Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde kadına yönelik şiddet konusunda aciz durumda olunduğuna dikkat çeken Öksüzoğlu şu sözlere yer verdi;
Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlamaktadır.
Şiddetin ne olduğunu anlamayı reddederek, şiddeti yok sayarak şiddetle mücadele edilemez…
Belki meselenin daha fazla irdelenmesi gereken kısmı da bununla ilgili…
KKTC’ de ŞİDDET var…
Maalesef ki buzdağının çoğu zaman görmezden gelinen yüzü de bu…
KKTC’de sadece resmi makamların kayıtları dikkate alındığında bile rakam, kadına yönelik şiddet konusunda ne kadar aciz durumda olduğumuzu açıkça ortadadır.
Kadına Şiddet denilince akla ilk gelen Fiziksel şiddet olmaktadır. Ancak…Çin’de kız çocuklarının tercih edilmemesi; Tayland’daki seks kulüpleri; Hindistan’da çeyiz sistemi nedeniyle genelde kız çocuklarının istenmemesi ve bazen ölüme terk edilmesi ve gelin cinayetleri; Kuzey Afrika’da yaygın olan kadın sünneti; birçok ülkede yaşanan namus cinayetleri gibi olaylar küresel düzeyde kadınların karşılaştığı vahim cinsiyetçi tutumlardan sadece birkaçıdır.
Bunun yanında, sözlü şiddetlerde (yani gündelik hayatta birbirine yükseltilen sesler, bağırmalar), çocuk istismarlarında, ergenler ve gençler arasındaki flört şiddetlerinde (örneğin sosyal medya üzerinden ısrarlı takiplerde), cinsel tacizlerde (mesela sıradan bir günde sokakta veya iş yerindeki laf atmalarda, baskılarda, şakalaşmalarda veya birlikteliğe zorlamalarda), ve hatta tecavüzlerde, mağdurlar yaşadıklarını dile getirerek itiraz etme,şikayet etme olanağı bulamıyorlar ve bastırmak zorunda kalıyorlar. Çünkü her ne kadar itiraz etme olanakları dünyada, Türkiye’de ve ülkemizde yasalarda mevcut ise de bunlar pratikte hukuk ve kolluk kuvvetleri tarafından kadınların, çocukların aleyhine işletiliyor: Bir yandan boşanmalarının önünde toplumsal baskılar artıyor, diğer taraftan şiddet gören kadınlar kocalarına geri gönderiliyor, bazı örneklerde de kadınlara korunma sağlanmasında gecikildiği için kadınlar ayrıldıkları partnerleri tarafından öldürülüyor, ancak karılarını öldürmüş kocalar ya da tecavüz zanlıları ceza indirimlerinden yararlanabiliyor. Kadınların toplumdaki konumu bağlamında yaşadığı dezavantajlar çeşitli şekillerde karşımıza çıkmasına karşın kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri bu konudaki en can alıcı noktadır.
KKTC’de son zamanlarda kadına yönelik şiddet kayda değer bir şekilde yükseliş göstermektedir. Yani durum görünenden daha vahimdir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin ortadan kaldırılması amacıyla çeşitli öneriler sunulabilir: yasal düzenlemeler yapılması, farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümüne yönelik uygulamalar yapılması, koruyucu hizmet sunumu, şiddet mağdurlarının güçlendirilmesi ve söz konusu bağlamlarda kurum ve kuruluşlar arası işbirliği sağlanması bunların başında gelmektedir.
“Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olan bu günde; Kadınların sadece kadın olmasından dolayı ayrımcılığa uğramadığı, şiddet ve cinayetlerin son bulduğu, ötekileştirmelerin olmadığı 25 Kasımlar diliyorum. Hemcinslerimle gurur duyuyorum, sadece kendisi için değil dünyanın neresinde bir ayrımcılık varsa aynı inanç ve kararlılıkla hep öndeler. Bu mücadeledeki tüm kadınlara selam olsun…
Yorum Yazın