© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Parkinson gençleri de “titretiyor” (Hangi belirtiler Parkinsonu düşündürmeli?)

Yavaş ilerleyen nörodejeneratif, yani beyin hücrelerinde kayıpla seyreden Parkinson, genel olarak yaşlı hastalığı olarak biliniyor ve daha çok 65 yaşından sonra ortaya çıkıyor. Ancak hastalık gençlerin de kapısını çalabiliyor, öyle ki Parkinson hastalarının yaklaşık %5’i 20 ila 40 yaşları arasında. Hastalığın başlamadan yıllar önce bazı belirtilerle sinyal verdiği belirtiliyor. Koku duyusunun kaybı veya azalması, uyku bozuklukları, kabızlık ve cinsel fonksiyon bozuklukları bu belirtiler arasında sayılıyor.

Dopamin, yoğunlaştığı beyin bölgesiyle, vücut hareketlerini kontrol eden diğer beyin bölgeleri arasında mesajlar ileten bir kimyasal. İnsanın akıcı ve uyumlu hareketler yapmasını sağlayan dopamin, bazı hücrelerin kayba uğraması  sonucu yeterli miktarda üretilemiyor. İşte Parkinson hastalığı açısından tehlike çanları da bu noktada çalmaya başlıyor. Dopaminin yetersiz üretimiyle Parkinson hastalığının motor belirtileri ortaya çıkıyor. En önemli sinyal ise enterik sinir sistemi, beyin sapı ve koku yollarında kendini gösteriyor. 

Parkinson hastalığının, hareketlerde yavaşlamaya, sıklıkla ellerde, nadiren çene, baş ve ayaklarda titremeye, kaslarda sertlik, duruş̧ ve denge bozukluğuna neden olan, merkezi sinir sisteminin bir hastalığı olduğunu söyleyen Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, Parkinson hastalığının görülme sıklığının 65 yaş ve üzerinde % 1.7 ila 2.2 olduğunu ve yaş ilerledikçe bu oranının arttığını söyledi.   

KOKU DUYUSU KAYBINA DİKKAT!

Parkinson, hareketle ilgili olan ve hareketle ilgili olmayan belirtilerle varlığını ortaya koyan bir hastalık. Belirtiler hastadan hastaya değişebilmekle beraber genel olarak motor, yani hareketle ilgili belirtiler; titreme, hareketlerin yavaşlaması veya hareket edememe, uzuvlarda kasılma ve dengesiz yürüyüş oluyor. Motor olmayan belirtiler arasında ise uyku bozuklukları, kabızlık, koku duyusunun kaybı, depresyon, cinsel işlev bozukluğu ve anksiyete bulunabiliyor. Koku duyusu kaybı ya da azalması, kabızlık, uyku ve cinsel işlev bozukluklarının, titreme ve hareketlerde yavaşlama gibi hastalığın motor belirtilerinden yıllarca önce başladığı düşünülüyor. (1) 

20- 40 YAŞ ARASINDA DA ORTAYA ÇIKABİLİR!

Parkinson hastalığının sadece yaşlılara özgü olmadığını ve hastaların ortalama % 5’inin 20 ila 40 yaşları arasında olduğunu söyleyen Nörolog Yıldız, Parkinson açısından erkeklerin daha şanssız olduğunu, hastalığın erkeklerde kadınlara oranla daha sık görüldüğünü belirtti. Türkiye’de yaklaşık 200 bin civarında Parkinson hastası bulunduğunu aktaran Prof. Yıldız, “Hastalığın tam olarak nedeni bilinmiyor  ancak olası nedenler arasında hem genetik, hem çevresel faktörlerin sorumlu olduğu düşünülüyor” dedi ve ekledi:  

KESİN TEDAVİSİ YOK!

“Günümüzde bu tür hastalıkları tamamen geçiren bir tedavi maalesef yoktur. Ancak çok sayıda tedavi seçeneği ve beraberinde uygulanacak düzenli bir fizik tedavi ile hastalar sorunsuz olarak yaşamlarına devam etmektedirler. Bugün için hastalığı yavaşlatan en önemli unsur, uygun tedavi eşliğinde spor, stresten uzak durma ve sağlıklı beslenmedir.”

“BEYİN PİLİ” DE TEDAVİ SEÇENEKLERİ ARASINDA 

Parkinson tedavisinde, nörologların gözetiminde 4-5 yıl süren ilaç tedavisine rağmen hastanın şikayetleri günlük yaşamı aksatacak derecede devam ediyorsa beyin ve sinir cerrahisi uzmanlarınca cerrahi tedaviye geçilebiliyor. Cerrahi tedavi olarak da genellikle halk arasında beyin pili olarak bilinen “derin beyin stimulasyonu” yöntemi uygulanıyor. 

Beyin ve omuriliğin hasara uğradığı Parkinson gibi hastalıklarda ortaya çıkan fonksiyonel kayıplara değinen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Teoman Aydın da merkezi sinir sitemini etkileyen bu hastalıklarda; denge bozuklukları, kaslarda güçsüzlük, duyu bozuklukları, hareketlerde yavaşlama ve yürüme güçlüğü gibi belirtilerin sıklıkla gözlendiğini vurgulayarak, “Tüm bu sorunlar da kişinin bağımsız hareket etmesini ve günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmesini olumsuz yönde etkiler” dedi. 

Sanal gerçeklik rehabilitasyonu ile hastalar egzersizlerini daha kolay yapabiliyor.

Parkinson hastalığında görülen bu  fonksiyonel kayıpların giderilmesinde farklı rehabilitasyon yöntemleri kullandıklarını ifade eden Prof. Aydın, hastalığın ilerleyişinin ve oluşturduğu şikayetlerin hastadan hastaya farklılık göstermesi nedeniyle rehabilitasyon hedeflerinin de bireysel olarak belirlendiğine dikkat çekti.

SANAL GERÇEKLİK REHABİLİTASYONU NE AVANTAJ SAĞLIYOR?

Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan sanal gerçeklik rehabilitasyonunun ise hem hasta konforu hem de tedavinin başarısı açısından önemli avantajlar sunduğunu söyleyen Dr. Aydın, “Söz konusu hastalıkta uygulanan rehabilitasyon programları çok uzun sürebilmekte hatta kişilerin ömür boyu egzersizlerini uygulamaları gerekmektedir. Bu süreç kişilerin fonksiyonelliğine olumlu katkılar sağlamakla birlikte kişiler için bir süre sonra yıpratıcı hale de gelebilmektedir. Bu noktada hastaların ilgisini canlı tutan bu bilgisayar tabanlı sanal gerçeklik uygulamaları ile hastalarının motivasyonunu ve egzersizlere katılımını artırmayı hedefliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

HASTA, VÜCUT HAREKETLERİYLE OYUNDAKİ OBJELERİ YÖNETİYOR

Sanal gerçeklik rehabilitasyonunda; bilgisayar ortamında çeşitli resim ve animasyonlarda gerçek dünyaya ilişkin bir algı sağlanıyor ve kişi de vücut hareketlerini algılayan çeşitli kamera sistemleriyle bu dünyaya dâhil ediliyor. Bu kamera sistemleri çeşitli oyunlarla entegre edildiğinde hasta vücut hareketleriyle oyundaki objeleri yönetiyor ve aynı zamanda eğlenerek egzersiz yapıyor.
Oyunlar, rehabilitasyon için planlanmış ve hastalık belirtilerine yönelik egzersizleri içeriyor. 

Tedavi başarısında “hasta motivasyonu” vurgusu yapan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, “Böylece, hastalara eklem hareket açıklığına yönelik egzersizler, dengesini geliştirmeye yönelik egzersizler ve elin ince motor becerisine yönelik egzersizler uygulayabiliyoruz. Aynı şekilde sensor teknolojileri ile hastaların hareket ve postür ölçümleri yapılabilir, raporlanabilir ve tedavi öncesi ve sonrası şeklinde değerlendirilebilir. Tedavinin başarısındaki en önemli etken hastanın motivasyonu ve tedaviye devamlılığı olduğundan dolayı sanal gerçeklik rehabilitasyonu başarımızı artırmaktadır” şeklinde konuştu.  
 

SANAL GERÇEKLİK HER HASTAYA UYGUN MU, MALİYETİ NE KADAR?

Hastanın sanal gerçeklik rehabilitasyonuna uygunluğuna, fiziksel tıp ve rehabilitasyon hekimi karar veriyor. Sanal gerçekliği, diğer rehabilitasyon programların yardımcı bir araç olarak kullandıklarını söyleyen Dr. Aydın, “Hastalara uygulanan program, bir bütün olarak kabul edilmekte ve sanal gerçeklik uygulaması için ek bir ücret yansıtılmamaktadır. Ayrıca hastalar uygulamalarımız sırasında kullandığımız sensörlere ve kameralara sahip olduklarında, sisteme evden giriş yaparak, doktoru tarafından uygun görülen programlara evden de devam edip egzersizlerini yapabilmektedirler. Sistem üzerinden doktoru tarafından da ilerlemeleri takip edilebilmektedir. Bu tip bireysel uygulamalarda maliyet, kullanılan sensöre göre değişmekle birlikte zamanla daha da uygun fiyatlara gerileyecektir” ifadesini kullandı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER