1983 yılında tel örgünün ileriyle götürülmesiyle 13 ailenin Kapalı Maraş”a yerleştirilmesi amacıyla yapılan başarısız açma girişiminin ve bu girişimin üzerine alınan 550 sayılı BMGK kararının üzerinden tam 36 yıl geçtiğini hatırlatan Hasipoğlu, "Aradan geçen bunca yılın sonunda, daha önceki gibi bir başarısızlık adımı değil, bu adım atarken hukuken ve siyaseten sağlam temellere dayanarak adım atmamız gerekmektedir." dedi.
Hasipoğlu, şu ifadeleri kulandı:
"Tıpkı Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon meselesinde olduğu gibi. Komite kurup, paylaşım üzerine yapılan önerimize Rum tarafının red cevabı karşısında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) son raporunda ne yazmıştı; 'Ada etrafındaki doğal kaynaklarda Kıbrıs Türk tarafının ve Rum tarafının hakları vardır.' Aynı mantık, içinde bulunduğumuz siyasal konjektirde, Kapalı Maraş için de geçerlidir. Tüm çözüm planlarında ve plan dışı yapılan önerilerde, Kapalı Maraş’ın açılmasını reddeden Rum tarafı olmuştur. Bu durum BM belgelerini tahtında da sabittir. Demek ki kapalı Maraş açılımına siyasi anlamda güçlü başlıyoruz. Siyaseten güçlü pozisyonu, sağlam hukuki argümanlarla desteklemek gerekmektedir."
Yeni Hükümetin, yeni alternatif çözüm modelleri ile birlikte, tek yanlı adımlarla çözümü parça parça gerçekleştirme kararını aldığını söyleyen Oğuzhan Hasipoğlu, bunların en önemlilerinden birinin tam 46 yıldır kapalı bulunan Maraş bölgesinin iskana açılması olduğunu kaydetti. Kapsamlı çözüm müzakerelerinde Toprak başlığı altında Maraş bölgesinin Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs Rum tarafına bırakacağı bir toprak parçası olarak görüldüğünü belirten Hasipoğlu, "2017 yılında Crans Montana”da yapılan Çok Taraflı toplantıdan sonra kapsamlı çözümün de olamayacağı veya olabilme ihtimalinin son derece güç olduğunun anlaşılmasının ardından, artık gerçekleşmesi güç hayaller üzerinden değil, gerçekler üzerinden adım atılması gerekliliği hasıl olmuştur." şeklinde konuştu.
Hasipoğlu, sunumunu şu başlıklarla sürdürdü:
"Siyasi Açıdan Açılım:
1968 yılında başlayan Kıbrıs Müzakerelerinde, liderler arasında mutabakata varılan 1979 yılındaki Doruk Anlaşması önemli bir yer tutmaktadır. 19 Mayıs 1979 tarihli Denktaş – Kipriyanu “ 10 Point Agreement “ Doruk Anlaşması’nın 5. Maddesine göre;
“Maraş’ın, varılacak anlaşma ile Kıbrıs sorununun çözümünü beklemeden, yeniden yerleşimin BM desteği ile yapılacağından” söz etmektedir. Buradaki BM ye verilen yetkiyi ifade eden “auspıces” tanımından BM gözetimide veya himayesinde anlamı çıkarılabilir. Keza, bu Anlaşmada yasal sakinlere iadenin “hangi koşulda” ve “kimin idaresinde “ olacağı belirtilmediğinden, Türk tarafı rahatlıkla “Kıbrıslı Türkler’in yönetiminde ve BM”nin bilgisi dahilinde” ifadesini kullanabilir.
Sadece bu anlaşmadaki bir şartın yerine getirilebilmiş olması Kapalı Maraş’ı açmak için yeterli bir enstruman olamayacaktır. Arkamıza yargı gücünü de almamız gerekecektir. Güçlü bir yargı kararı ile desteklenmiş açma girişimine, daha önce olduğu gibi ne BM, ne de AB engel çıkartabilir.
Yargı Yolu:
Sadece Kapalı Maraş için değil adanın KKTC sınırları içerisindeki tüm taşınmaz mallar için Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) etkin ve fiili bir iç hukuk yolu olarak belirlenmiştir. Bu da demektir ki kimin kontrolünde veya denetiminde açılırsa açılsın, yasal mal sahipliğini belirleyecek olan bir yargı yolu vardır.
a) TMK vasıtasıyla Kapalı Maraş Açılımı;
Yakın geçmişte “Demopoulos” ve daha sonra da “Meleagrou” kararlarıyla etkin ve fiili iç hukuk yolu olduğu AİHM tarafından da onaylanan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) Kapalı Maraş`taki mülkiyet sorununu da çözmeye yetkilidir. Bu hukuki durum Türk tarafının Kapalı Maraş”ta atacağı olası bir adımda kullanabileceği çok önemli bir hukuki enstrümandır. Şu ana kadar Kapalı Maraş ile ilgili olarak TMK”na Kıbrıslı Rumların yaklaşık 274 başvurusu bulunmaktadır. Şu an TMK önündeki davalara Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi de her bir davaya ilgili taraf yapılmaktadır. Diğer bir ifadeyle TMK'da sadece KKTC İçişleri Bakanlığı değil, artık Vakıflar da meselenin bir parçasıdır.
TMK`na yapılan taleplere baktığımız oldukça fazla iade ve kullanım kaybı talebi bulunmaktadır. Günün sonunda bu tazminatların ödenip mülklerin de iade edilmesi durumunda Kapalı Maraş”tan hiçbir şey elde etmeden Kıbrıslı Rumlar'a milyonlarca Euro kullanım kaybı ödeme ve veya mülkleri iade etmek durumunda kalabiliriz. Bu durumda Kapalı Maraş ekonomik değeri atıl bir vaziyette kalmaya devam edecektir ve biz de hiç bir kazanım elde etmeden mal iadesi yapıp, kullanım kaybı ödemiş olacağız. Bu hususu da dikkate alarak ilk nazarda fazla detaya girmeden aşağıdaki eylem planı gündeme getirilebilir;
Eylem planı, kendi içerisinde aşağıdaki unsurları bulundurmakta olup, konu ile ilgili hukuki tespitler şunlardır;
Kapalı Maraş`ta mülk sahibi olduğunu iddia eden bir Rum “ben Türk idaresinde dahi malımın iade edilmesini kabul ediyorum, bana malımı iade edin” derse ne yapmamız gerekir?
BM`nin bu konuda bir karar verebilmesi için aşağıdaki üç yeni unsuru dikkate alması gerekmektedir. TMK vasıtasıyla Kıbrıslı Rum`a taşınmaz mal iadesi kararı çıktığı zaman, Kıbrıslı Rum'un mülkiyetini tasarrufuna almasını, BM'nin engelleyip engelleyemeyeceği tartışmalı hale gelecektir çünkü ortada üç yeni gelişme vardır;
a) Rum kesimi AB üye olduktan sonra acquis communautaire Rum kesiminde ve BM kısıtlamalarının olmadığı bölgede geçerli olmaktadır. Maraş bugünkü statüsü ile acquis communautaire dışındadır. Dolayısıyla Maraş”ın yeni statüsü bu unsurda dahi tartışmalıdır. GKRY”nin kapalı Maraş'ta kontrolü olmadığından, AB hukukunun da uygulama olanağı bulunmamaktadır.
b) AİHM kararı olan Demopoulos”tan sonra TMK”nın Kapalı Maraş Bölgesi için de yargı yetkisine haiz olduğu anlaşılmaktadır. Zaten hali hazırda 274 başvuru bulunmaktadır. Dolayısıyla TMK Kapalı Maraş bölgesinde bulunan mülklerle ilgili yargı yetkisine haizdir.
c) Nisan 2003 tarihinden itibaren adada serbest dolaşım vardır ve TMK”nın uygulamakta olduğu yasa tahtında bir Kıbrıslı bir Rum'a Kuzey Kıbrıs”ta mal iadesi mümkündür. Yalnız burada 67-2005 sayılı Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi 8. Maddesi Askeri yasak bölgeler içerisindeki taşınmaz malların iadesini mümkün kılmamaktadır. Maraş kapalı bölgesi 2. derecede yasak Askeri yasak bölge kapsamındadır. İadeyi gerek 1974 öncesi sakinlerine, gerekse Vakıflara mümkün kılmak adına Askeri yasak bölgeler kararnamesinde değişiklikler yapılması gerekmektedir."
1984 yılında alınan 550 sayılı Güvenlik Konseyi Kararının, yukarıda bahsedilen gelişmelerin olmadığı bir zamanda tasarruf sahiplerinin haklarını korumak için alınmış bir karar olduğunu kaydeden Hasipoğlu, "Malının tasarrufunu almak isteyen bir yatırımcının bu talebine karşı, BM’nin vereceği karar da önem arzedebilir. BM”nin yukarıda zikredilen gelişmeler ışığında atacağı yegane adım bu yeni hukuki durumu AIHM dahil ilgili hukuk birimlerine sormak olacaktır." dedi.
Tarafların rızasıyla veya Komisyon kararı ile ortaya çıkan bir karara karşı, yukarıda izah edilenler tahtında BM veya AB’nin zorluk çıkartmasının, AIHM içtihatlarına da ters düşeceğini savunan Hasipoğlu, yıllarca kapsamlı çözüm kapsamında tutup, Kapalı Maraş’ın açılmasını içeren tüm çözüm planlarını reddeden Güney Kıbrıs Rum yönetimini, artık rahatsız etme zamanı geldiğini ifade etti.
Yorum Yazın