Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüm için yarım asırdan fazla bir süredir yüzlerce neticesiz görüşme gerçekleÅŸtiren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin (GKRY) yeniden müzakerelere baÅŸlaması "sonuç odaklı" ve "yeni fikirlerin" masaya yatırıldığı bir yaklaşımla mümkün olabilir.Â
Kıbrıs'ta Türk ve Rumların eşit siyasi hak ve statüsüne dayandırılan anayasa ile 1960'ta kurulan "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin üç yıl sonra Rumların anayasayı feshetlemeriyle ortadan kaldırılmasının ardından Ada'da 55 yıldır kalıcı bir çözüm elde edilemedi.
Kıbrıs'ta kalıcı çözüm için taraflar birçok kez bir araya gelse de Rum tarafı Ada'da kalıcı bir çözüm için masaya yatırılan neredeyse tüm çözüm önerilerini reddetti.Â
RUM TARAFININ UZLAÅžMADAN UZAK TUTUMU
Rum tarafı 1963 sonrası dönemde Türk toplumuna kapsamlı ve sistematik saldırılarda bulundu, Türkleri devlet kurumlarından uzaklaştırdı, terör eylemlerini tırmandırdı ve tek taraflı adımlarını artırdı ve bu süreçte ortak devleti fiilen ortadan kaldırdı.
Bunun neticesinde Türkiye 1974'te Kıbrıs Barış Harekatıyla anayasal düzeni yeniden kurmak üzere müdahalede bulundu.
Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda taraflar arasında 1968'de başlayan diplomasi trafiği bugüne kadar özellikle Rumların çözüme yanaşmayan tutumu nedeniyle her defasında sonuçsuz kaldı.
Ada'da çözüm arayışı kapsamında BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar 1986'da taraflara bir "Taslak Çerçeve Anlaşması" sundu. Kıbrıs'ta iki kesimli federal bir devlet kurulmasını öngören anlaşmaya dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olumlu yanıt verdi. Ancak Denktaş anlaşmaya hazır olduğunu ilan ettiği anda Rum lider AndrosKipriyanu masadan kalktı.
Kapsamlı çözüme ilişkin 1992'de New York'ta yapılan görüşmelerde dönemin BM Genel Sekreteri ButrosGhali'nin "Fikirler Dizisi" yine Rum tarafının çözüme yanaşmamasıyla sonuçsuz kaldı.
İki devletten oluşan federal bir yapıyı esas alan ve 100 paragraflık öneriler içeren "Fikirler Dizisi"nin 91'ini Türk tarafı kabul ederken, 9'unda da müzakereye açık olduğunu bildirdi.
Ancak Rum tarafı, Kıbrıs Türklerinin federe bir birim olsa da ayrı bir yapıya sahip olmalarını kabul etmedi.
ÇÖZÜME EN YAKIN DÖNEM: ANNAN PLANI
Kıbrıs'ta çözüme en çok yaklaşılan süreç olan Annan Planı, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın 2002'de taraflara "Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli"ni sunmasının ardından yaşandı.
İki kesimli ortaklığı temel alan ve tarafların birbirlerinin kimlikleri, bütünlükleri ve karşılıklı egemenliklerine saygı duyacakları gibi hususların yer aldığı planda "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti"nin kurulması öngörülmüştü.
Annan Planı bu minvalde iki kurucu devletten oluşan bir federasyon öngörmesi bakımından Rum tarafıyla eşitliği sağlayan özelliğe sahipti.
Rum tarafı Annan Planı'nı masada kabul etmiş görünüp referandum sürecinde plan karşıtı kampanya yürüttü.
Bunun neticesinde Rumların lehine toprak değişimi ve nüfus hareketlerine rağmen 2004’te halk oylamasına sunulan Annan Planı'na Türk tarafı yüzde 64.91 ile "evet" dese de plan Rumlar tarafından yüzde 75.83 "hayır" oyuyla reddedildi.
Öte yandan, Türk tarafı için getireceği birçok zorluğa rağmen planın KKTC'de kabul edilmesi ise uluslararası arenada Rum tarafının çözümsüzlükteki tutumunu gözler önüne serdi.
Referandum sonucuna tepki gösteren BM, AB gibi kuruluşlarla bazı Batı ülkeleri Kıbrıs Türk tarafına izolasyonun devam edemeyeceğini bildirseler de bunun gereğini yerine getirmediler.
 GKRY'NİN AB'YE ÜYELİĞİ
GKRY, Ada'daki çözümsüzlüğe ve Annan Planı'na rağmen "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak 2004'te AB'ye üye oldu.
Üyelik Rum tarafının AB'yi Kıbrıs sorununda yanına alarak meselenin tarafı haline getirmesiyle sonuçlandı.
Rum yönetimi AB üyeliğinin verdiği rahatlıkla Ada'da çözümsüzlük yanlısı tutumunu sertleştirdi.
CENEVRE GÖRÜŞMELERİ
Müzakereler 2008'de yeniden başladı.
Taraflar arasında 150'si Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve GKRY lideri DimitrisHristofyas düzeyinde olmak üzere yüzlerce görüşme gerçekleşti.
Ancak, müzakerelere odaklanılmasının beklendiği bir dönemde Rum tarafı Doğu Akdeniz'de tek taraflı olarak ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölgesindeki (MEB) doğal kaynak bulma çalışması başlatarak süreci sabote etti. Görüşmelerden tekrar çekildi.
Türk ve Rum tarafı 2016'da İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında bir araya geldi. Bu dönemde Rumlar, Ada'nın Yunanistan'la birleşmesi (Enosis) amacıyla 1950'de düzenlenen oylamanın okullarda anılmasına yönelik meclis kararı aldı. Müzakere süreci tekrar durdu.
Son olarak, Türk ve Rum tarafı İsviçre'de 2017'de düzenlenen Kıbrıs Konferansı'nda garantör devletlerle AB gözlemciliğinde bir araya geldi. Ancak yine GKRY ve Yunanistan'ın katı, uzlaşmadan uzak ve makul olmayan yaklaşımı nedeniyle konferanstan sonuç alınamadı.
Bir "hayal kırıklığı" şeklinde nitelendirilen Kıbrıs Konferansı'ndaki başarısızlığın neticesinde taraflar ve liderler Kıbrıs'ta çözüm için gerçekleştirilen nihayetsiz görüşmelerden birine daha son vermiş oldu.
 GUTERRES DE "YENİ FİKİRLER"E İŞARET EDİYOR
Öte yandan 15 Ekim'de BM Genel Sekreteri AntonioGuterres'in BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Kıbrıs raporunda Ada'da "çözüm için meyve verecek bir başlangıç için yeni fikirlere ihtiyaç duyulabileceği"ni kaydetmesi Kıbrıs sorununa yeni ve farklı yaklaşımların kapısını araladı.
BMGK'de 30 Ekim'de gündeme gelen raporda Guterres, Ada'da kapsamlı çözüm umutlarının hala canlı olduÄŸunu vurgulayan ve "adil, kalıcı ve eÅŸitlikçi" bir yaklaşıma yapıyor. Raporda Türk tarafının düşünceleri de yer alıyor.Â
Bu kapsamda 26 Ekim'de bir araya gelen iki lider Mustafa Akıncı ve NikosAnastasiadis güven artırıcı önlemler kapsamında Derinya ve Aplıc sınır kapılarının açılacağını bildirerek olası bir müzakere başlangıcının da sinyalini verdi.
 ENERJİDEKİ KÖRDÜĞÜM YENİ FİKİRLERE YÖNELTİR Mİ?
Kıbrıs, doğal zenginliklerle dolu bir enerji sahasına sahip olmasıyla da gündemde. Bu kapsamda Ada'nın güneyinde enerji arayan çok sayıda uluslararası şirket bulunuyor.
Rumların 13 parsele böldükleri sözde münhasır ekonomik bölgelerinin çeÅŸitliÂ
parsellerinde Fransız Total, İtalyan ENI, ABD'li Nobel ve ExxonMobil, İngiliz BG ve Güney Koreli Kogas şirketleri sözde müşterek lisanslara sahip.
Ancak Ada etrafında bulunabilecek kaynaklar üzerinde Türk tarafının da hakkı bulunuyor.
Türk donanması bu nedenle Ocak ayında İtalyan ENI şirketinin sondaj gemisini uzaklaştırdı. Türkiye buna benzer durumlar için de aynı tutumu sergileyeceği kararlılığını gösterdi.
Öte yandan tamamı deniz yataklarında bulunan bu kaynakların işletilebilmesibüyük mali yatırımlar gerektiriyor.
Doğu Akdeniz'in fiziki koşulları nedeniyle enerji elde etmek için Türkiye olmadan atılacak bir adım, gerekli maliyeti artırması bakımından rasyonel gözükmüyor.
Dolayısıyla mevcut şartlarda Rum tarafının kalıcı bir çözüme yanaşma ihtimali, Türkiye'ye rağmen doğal gaz kaynaklarını tek taraflı olarak kullanamayacağını anlamasıyla mümkün olabilir.
Şu an için, Rum tarafının Türkiye'nin kararlılığını aşarak enerji kaynaklarında bir sonuca ulaşamayacağını idrak etmesi, BM ara bulucuğunda bir çözüme razı gelmesinin tek yolu gibi görünüyor.
Bu açıdan "yeni fikirler" Rumlar için de bir çıkış yolu olabilir.
AA: KIBRIS'TA YENİ FİKİRLERE İHTİYAÇ VAR
Abone olKIBRIS'TA ADİL VE KALICI BİR ÇÖZÜM İÇİN TARAFLAR YARIM ASIRDAN FAZLA BİR SÜREDİR YÜZLERCE KEZ BİR ARAYA GELDİ ANCAK RUM TARAFI BM ARABULUCULUĞUNDA ÇÖZÜME EN FAZLA YAKLAŞILAN ANLARDA UMUTLARI BOŞA ÇIKARDI TÜRKİYE VE KKTC TARAFI ADA'DA ARTIK YENİ FİKİRLERE İHTİYAÇ OLDUĞU GÖRÜŞÜNDE TÜRK TARAFININ DÜŞÜNCELERİ, BM GENEL SEKRETERİ ANTONİO GUTERRES'İN KIBRIS RAPORUNDA DA YER ALDI AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DESTEĞİYLE ÇÖZÜM ARAYIŞLARINDAN UZAKLAŞAN RUMLARIN EN BÜYÜK HEDEFİ, ADA'NIN DOĞAL GAZ KAYNAKLARINI DEĞERLENDİREBİLMEK MEVCUT ŞARTLARDA RUM TARAFININ KALICI BİR ÇÖZÜME YANAŞMA İHTİMALİ, TÜRKİYE'YE RAĞMEN DOĞAL GAZ KAYNAKLARINI TEK TARAFLI OLARAK KULLANAMAYACAĞINI ANLAMASIYLA MÜMKÜN OLABİLİR
- 0SEVDÄ°M
- 0ALKIÅž
- 0KOMÄ°K
- 0Ä°NANILMAZ
- 0ÃœZGÃœN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın