Türkiye’de en yaygın iki takıntı: Temizlik ve kontrol! (10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü)
SAĞLIKBirçok insanda zaman zaman çeşitli konularda takıntıların ortaya çıkabildiğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Mustafa Sercan, “Buradaki önemli nokta bu takıntıların, hastalık boyutunda olup olmadığının belirlenmesidir” dedi. Çünkü uzmana göre, takıntılı düşünceler alt edilemeyip günlük yaşamı etkileyecek ve günlük etkinlikleri kısıtlayacak düzeye gelirse Takıntı-Zorlantı Hastalığı, yani Obsesif-Kompulsif Bozukluk adı verilen ruhsal hastalık akla gelmeli.
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle piskolojik sağlığa dikkat çeken Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sercan, birçok insanın sorunu olan takıntıları mercek altına aldı.
Uzaklaştırılamayan düşüncelerin kaygıya dönüştüğünü belirten Dr. Sercan, Obsesif-Kompulsif Bozuklukta (OKB) takıntının; kişinin isteği dışında zihne gelen ve uzaklaştırılamayan mantık dışı düşünce, dürtüler ve temel bozukluklar olduğunu söyledi.
Takıntıların yol açtığı kaygı ve sıkıntıyı azaltmak için ya da ortadan kaldırmak için yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlere de ‘zorlantı’ dendiğini aktaran Uzmanın verdiği bilgiye göre, OKB her 100 kişiden 2-3’ünde görülüyor. Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta görülebilen OKB, erkeklerde daha erken yaşlarda başlıyor ancak kadınlarda daha fazla.
ÜLKEMIZDE EN YAYGIN 2 TAKINTI: TEMIZLIK VE KONTROL!
Takıntı ve zorlantıların, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebildiğini söyleyen Dr. Sercan, ülkemizde ve tüm dünya toplumlarında en sık görülen takıntı ve zorlantılar arasında; titizlik hastalığı (kirlilik takıntısı ve temizlik zorlantısı) ve kontrol hastalığının (güvenlik takıntısı ve kontrol zorlantısı) yer aldığını belirterek, Obsesif-Kompulsif Bozukluğun nedenleri ve belirtileri hakkında şunları söyledi:
“Zihne gelen olumsuz düşünce ya da sözcükleri önleyememe, olumsuz bir sözü ağzından kaçıracağından kaygılanma, zihne gelen cinsel içerikli düşüncelerden kurtulma isteği, çevresindeki kişilere istemeden zarar vereceğinden kaygılanma, dinsel inancına aykırı düşüncelerin zihnine gelmesi biçiminde takıntılar daha seyrek görülür. OKB, her şeyin simetrik ya da belli bir sayısal düzen içinde olması gerektiği biçiminde bir takıntı, bunu sağlama yönünde davranış değişikliği, önemsenen bir nesneye dokunma, sayı sayma, biriktirme, saklama ya da batıl inançlar biçiminde de olabilir.
HER TAKINTILI DÜŞÜNCE YA DA DAVRANIŞ OKB Mİ?
Bu örnekleri okuduğunuzda ya da işittiğinizde, ‘temiz ve düzenli olmanın; estetik bir ortamda yaşama istemenin, güvenlik amacı ile kapıları, pencereleri kontrol etmenin ne zararı var, bunlar hastalık mı sayılmalı?’ biçiminde düşünebilirsiniz. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda yapmak hastalık sayılmaz. Tıbbi açıdan bu şekildeki düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için kişinin günlük işlevlerini etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar şiddetli ve yoğun olmalıdır. Örneğin, bir ev kadını her gün ve günün her saatinde temizlik ve çamaşır yıkamakla zaman geçiriyor ve bu davranışları nedeni ile de çocukların sağlık ve eğitimine zaman ayıramıyorsa bunun da sağlıklı bir durum olmadığı anlaşılabilir.
OKB NEDEN KAYNAKLANIR?
OKB’nin nedenleri arasında, genetik geçiş olasılığı üzerinde durulmaktadır. Beyin biyokimyasında serotonin adlı ileticinin işlevlerindeki aksamanın OKB oluşumunda etkili olduğu görülmektedir. Çocukluk çağı ruhsal travmalarının bazı kişilerde OKB oluşumunu etkilediği gözlenmektedir. Kişilik yapısı olarak titiz, kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi özelliklere sahip olan kişiler OKB’ye yatkın kişiler olarak değerlendirilmektedir.”
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TEDAVİLERDEN OLUMLU SONUÇ ALINIYOR
Serotonin sitemindeki aksamaları düzelten ilaçların OKB üzerinde etkili olduğunu söyleyen Prof. Sercan, “İlaç etkisi genellikle, 2-3 haftada ortaya çıkar. İlaç kullanımı en az 2 yıl sürdürülmelidir. İlaç dışı tedaviler arasında en çok etkili olanı bilişsel davranışçı tedavidir. Bu uygulamada davranışçı yöntemler kullanılır. Burada hedef rahatsızlık veren düşüncenin oluşturduğu kaygıyı söndürmek ve alışma durumunun oluşmasını sağlamaktır. Bu şekilde yapılan tedaviye alıştırma tedavileri adı verilir. Öte yandan uygulanan bilişsel tedavide ise amaç, rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu sorumluluk algısını azaltmaktır. Bilişsel ve davranışçı terapiler, hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler. Bilişsel davranışçı tedaviler, tedavi seçenekleri arasında en önemli yeri tutmaktadır” dedi.
İlginizi Çekebilir