© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

'Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım' sözü uzmanlar tarafından onaylandı

Acı tüketenlerin değer yargılarının daha katı, tatlı tüketenlerin ise uyumluluk düzeyinin yüksek olabileceği, bilimsel çalışmalarla ortaya konuldu.

Bilimsel çalışmalar, yemek tercihlerinin kişinin karakterini ve olaylar karşısındaki tutumunu değiştirebildiğini ortaya çıkardı. Araştırmalarda, acı tüketenlerin değer yargılarının daha katı, tatlı tüketenlerin ise uyumluluk düzeyinin yüksek olabildiği görüldü

Koku ve tat algısıyla ilgili araştırmalar yapan Kulak Burun Boğaz uzmanı Doç. Dr. Esin Yalçınkaya, bu konuda yapılan bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlara ilişkin, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Koku duyusunun insanın tüm iç güdüleriyle ilişkili olduğunu belirten Yalçınkaya, anne ile bebek arasındaki bağın kurulmasında ya da kişinin birine aşık olmasında kokunun önemli yere sahip olduğunu söyledi.

Yalçınkaya, koku duyusunun kişinin mutluluğu üzerinde de etkili olduğunu vurgulayarak, hiç koku almayan birinin mutluluk uyaranlarının koku alanlara oranla daha düşük olduğunu ifade etti.

Kokunun bazen geçmişe dönük anlara çağrışım yaptığını ve hafızanın tazelenmesini sağladığını aktaran Yalçınkaya, koku alamamanın parkinson, alzaymır gibi nörolojik hastalıkların ilk belirtisi olabileceğine dikkati çekti. Yalçınkaya, "Alzaymır, her şeyi unutma demektir. Böyle hastalıklar, önce koku alamamayla başlayabiliyor." dedi.

"CANIMIZIN ÇEKTİĞİ GIDALAR VÜCUDUMUZUN İHTİYAÇ DUYDUĞU ŞEYLER"

Doç. Dr. Yalçınkaya, vücut kokusunun değişmesinin bazı hastalıkların belirtisi olabildiğine işaret ederek, "Örneğin metabolik hastalıkların belirtisi olabiliyor. Böyle durumlarda bir check up veya iç hastalıklar bölümüne görünerek kontroller yaptırmak faydalı olabilir." diye konuştu.

Kokunun tatla da yakından ilişkili olduğunu aktaran Yalçınkaya, koku alamayan kişilerin çoğunlukla tat da alamadıklarını anlattı.

Esin Yalçınkaya, yemek tercihlerine göre kişisel özelliklerin de değişebildiğini belirterek, "Acı tüketenlerin tatlı tüketenlere göre daha sert ahlaki yargılamalar yapabildiğine, uyumlu kişilerinse tatlıyı daha çok sevdiklerine dair bilimsel çalışmalar var. Ayrıca araştırmalarda baharatlı yiyecek sevenlerin heyecan arayan kişiler olabileceği de saptanmış." ifadelerini kullandı.

Tat duyusunun vücuttaki ihtiyaçları anlamaya yardımcı olduğunu vurgulayan Yalçınkaya, şunları kaydetti:

"Canımızın çektiği gıdalar muhtemelen vücudumuzun ihtiyaç duyduğu şeyler oluyor. Örneğin canımız tatlı ya da tuzlu herhangi bir yiyeceği çekiyorsa vücudumuzun buna ihtiyacı vardır. Dolayısıyla kişiler tat algılarına güvenmeli. Ancak şu anda gıdaların genetiği değiştirildiği için bu, biraz yanıltıcı olabiliyor. O yüzden canı şeker isteyen biri rafine şekerden üretilmiş tatlıları değil de sağlıklıları tercih etmeli. Örneğin, organik bal, pekmez veya meyve yiyebilir."

Yalçınkaya, koku ve tat alma duyusuyla ilgili çalışmaları 9-10 Kasım'daki 2. Koku ve Tat Bilimleri Sempozyumu'nda detaylandırdıklarını anımsatarak, farklı disiplinlerden 108 yazarın katkısıyla "Koku ve Tat Algısı" isimli yeni bir kitap çıkardıklarının altını çizdi.

Bu alanda çalışmaları detaylandırmaya devam edecekleri bilgisini veren Yalçınkaya, bu sempozyumun gelenekselleştiğini ifade etti.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER