Türkiye ile Yunanistan arasından Ege ve Akdeniz’de yaşanan gerilim devam ediyor. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras yaptığı son açıklamada, Ege Denizi’nde Yunan karasularını kademeli olarak 6 milden 12 mile çıkarma planıyla ilgili “Cumhurbaşkanı kararnameleriyle değil, meclis yoluyla genişleteceğiz. Strateji değil sadece taktiği değiştirmeye karar verdim. İyonya Denizi'nden başlayarak uluslararası hukukun bize imkan tanıdığı ölçüde bu hakkı gerçekleştireceğiz" dedi.
Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginlikle ilgili de açıklama yapan Çipras, “Türkiye, etkili ve kritik bir güç. Yunanistan, Doğu Akdeniz’de diğer ülkelerle birlikte bir enerji haritası yaratmak için şartları oluşturdu. Türkiye bir karar vermeli. Uluslararası hukuka saygı çerçevesinde kaldığı müddetçe biz Türkiye'yi dışlamıyoruz. Bunun yalnızca ikili bir mesele olmadığını anlaması gerekiyor" ifadelerini kullandı. Yunanistan'ın Türkiye'ye herhangi bir tehditte bulunmadığını dile getiren Çipras, egemenlik haklarından feragat etmeyeceklerinin altını çizdi.
Yunanistan’dan gelen bu açıklamalara cevap veren Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Uluslararası hukuk, ikili antlaşmalar çerçevesinde sahip olduğumuz haklarımızdan iğne ucu kadar vazgeçmeyeceğiz. Geri adım yok. Mavi Vatan'daki haklarımızı, menfaatimizi korumak bizim boynumuzun borcu. Ege'de, Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta Türkiye'nin içinde olmadığı, Türkiye'nin 'evet' demediği hiçbir oldubittiyi gerçekleştiremezsiniz. Bize kabul ettiremezsiniz, arkanızda kim olursa olsun. Haklarımızdan vazgeçmeyiz, geçmeyeceğiz” dedi.
Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan bu gelişmeleri, Yunanistan’ın 12 milde ısrarcı olmasının uluslararası hukuk açısından geçerliliğini ve Türkiye’nin sahip olduğu hakları Akdeniz Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Devletler Hukuku Ana Bilim Başkanı Asst. Prof. Dr. Emete Gözügüzelli THM Haber’e değerlendirdi.
“Türkiye için bir bağlayıcılığı yok”
Yunanistan’ın ateşle oynadığını belirten Gözügüzelli, 12 mil kararının uluslararası hukukta hiçbir karşılığının olmadığını vurguladı. Gözügüzelli şunları söyledi: “Yunanistan'ın karasularını 12 mile kadar çıkarma niyetini Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi olarak değil de iç hukuk adımı olarak Meclis'e sevk etmesi tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından kabul edilecek bir adım değildir. Yunanistan ateşle oynamaktadır. Yunanistan'ın iç hukukunda böyle bir adım atmış olması Türkiye’nin dezavantajına bir durum yaratmaz. Zira Türkiye en baştan beri Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarma yönündeki tutumlarına itiraz ediyor. Türkiye’nin sürekli karşı tavır takınması ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine taraf olmamasından ötürü Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir bağlayıcılık söz konusu olamaz. Bu yönde bir talepte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı ileri sürülemez.
“1951 İngiltere-Norveç örneği var”
“Uluslararası Adalet Divanının karar verme yönündeki prensiplerine baktığınızda uluslararası anlaşmalar ilk sırada yer alırken ikinci önemli ve aynı statüde bulunan örf-adet hukukudur. Örnek vermek gerekirse 18 Aralık 1951'de İngiltere ve Norveç arasında bir balıkçılık bölge anlaşmazlığı oluşmuştur. Uluslararası Adalet Divanı’nın almış olduğu karar Türkiye'nin aslında örf adet hukuku açısından son derece haklılığını da ortaya koymaktır. Zira bu kararda Uluslararası Adalet Divanı 10 millik karasularına Norveç hükümeti en baştan beri karşı olduğundan dolayı 10 millik karasuları kuralının İngiltere tarafından Norveç'e uygulanamayacağını belirtmiştir. Bu ne demektir? Yani o dönemde İngiltere Norveç’e yönelik 10 millik bir uygulama yapmaya çalışmasına rağmen mahkeme Norveç'in buna devamlı itiraz etmesinden dolayı uygun bulmamıştır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Yunanistan'ın 12 mil niyetine karşı durmaktadır. Bu karşı duruş ve sözleşmeye taraf olmaması 12 mil kuralının kendisine karşı uygulanamayacağının açık göstergesidir.”
“Yunanistan uluslararası hukuku ihlal etme gayretinde”
“Yunanistan'ın almış olduğu bu tutum aslında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 300. maddesinin ihlalini ortaya koymaktadır” diyen Emete Gözügüzelli, “Çünkü Türkiye herhangi bir suiistimale, kendi haklarının gasp edilmesine izin vermeyeceğini önceden beri zikretmektedir. Özellikle de Ege bölgesinin coğrafi yapısını halen taraflar arasında sorunsallık teşkil ediyor ve coğrafi özellikleri göz önünde bulundurulduğunda yarı kapalı bir bölge durumunda. Dolayısıyla 300. maddeye istinaden bir devletin karasuları saptanırken karşı kıyı devletinin açık denizde bağlantısını engellemeyecek şekilde belirlenmesinin gerektiği aksi halde suiistimal olacağı ve sözleşmenin 300. maddesinin ihlal edileceğini çok açık bir şekilde belirtmemiz gerekiyor.
Yunanistan uluslararası hukuku ihlal etme gayreti ve adımı içerisindedir. Yunanistan'ın iç hukuk yönünde böyle bir adım atması hiçbir surette bağlayıcılık teşkil etmez. Tunus-Libya 1982 davasında açıkça ifade edilen “Deniz alanlarının sınırlandırılmasının her zaman bir uluslararası yönü olduğu” vurgusu ile sadece kıyı devletinin iradesine bağlı olmadığı hükmü verilmiştir. Dolayısıyla burada Yunanistan'ın iç hukuk yolu ile yayılımcı ve hakkaniyet ilkeleri karşısında attığı adımlar geçersizdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından herhangi bir bağlayıcılığı da söz konusu olamaz. Zira Uluslararası Adalet Divanı ya da diğer mahkemelerin verdiği kararlarda açık denizlere kapatmamak ilkesi sarihtir. Bugün Ege ve Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın kararlarının, Türkiye Cumhuriyeti'ni resmen açık denizlere kapatan, kara ülkesi konumuna sokan ve denizlerde hiçbir hak, yetki tanımayan içerikte olduğunu görüyoruz. Kimse kusura bakmasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslararası hukuktan kaynaklanan, örf-adet hukukundan kaynaklanan haklarıyla buna asla müsaade etmez” ifadelerini kullandı.
“Enerji projelerinin hiçbir geçerliliği yok”
Yunanistan’ın diğer devletlerle hazırladığını enerji projelerine de değinen Gözügüzelli, “Enerji güvenliğini sağlama adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi kıta sahanlığından geçirilmesi düşünülen boru hattı projeleri de tamamen siyasi bir söylem olarak havada durmaktadır. Çünkü ortaya konulan bu projelerle ilgili Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden henüz bir rıza alınmaması, ilgili tarafların uluslararası hukuka aykırı tutumunu göstermektedir. Çünkü sözleşmede bu durum çok nettir. Bir devletin kıta sahanlığından geçirilecek boru ve kablo hatlarında kesinlikle ilgili devletten rıza alınması gerekmektedir. 1982 sözleşmesinde 79. maddenin 3. fıkrası bize bunu açıklamaktadır. Sözleşmeye taraf olan ülkelerce bu emre aykırı davranılması zaten uluslararası hukuka aykırı bir tavırdır. Türkiye Cumhuriyeti karşısında Yunanistan’ın atmış olduğu bu tahrik edici adımlar maalesef süreci bir gambot diplomasisi ya da güç diplomasisi ile sonuçlanacak bir sürece sokma niyetinin de bir göstergesidir. Uluslararası hukuk, bölgenin barış ve refahı ve düzeni, maalesef Yunanistan ve onu destekleyen batılı ülkelerce göz ardı edilmektedir. Bütün bu çabalar karşısında pek tabii ki Türkiye Cumhuriyeti kendi meşru haklılığını, her platformda uluslararası hukuka uygun olarak gösterecektir” açıklamasına bulundu.
“Kimse Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp edemez”
Uluslararası hukuku ihlal edenlerin, ağızlarını doladıkları “Uluslararası hukuka saygı” tabiri tamamıyla gerçek dışıdır. Uluslararası hukuka saygı göstermesi gerekenler Yunanistan ve onu destekleyen ülkelerdir. Kimse Akdeniz ya da Ege'de Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp edemez. Buna müsaade edilmez. Bütün yapılanlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin refleksinin ölçülmesi yönünde adımlardır.
“Türkiye’nin ‘Savaş nedeni’ kararı hala geçerli”
Ortada Türkiye tarafından 1995 yılından alınan bir savaş kararı, ‘Casus belli’ kararı var. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı da bunun geçerliliğini zikretmiştir. Türkiye Cumhuriyet Devleti yetkilileri son dönemdeki açıklamalarında dahi Türkiye'nin bölgede barış ve istikrarın muhafaza edilmesinden yana olduğunu belirtmiştir. Enerji konusunda atılacak adımlarda da işbirliği çerçevesinde hareket edilmesini istemişti. Bunlar göz ardı edilerek ‘Türkiye enerji ile ilgili bölgede atılan adımlara karşı duruyor’ söylemi veya enerji işbirliklerine davet etme gibi havada olan söylemlere riayet edilemez” dedi.
Kaynak : [email protected]
Yorum Yazın