Çocukluğumuzda bazı hadiseler yaşarız. Geri kalan yaşamımızda daim hatırlarız. O güzel anıları hatırladıkça bize yeni bir motivasyon sağlar. Biz değerlerimiz ile yaşarız...
90.yıllardı. Azerbaycan halkının o ağrılı-acılı günleriydi. O gün bize yaşatılan acıları hala yaşıyoruz aslında. Dağlık Karabağ davası bitmeden, ata-baba yurtlarımız azat edilmeden hep yaşıyacağız o acıları. Yaşadığımız yurtlara her gün yeni işğal haberleri ile birlikte, topraklarımız uğruna şehit olanların cenazeleride gelirdi. O yıllarda 10-lu yaşlardaydım. O yaşda yaşadıklarımı bir kaç on yıl geride bıraksamda acım o günkü gibi taze ve ağrılıdır...
Babam iyi bir edebiyyat hocasıdır. O savaş günlerinde silahı ve savaş çantası hep kapının arkasında asılıydı. Çantasının içindekileri hiç bir zaman unutmadım. Kuru ekmek parçaları, demir suluk, küçük havlu, silah mermileri ve.s Akşamları köyümüzün çevresinde nöbet tutarlardı. Akşam olunca tüm ışıklar kapatılırdı. Nedeni, düşman uçaklarının gece yarı olası hücumunda yaşam alanları gözşmesin. Aslında çocukluğum savaş günleri ile geçti. Hep içimdeki o çocukluk aşkı saklı kaldı. Hiç bir zaman çocuk olamadık ve çocukluğumuzu yaşayamadık... Hala o ilk günkü gibi düşmana karşı savaş aşkı ile yanıp tutuşmaktayız. Bu aşkı şekillendiren tarihi hadiseleri çok iyi hatırlıyoruz...
Babam her gün saatlerce radyodan haberleri takip eder ve televizyonda iyi bir gelişme izleyebileceği umudu ile hep meşğuldu. O günlerde kitle iletişim araçlarımızda hep bir ses vardı. O ses bana umut verirdi. İnamımızı artırır, geleceğe dair umutlarımızı yeşertirdi. Ben savaşın da, çocukluğumuza etkisi ile daha çabuk büyümüştum. Hani derler ya “adam olmuş çocuklar”. Ben öyle oldum. Daha 10 yaşım olsada sevgili vatanımızda olup bitenleri çok yakından takip ederdim. Bölgemize gelen şairler, yazarlar, gazeteciler, devlet adamları,aşıklar hep bizim evde misafir olurdu. Hem babamın bölgede saygın bir eğitimci olması ve hem de edebiyyatçı olmasından kaynaklanırdı. Babama kitle iletişim araçlarında sık-sık duyduğum o ilham veren sesin kimliğini sordum. Babam: “o kişi büyük şairimiz Sabir Rüstemhanlı`dır” dedi. Şarlerin sesi hep bu kadar iddialımıdır dedim. Evet oğlum onlar bizim halkımızın yolbeyileridir dedi. Yolbeyi kelimesi çok hoşuma gitmişti. Ne kadar güzel de yakışıyordu Sabir Rüstemhanlı`ya : YOLBEYİ olmak…
Zaman geçtikçe araştırmaya, okumaya başladım. Çok mutlu hissediyordum. Tarih bize ne kadar değerli ağabeyiler nasip etmiştir…
Bazı şahsiyetler ailesi için doğmaz. Mahallesi için, kasabası için, şehri için ve devleti için doğmazlar. Çün ki, onlara dar gelir o çerçeve. Sabir Rüstemhanlı`da 20 Mayıs 1946 tarihinde doğduğu Yardımlı kasabasına zamanla sığmadı. Bir sure sonra Azerbaycan`a da sığmadı Rüstemhanlı. Türk dünyası coğrafisinede büyük bir sevgi dağı oldu. Onun sığdığı tek yer kendini tanıyan Türk oğul ve kızlarının kalbi oldu.
Babam ile Rüstemhanlı`nın Ömür kitabı hakkında konuşurduk. Ben yapı itibarı ile biraz eleştiri karakterliyim. Okuduklarımı hazm etmekle birlikte babamla da müzakere etmeyi severim. Babamın tüm kütüphanesinde bulunan kitapları okumuştum. Ömür kitabı ise yeni gelmişti evimize. Savaşta dinmeye başlamıştı. İlk defa bir kitap ile ilgili fikirlerim babamı kızdırmıştır. Hala hatırlarım babamın memnuniyyetsiz bakışlarını: “Sabir Rüstemhanlı`nın Ömür kitabını analar kızlarına cehiz verir” demişti. O yaşlarda pekte kavrayamamıştım babamın dediklerini. Çehiz ile kitap arasındaki ilişkini yıllar sonra İstanbul`da eğitim ve çalışma hayatımda daha iyi anlayacaktım.
Hayat öyle bir yol çizdi ki, bize, hayatım, canım ve vatanım Azerbaycan`dan farksız sevdiğim Türkiye`mize istikametlendi. Türk Ocağı baba ocağımız oldu. Tarihi o mekanda Sabir Rüstemhanlı`ile görüşün düzenlenmesinde büyük heyecan ile çalıştım. 2000 yıllarında ilk defa Sabir Rüstemhanlı ile karşılaşacaktım. Açık söylemek ve samimi olmak gerekirse ben şairleri pek fazla sevmezdim. Şairleri karakter olarak zayıf insanlar gibi analiz etmişimdir. Bu nedenle de Sabir Rüstemhanlı benim için bir halkın karşısında yürüyen toplumsal ve siyasi lider gibi yaşamaktadır. O akşamda bu konuda ciddi tedirginliklerim vardı. Bir şair ruhlu insan görseydim hayallerim yıkılacaktı.
Günün sonu çok mutluydum. Ben ne bir şair ve nede bir siyasi lider görmüştüm. Ben bir zirve görmüştüm. Ben türk dağlarını, ben o boz kırları görmüştüm. Türk Dünyası için oldukça ehemiyyetli olan bir insan ile temasda olmuştum. İşte geleceğimiz için umut ışığımız olan böyle Yolbeyilerimizin varlığı, mutluluk kaynağımız ve mücadele sevgimizi ateşlemektedir.
Tanrı sonrakı yıllarda bir çok programda bizi yine buluşturdu. San ki, o beni çocukluktan tanıyormuş. Sanki birlikte atlatmışız o günleri. Çok samimi ve içten davranışı hep mutlu etti beni. Amma hiç bir zaman yaşadığım hadiseleri kendisine anlatmadım. Bunun nedeni ise onu hiç bir zaman o ağrılı-acılı cetin günlere götürmek istemememden kaynaklandı.
2017 yılı şubat ayında Avrupa Azerbaycanlıları Komitesi olağan 5. Toplantısı için Amsterdama uçacaktık. Haydar Aliyev Uluslarası havalimanına gittim. Uzaktan değerli eşi, Türk Dünyasının yakından tanıdığı ve sevdiği Tenzile Rüstemhanlı ile havalanındaydı. Biraz söhbet etdik. Elimde Bakü`de yeni aldığım azerbaycanlı yazar Sabir Ahmedli`nin eserlerinden ve hayatından oluşan bir kitap vardı. Sabir Ahmetli ile olan sohbetleri ve hayatından bahseden hatıralarını bölüştü benimle. Çok mutlu olmuştum. Ve hala ilk çocukluk günlerinde olduğu gibi aynı saf ve temiz duygular ile seviyorum Sabir Rüstemhanlı`yı.
Türk Dünyası fikir adamı Sabir Rüstemhanlı şiirlerinden birini Sizlerle paylaşarak Döğum Gününü kutluyorum...
Bəkə də dünyada mən yoxam artıq,
Qarışıb payıza uçub getmişəm.
Sahibsiz adımdır ortada qalan,
Özümsə xəlvətcə köçüb getmişəm.
Sən adda adam da yaşamır bəlkə,
Özündən yadigar qoyub bu səsi,
Verdiyi əzabı unutdurmağa,
Beş-on söz eşidim sevgi əvəzi.
Bəlkə də bu özü də bir aldanışdır,
Bəlkə gördüyüm də yuxudur elə.
Çoxdan itirdiyim nəğmələrimi,
Tale başqasına oxudu elə.
Könlümdə əbədi gəncliyin odu,
Bəs həsrət deyərək çağlayan nədir?
Yoxsansa, yoxluğun sevgisi olmaz,
Varsansa, bəs yolu bağlayan nədir?
Orhan Hasanoğlu
Azerbaycan-Kıbrıs Dostluk Cemiyeti Başkanı
Yorum Yazın