Tayfun Aydınlı’nın “Afrin harekatının kısa sürme sebebi nedir? PYD neden geri çekildi? Burada yapılan stratejik bir olay mıydı? Bu harekat Fırat ve Menbiç’in doğusunda da devam edecek mi?” şeklindeki sorusunu yanıtlayan Babüroğlu “Afrin harekatından söz ederken neye göre söz edeceğiz, daha önce yapılan Fırat kalkanı harekatı ve operasyonu ile kıyaslıyacağız. El bab harekatı yaklaşık 6 ay kadar sürdü, orada yine Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusu ve birlikte hareket etti, karşıda DAEŞ vardı. DAEŞ savunma sistemini tam olarak hazırlayamamıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri orada iyi bir deneyim kazandı. Afrin harekatında ise Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu’nun karşısında DAEŞ değil bu kez PYD/PKK vardı. PYD ile PKK arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü PYD Suriye’nin kolu ve şu anda İmralı’daki terörist elebaşına bağlıdır” diyerek şöyle devam etti:
PKK, bölgeye göre ad değiştiriyor
“Türkiye’deki bir PKK’lı Suriye’ye geçtiği zaman adı PYD’li oluyor. PYD’li terörist Türkiye’ye geçtiği zaman adı PKK oluyor. Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşısında PYD/PKK vardı. PYD/PKK Afrin’i 2012’de işgal etti. Çünkü o tarihte Esad’ın bölgeyi koruyacak bir gücü yoktu. Şam ve Halep’i savunmak için çekilince Kuzey’i boş bıraktı. Bu bölge boş bırakılınca 2012’de PYD/PKK Afrin ve Suriye’nin kuzeyini işgal etti. Yapılan harekatın tarihi 2018 yılıdır. Yani 6 yıla yakın süre Türk Silahlı Kuvvetlerinin olası bir harekatına karşı hazırlık yapan bir PYD/PKK teröristleri vardı. Burada tünel yaparak savunma sistemlerini oluşturdular. ABD onlara modern silahlar verdi eğitim desteği sağladı. Dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşısında eğitilmiş, silah yönünden oldukça desteklenmiş bir PYD/PKK örgütü vardı”
Afrin Harekatı kısa sürdü
TSK’nın bu harekata başladığında Fırat Kalkanı harekatındaki gibi en az 5-6 ay devam edeceğinin sanıldığına işaret eden Babüroğlu, “TSK Fırat kalkanı harekatından aldığı dersler ve tecrübeye uygun olarak çok iyi bir hazırlık ve eğitimle Afrin harekatını hızlandırdı ve 45-50 günlük süreçte bölge ele geçirildi. Bu arada PYD/PKK her hangi bir direniş göstermeden Membiç ve Fırat’ın doğusuna kaçtı” diyerek şunları kaydetti:
PYD/PKK büyük kayıp verdi
“Şimdi bu kaçış niye oldu onu belirtmek gerekir, bu kaçış kendi değerlendirmeme göre şu sebeplerden olmuştur. Orada PYD/PKK’nın 10 bin kişilik bir gücü vardı. TSK bunun yarısını etkisiz hale getirdi. Kalan yarısı muhtemel harekatta Türkiye Fırat’ın doğusu ve Membiç’e el atarsa orada bir güç bulunması için ayrıldı”
PKK’nın insan gücü azaldı
PKK’nın bir insan gücüne ihtiyacı olduğunu, bu nedenle ABD’nin devreye girerek “daha fazla zaiyat vermeyin Fırat’ın doğusu ve Membiç’te siz lazımsınız size ihtiyacımız olacak” dediğini ifade eden Babüroğlu “Bu kaçışın sebebi de TSK’nın gücü olmuştur. O yüzden Afrin harekatı Türkiye açısından önemli bir başarıdır. Tarihe not düşülmesi gereken bir başarıdır ve burada dikkat edilmesi gereken sivillere bir zarar gelmemiş olmamasıdır. Bundan sonra ne olacak veya olması gerekir derseniz TSK’nın Membiç’e ve Fırat’ın doğusuna el atmak zarureti vardır. Çünkü bu bölgede toplam 60 bin PYD/PKK’lı terörist bulunmaktadır ve siz orada 60 bin kişilik bir terörist grubunu barındıramazsınız, çünkü her zaman için bunlar Türkiye için bir tehdit unsuru olacaktır” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin sınır güvenliği
“Fırat’ın doğusu dediğimiz 600 km’lik bir alan ve burada 60-70 bin arası PYD/PKK’lı var ve siz buna komşusunuz ki bunlar gün geçtikçe silahlanıp güvenlik sistemlerini arttıracaklar. Bu yüzdendir ki Türkiye’nin sınırlarını güvenli hale getirebilmesi için oraya müdahale edilmesi gerekmektedir” diyen Dr. Babüroğlu “Burada Türkiye'nin durumu tabii ki eskiye göre daha da zor. Çünkü önceden orada sadece ABD vardı, şu an ise İngiltere ve Fransa da çıkıp “bizde buradayız” demektedir” diye konuştu. Emekli Tuğgeneral, strateji uzmanı Dr. Naim Babüroğlu, soruları şöyle yanıtladı:
ABD’nin bu gölgelerde bulunmasının ana sebepleri nelerdir?
“ABD’nin bu bölgede bulunmasının iki ana sebebi vardı. Birincisi oradaki mevcut petrol ve Enerji kaynaklarını kontrol altına almaktır. Bu klasik bilinen bir gerçektir. İkincisi ise orada ABD’nin bir eyaleti olan hatta eyaletten daha yakın olan bir İsrail bulunmaktadır. İsrail’in güvenliğini sağlamak ABD’nin olmazsa olmaz politikasından bir tanesidir. Şimdi İsrail’in güvenliğini sağlamak, gücüne güç katabilmek için Suriye’nin mutlak suretle bölünmesi gerekmektedir. Suriye ne kadar küçük parçalara ayrılırsa o kadar bir tehlike olmaktan çıkacaktır. Böylelikle İsrail’in çok rahat hareket etmesi için gerekli olanaklar sağlanmış olur. ABD’nin bu iki stratejik hedeften başka üçüncü bir hedefi daha vardır, bu da orada bir Kürdistan devletinin kurulması düşüncesidir. PKK/PYD’nin ele geçirdiği alan Suriye topraklarının 0’u ve Enerji kaynaklarının yüzde 70’idir.
Bölgede bulunan Rusya’nın amacı nedir?
“Rusya’da Esad’ın kara kaşı kara gözü için orada bulunmuyor, ya da yardım etmiyor. Rusya’nın Suriye’de bulunmasının maksadı orada oluşturduğu üslerdir. Bunları başardı ve o bölgeye tekrar çıkmamak üzere pençesini geçirmiş vaziyete geldi. Rusya’nın ezelden beri sıcak denizlere inme hayali vardı ve artık Rusya sıcak denize inmiştir. Doğu Akdeniz’e de yerleşmiştir. Her şeyden önemlisi Rusya orada ABD’den daha önemli bir aktör haline gelmiştir”
Türkiye’nin NATO’dan çıkması söz konusu olabilir mi?
“Türkiye’nin Rusya ve İran’la iyi ilişkilerde olması olumludur. Çünkü ortak fikirleri Suriye’nin sınır bütünlüğünün korunmasıdır. Bu bütünlük sağlanırsa Türkiye’nin sınırları da daha güvenli bir düzeyde olur. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin sigortasıdır bu nokta çok önemlidir. Şimdi Türkiye’nin yaptığı anlaşmalar ve kurulan bu ilişkiler elbette Türkiye’yi NATO’dan biraz uzaklaştırır. Ama Türkiye NATO’dan çıkmaz ve çıkmamalıdır. Bu konuda NATO’dan çıkalım söylemleri çok yanlıştır. Örneğin NATO’dan çıktığınızı farz edin, ertesi gün Güney Kıbrıs NATO’ya girmek için müracaat ettiğinde NATO’da olmayan bir Türkiye’nin bunu veto etme hakkı yoktur. Bu şekilde olduğunda Doğu Akdeniz’de ne yapacak, Ege Adaları’nda ne yapacak Türkiye. O yüzden bu söylemleri yapmamak gerekir. Diğer taraftan İsrail’in NATO’ya girmesini de veto edemezsin. Unutmayın ki NATO’da kararlar oy birliği ile alınmaktadır. Türkiye onay vermeden bu işler yapılamaz. NATO’da 29 üye ülke var ve bunların hepsinin aynı oyu kullanması gerekmektedir. Onun için masada bulunulması gerekmektedir, eğer masada bulunursanız yemeği beraber yersiniz, masadan ayrılırsanız menünün bir parçası olursunuz”
Yorum Yazın