunarak, “tanığa müdahale ettiği” gerekçesi ile soruşturma açacağız. Suç tespit edilmesi halinde Meclis’e gerekli dosya gönderilecek. Meclis, Milletvekili Ergün Serdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldırırsa hemen yargılanacak” dedi.
Ş.Ş: İstifa ettim
Ada Hospital Özel Hastanesi’nde 2014 yılında temizlik görevlisi olarak işe başlayan Ş.Ş, tanık olarak çıktığı mahkemede, hastanede önceleri sadece küçük kürtajların yapıldığını bildiğini, DNC kodlu sonlandırma ameliyatı yapıldığını öğrendiği zaman da istifa etmek istediğini söyledi. Ş.Ş, “sonlandırma ameliyatı yapıldığını öğrendiğimde böyle şeylerden çok etkilendiğim için önce gerçek olup olmadığını düşündüm. Sonra baktım anneler var, bebekler yok. Ailemle konuyu ve düşüncelerimi paylaştım bana hemen o işyerinden çık dediler. Mayıs ayında Mehmet Bey’in yanına giderek gerekçemi belirtmeden istifa etmek istediği söyledim. Bu arada başka işyerlerine iş başvurusu yaptım. Cevap bekledim. Bu süre içerisinde de hastanede sonlandırma ameliyatı yapıldığından kesin emin olmak istedim. Bekledikçe bekledim. Her şey açığa çıktığında da düşüncelerimin doğru olduğunu anladım” dedi.
“Z.N hemşire, ‘bebeğe iğne saldılar, morardı öldü’ dedi”
Ş.Ş, ifadesinde, bir gün sekreterlikten arandığını ve ameliyathane temizliğini yapması için aşağı kata çağırıldığını kaydetti.
O gün ameliyathane temizliğinin kendisinde olmadığını ancak o günün görevlisinin fenalaşması üzerine ameliyathaneyi kendisinin temizlediğini anlatan Ş.Ş, şunları söyledi: “Ameliyathaneyi temizledim, dışarıya çöp atmaya çıktığımda, mutfaktan sesler duydum ve oraya yöneldim. Z.N hemşire, ‘Çok güzel bir bebekti. Kızdı. Bana verin dedim, vermediler’ diye ağlıyordu. Ortamdan biri Z.N hemşireye ‘bebeğin neyi vardı?’ diye sordu. Z.N hemşire, göbeğine iğne saldılar, morardı ve öldü’ dedi. Bunun üzerine ben de ’Neden, başı büyük müydü? Diye sordum. Z.N, hemşire, ‘Hayır, başı büyük değildi. Çok güzel bir kız bebekti’ dedi. Benim bu sorum üzerine sonra Ayşegül hemşire, ‘her şeyi de bilme’ diyerek beni uyardı. Ben de beddua ederek yukarı kata çıktım, üzerimi değiştirdim.”
“Doğgün’ü elinde siyah poşetle gördüm”
Ş.Ş, iddia makamının “Buzdolabında bir şey gördün mü?” sorusuna ise “Yeşil bir hasta bezi vardı, kare şeklinde katlanmıştı. Normalde o bezler yukarıda dolapta olurdu. İlk ne olduğunu anlamadım. Sonra dışarıda kalan bir ilacı dolaba koymak için buzdolabını açtığımda o yeşil bezin orada olmadığını gördüm” dedi.
Ş.Ş, daha sonra hastanede şoför olarak çalışan Aziz Doğgün’ü ameliyathanenin kapısında elinde siyah bir poşet ile gördüğünü söyledi.
“Ayşegül İşbilen ve Verda Hanım uyardı”
Ş.Ş, mahkemede verdiği ifadesinde, Ada Hospital Özel Hastanesi’nin kapanmadan bir hafta önce toplantı yapıldığını ve o toplantıda Ayşegül İşbilen’in personeli uyardığını öne sürdü.
Ş.Ş, “Ayşegül hemşirenin elinde bir defter vardı. Yeni düzenlemeler yapmışlar. Hemşirelere hiçbir şey sorulmayacak, müdahale edilmeyecek, hastalarla konuşulmayacak dedi” diye konuştu.
Ş.Ş, söz konusu toplantıda Verda Tunçbilek’in de kendisini beddua ettiği için uyardığını ve ‘Bunun içinde kimse kimseye beddua etmeyecek. İsteyen bizimle çalışır, istemeyen gider” dediğini ileri sürdü.
“Anneler vardı bebek yoktu”
Ş.Ş, operasyonlara Dr. Fahri Karagözlü, emekli hemşire Taner Okburan ve ebe hemşire Ayşegül İşbilen’in katıldığını belirtti. Ş.Ş, iddia makamının “Hastanede hamilelerden gördüğün oldu mu?” sorusuna ise “Evet, gebelikleri bayağı büyük olanlar da vardı. Anneler vardı ama bebek yoktu” diye yanıt verdi.
“Rasiha Hanım’ın eşi ziyaretime geldi”
İddia makamının “Eklemek istediğin, anlatmak istediğin başka bir şey var mı?” sorusuna cevaben, Ş.Ş, bundan 15 gün önce de sanıklardan Dr. Rasiha Serdaroğlu’nun eşinin kendisini şuanda çalışmakta olduğu otelde ziyaret ettiğini söyledi.
Ş.Ş, cümlesini tamamlamadan, Dr. Rasiha Serdaroğlu’nun avukatı bu iddianın duruşma ile ilgili olmadığını belirterek Ş.Ş’nin bu soruya cevap vermemesi gerektiğini savundu.
Z.N: Sonlandırma ameliyatları için ekip dışarıdan gelirdi
İddia makamının son tanığı, Ada Hospital Özel Hastanesi’nde hemşire olarak görev yapan Z.N ise mahkemedeki ifadesinde, operasyonlara Dr. Fahri Karagözlü ile ebe hemşire Ayşegül İşbilen’in girdiğini, bazı küçük işlemlere kendisinin de hemşire olarak girdiğini söyledi.
Z.N, “Hastanede küçük kürtajlar olurdu. Sonlandırma ameliyatları da yapılıyordu. Sonlandırma ameliyatları için dışarıdan ekip gelirdi” dedi.
“Bebek Fahri Bey’in elindeydi”
Z.N, 2016 Ocak’ta hastaneye Türkiye’den bir çiftin geldiğini, kadının 8.5 aylık hamile olduğunu söyledi. Z.N, bu kadının muayenesine ebe hemşire Ayşegül İşbilen’in girdiğini, sonra hastayı ebe hemşire Ayşegül İşbilen ile birlikte yukarı aldıklarını söyledi.
Z.N, “Ayşegül hastanın dosyasını açtı ben de ameliyathaneye gittim, hazırlıkları yaptım. Sonra Ayşegül geldi ve hazırlıklar tamam mı diye kontrol etti. Dr. Fahri Karagözlü ekibini çağırdı. Taner Bey ve Rasiha Hanım geldi. Ameliyata girdik. Ben sonra dışarı çıktım. Bir alet lazımdı hatırladığım kadarı ile 15-20 dakika sonra ameliyata tekrar girdim. Fahri Bey’in elinde bebek vardı” dedi.
“Bebeğin göbeğine iğne yaptılar kasıldı”
Z.N, söz konusu bebeğin, kafasının büyük olmadığını, ayağının kısa olmadığını söyledi. Z.N, “Ne kafası büyüktü ne de ayağı küçüktü. Bebeğin göbeğine iğne yaptılar. Ayşegül’ün eline verdiler. Bebeğin gözü kapalıydı ve kasılmıştı. Kız bebekti. Ben onu görünce dışarı çıktım. Ameliyat masasında Fahri Bey ile Taner Bey vardı” dedi.
“Ayşegül hemşire ‘bebek hastaydı’ dedi”
Z.N, ameliyathaneden çıktığında kendisini hastanede temizlik görevlilerinden Ş.Ş’nin gördüğünü ve ameliyatın bitip, bitmediğini sorduğunu anlattı.
Z.N, “Ş.Ş’ye ameliyatın bitmediğini söyledim ve aşağı indim. Diğer iş arkadaşım beni gördü ve ‘neyin var’ diye sordu. Ben de ‘Çocuğu gördüm fenalaştım. Çocuğa iğne yapıldığını gördüm’ dedim. Ağlamaya devam ediyordum. Ayşegül hemşire geldi ve bana ‘Ne ağlıyorsun. Bebek zaten hastaydı. Onun için aldık’ dedi” diye konuştu.
“Anneye neden yaptığını sordum”
Z.N, sonlandırma ameliyatının ertesi gün işe gittiğinde 103 numaralı odaya girdiğini ve bebeğin annesine, bebeğin büyük olduğunu, bunu neden yaptığını sorduğunu, bebeğin annesinin de kendisine ‘Benim için de çok zor bir karardı. Çocuk hastaydı. Down sendromluydu. Onun için aldırdım” dediğini öne sürdü.
Yorum Yazın