Kıbrıs adası çevresinde arama ve sondaj faaliyetlerine devam eden Türkiye, Yavuz sondaj gemisinin Ada’nın güneyindeki ‘G’ ruhsat sahasında konuşlandırdı.
Konuya ilişkin açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Yavuz sondaj gemimiz, geçtiğimiz cuma günü KKTC hükümetinin 2011 yılında Türkiye Petrolleri’ne verdiği ruhsatlar çerçevesinde, üçüncü sondaj faaliyetini gerçekleştirmek üzere Ada’nın güneyindeki ‘G’ ruhsat sahasına intikal etmiştir” dedi.
İntikalin, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında 2 Ocak’ta imzalanan EastMed Boru Hattı projesinden ve Kahire’de toplanan Doğu Akdeniz Gaz Forumu kuruluş bildirgesinin imzalanmasından hemen sonra gelmesi oldukça dikkat çekti. Her iki inisiyatifin başını da İsrail’in çektiği biliniyor. Yavuz hamlesinin, Türkiye’nin İsrail’e karşı kararlılık gösterisi olarak değerlendirildi.
KKTC RUHSAT SAHASI
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy Yavuz’un ‘G” ruhsat sahasına intikale ilişkin, “Yavuz sondaj gemimiz, geçtiğimiz cuma günü KKTC hükümetinin 2011 yılında Türkiye Petrolleri’ne verdiği ruhsatlar çerçevesinde, üçüncü sondaj faaliyetini gerçekleştirmek üzere Ada’nın güneyindeki ‘G’ ruhsat sahasına intikal etmiştir. Bu sahada Ada’nın ortak sahibi olarak Kıbrıs Türklerinin de en az Kıbrıs Rumları kadar hakları vardır. Burada petrol ve doğal gaz bulunması halinde iki taraf da gelirleri birlikte paylaşacaktır” diye konuştu.
“BU LİSANSLARI LAF OLSUN DİYE VERMEDİK”
KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Yavuz’un ‘G’ bölgesine intikaline ilişkin KKTC’nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) verdiği tüm lisans alanlarında kazı yapılacağını belirterek “Bu lisansları laf olsun diye vermedik.” çıkışı yaptı.
KKTC’nin bu adımı atacağını aylar öncesinden duyurduğunu anımsatan Özersay, Doğu Akdeniz’de en erken zamanda doğal gaz konusunda ilgili bütün tarafların iş birliği yapmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
İSRAİL’İN LEVİATHAN VE TAMAR’A SAHALARINA SINIR KOMŞUSU
Yavuz sondaj gemisinin intikal ettiği ‘G’ bölgesi, Kıbrıs adasının güneydoğusunda bulunuyor ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki iki önemli doğal gaz sahası, Leviathan ve Tamar’ın bulunduğu deniz alanına sınırdaş konumda yer alıyor. Yavuz’un bölgeye gönderilmesi, Türkiye’yi, 2020 yılı askeri istihbarat raporunda “tehdit” listesine alan ve EastMed boru hattı projesinde ısrarcı olan İsrail yönetimine bir cevap niteliği taşıyor.
KORSAN GEMİ KOVALANDI
Aralık ayında İsrail’in Kanal 13 adlı televizyonu haberinde Türk donanmasının Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs adası açıklarında korsan arama çalışması yapmak isteyen bir İsrail gemisini engellediğini belirtmişti. Kanal 13 muhabiri Barak Ravid Twitter hesabından paylaştığı mesajda, iki hafta önce ortak bir proje üzerinde çalışan İsrailli ve Güney Kıbrıslı araştırmacıları taşıyan İsrail’e ait “Bat Galim” isimli araştırma gemisinin, Türk Deniz Kuvvetlerine ait bir gemi tarafından Doğu Akdeniz’den çıkarıldığını öne sürmüş ve adını açıklamadığı İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı mesajında, Türk Deniz Kuvvetlerine ait geminin Bat Galim’e telsiz yoluyla ulaşarak bölgeden ayrılması emrini verdiğini iddia etmişti. İsrail gemisinin kovalandığı bölgenin Yavuz’un intikal ettiği ‘G’ alanı olduğu iddialar arasındaydı.
AB’YE DERS GİBİ CEVAP
Öte yandan Türk Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği’nin Yavuz gemisinin Kıbrıs adasının güneyine intikalini hedef alan açıklamasına da sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yavuz sondaj gemisinin KKTC ruhsat sahalarındaki üçüncü sondaj faaliyetine ilişkin AB açıklamasına, Kıbrıs Türk makamlarının hidrokarbon kaynaklarının ve gelirlerinin hakça paylaşımına yönelik 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı önerinin halen geçerli ve çözüm için önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Aksoy, “AB, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin Doğu Akdeniz’deki haklarının gasp edilmesine 2003’ten beri sessiz kalmıştır. Yaptığı hiçbir açıklamada Kıbrıs Türklerine değinmemiş, Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymıştır. AB öncelikle birlik dayanışması kisvesiyle bu gerçeklikten uzak, ön yargılı, çifte standartlı politikalarını sona erdirmelidir. Kıbrıs Türklerinin Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki hakları garanti altına alınıncaya ve 13 Temmuz 2019 önerisi çerçevesinde bir işbirliği mekanizması kurulana değin Ada’nın güneyinde de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumaya devam edeceğimizden kimse şüphe duymamalıdır” değerlendirmesini yaptı.
Yorum Yazın