13 Ekim, 2018, Cumartesi 11:07 638
Türkiye Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in Ekim ayı sonunda Doğu Akdeniz'de hidrokarbon rezervlerinin çıkarılması çalışmalarına başlanacağı açıklamasını uzmanlar değerlendirdi.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Ekim ayı sonunda Doğu Akdeniz'de hidrokarbon rezervlerinin çıkarılması çalışmalarına başlanacağını söyledi.
Türkiye'nin bu hamlesini Sputnik'e değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Enerji Komisyonu ve Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, "Sondajın başlangıcı için 29 Ekim tarihi verildi. Bu tarihini, Cumhuriyetin kuruluş günü olması sebebiyle sembolik bir önemi var. Dolayısıyla milli ağırlıklı bir mesaj var. Bunun önemini şöyle açıklamak lazım. Son yıllarda Doğu Akdeniz'de önemli keşifler oldu. Önce İsrail'in çeşitli sahalarında, denizel alanlarda doğalgaz rezervlerinin miktarı açısından önemli sayılabilecek keşifler oldu. İsrail denizel alanında yaklaşık 1 trilyon metreküp üretebilir bir gaz rezervinden söz edebiliriz" dedi.
“AKDENİZ'DE ÇOK ÖNEMLİ KEŞİFLER YAPILDI”
Pamir, şöyle devam etti:
"Bunun ardından Kıbrıs'ın güneyinde, Kıbrıs Rum Kesimi'nin tek taraflı olarak ve adanın ve Türk tarafının hukukuna aykırı olarak fiili bir durum yarattıkları ortaya çıktı. Bu arada Doğu Akdeniz'de petrol veya doğalgaz ihtiva etme potansiyeli olan bazı sahalarda çok daha önemli boyutta keşifler yapıldı. Bunlardan biri Zohr, öbürüyse Noor sahasındaydı. 800 milyar metreküp civarında Zohr ise, 2,5 trilyon metreküp gibi ciddi rakamların öne sürüldüğü Mısır keşifleri var. Peki bu doğalgaz keşiflerinin Türkiye açısından önemi ne? Öncelikle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Kesimi'nin adanın güneyinde yaptığı keşiflerde kendilerinin hakkı olduğunu söylüyor ve haklılar. Rum tarafı ise ‘Tabii hakkınız var ama şu barış işini halledelim. Bize Maraş'tan, Güzelyurt'tan toprak verin. Biz de size hakkınızı verelim' diyor. Böyle bir süreç olmaz. Bunu sopa ve havuç gibi kullanıyorlar. Bu sahalar, ada halkına aittir. Ama maalesef Rum tarafı bunu müzakere malzemesi olarak kullanıyor" dedi. “TÜRKİYE'NİN KENDİ SİSMİK GEMİSİNİN VE SONDAJ PLATFORMUNUN OLMASI ÖNEMLİ”
Akdeniz'deki kıyıdaş ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölge konusunda farklı tutum içerisinde olduklarını ve ortada önemli bir anlaşmazlık olduğunu söyleyen Pamir "Dolayısıyla AB'nin ve ABD'nin desteği Rumların yanında. Dolayısıyla Rumların sopa-havuç taktiğinin ardında gördüğü destek var.
Böyle bir süreçte, eğer kendi sismik gemilerinize, sondaj gemilerine sahip değilseniz, kimi zaman kiralamak isteyeceğiniz böyle gemiler elinizin altında olmayabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'nin, Türkiye Petrolleri'nin hem kendi sismik gemilerinin, hem de sondaj platformunun olması önemli" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin bu hamlesinin Kıbrıs'taki müzakere sürecinde de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın elini güçlendireceğine işaret eden Pamir "Burda gerçekten bir keşif olursa bu keşif, Rumların sorumsuz ve haksız bir müzakere tarzının önüne geçecektir" dedi.
“SONDAJ ALANYA'DAN SONRA FİNİKE AÇIKLARINDA DEVAM EDECEK”Sondajın 29 Ekim'de başlayacağına, Alanya açıklarında 5 ay boyunca devam edeceğine işaret eden Pamir "Bu platform önce Alanya açıklarında sondaj yaptıktan sonra Finike açıklarına gidecek. Herhangi bir doğalgaz bulgusu olduğu takdirde — ki gayet umutlu 3 ve 2 boyutlu sismik yapılmıştı- o zaman Türkiye ve Kıbrıs'ın eli güçlenir. Rumlar, müzakere yöntemlerini değiştirmek zorunda kalır hatta bu süreç tersine dönebilir. Bu hem Türkiye'nin gaz ihtiyacına yanıt verebilir, hem de Kuzey Kıbrıs'ın özellikle enerji ve elektrik ihtiyacını Fuel Oil'den karşılamasının da önüne geçer. Çünkü bu hem çevre kirliliği hem de ekonomik açıdan akılcı değil. Yani KKTC'nin enerji sorununa çözüm bulmamada da önemli bir hamle olacaktır" dedi. “BİR GEMİYLE BAŞLANIR, ZAMANLA İKİNCİ GELİR, BU ÖNEMLİ BİR ADIM”
Pamir "Türkiye Petrolleri'nin özelleştirilmesi, BOTAŞ'ın özelleştirilmesi gündemde. Varlık fonuna devrediler. TP'nin içi boşaltıldı. TP'nin teknik kadroları, muazzam bir şekilde tırpanlandı, elde hiçbir şey kalmadı. Bunların hepsi, enerji politikaları ve milli politikalar açısından büyük bir zaaftır. AKP iktidarının bu anlamda yatacak yeri yok. Ancak bu gemi ve platformların varlığı önemlidir. Bir taneyle başlar, ikincisi gelir. Ancak şu ekonomik koşullarda, doların alıp başını gittiği göz önüne alındığında, bunu ne kadar başarabilirsiniz, bu ayrı konu. 29 ekim retoriğini kullanarak yerel seçimlere dönük bir hamle atılmış olması son derece eleştirilebilir bir durum. Ancak hamle doğru ve önemlidir" diye ekledi.
“TÜRKİYE DİKKATİNİ DOĞU AKDENİZ'E VERMEKTE HAKLI”
Gazeteci Ceyhun Bozkurt ise"Bilindiği üzere Fatih Mayıs sonunda zaten Akdeniz'e gönderilmişti ve bazı çalışmalar tamamlanınca sondaj çalışmalarına başlayacağı duyurulmuştu. Fatih, Türkiye'nin ilk sondaj gemisi olma özelliği taşıyor. Bu gemiyle Türkiye yeraltı sondajı yapabilecek gemiye sahip olan 10 ülkeden biri haline geldi. İkinci sondaj gemisinin çalışmalarını da yakın zamanda başlayacağı duyurulmuştu" dedi.
Bozkurt "Bunu aktarmamızın nedeni, başta Asya-Pasifik ülkeleri olmak üzere dünyada artan enerji ihtiyacı için deniz alanları artık çok önemli. Bu gemiler, Türkiye'nin bu durumu kavradığının göstergesi. Üç tarafımız denizlerle çevrili. Karadeniz'de dönem dönem petrol ve doğalgaz aramaları yapılıyor. Ege'de, Yunanistan ile süren kıta sahanlığı sorunu nedeniyle şu aşamada bir arama yok. Ancak giderek artan bir şekilde Doğu Akdeniz önem kazanıyor. Doğu Akdeniz denince de ilk olarak aklımıza Kıbrıs adası geliyor. 2000'li yılların başında bu bölgede zengin doğalgaz ve petrol yatakları olduğu keşfedilince büyük güçlerin bu bölgeye ilgisi giderek arttı. Ayrıca buraya komşu ülkeler de dikkatini buraya verdi. Türkiye de dikkatini buraya vermekte haklı" dedi ve şöyle devam etti:
"Bu bölge bilindiği üzere Leviathan bölgesi. Bu bölgenin doğalgaz ve petrol açısından zenginliği ortada. Yaklaşık 3 trilyon dolarlık bir rezervden bahsediliyor. Bu da ekonomik olarak başta emperyalist güçler olmak üzere herkesin dikkatini bu bölgeye çevirmesine neden oldu. Rumlar burada AB üyesi olmasından ötürü Batı dünyasının ve bölgede de İsrail ile Mısır'ın desteğini almaya çalışıyor. Batı emperyalizmi de, Türkiye'nin ve KKTC'nin haklarını verme niyetinde değil. Rumları kullanarak hamlelerini yapmaya çalışıyor. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de hem kendi hem de Kıbrıs Türkünün hakkını koruma çabalarından en çok rahatsız olan ülkeler ABD, İsrail ve Mısır." “DOĞU AKDENİZ'DEKİ TERÖR KORİDORUNA YÖNELİK DE ÖNEMLİ BİR HAMLE”
Konunun ulusal güvenlik boyutu olduğuna da işaret eden Bozkurt "Doğu Akdeniz'de bir de ulusal güvenlik boyutu var. Türkiye'nin bölgede ekonomik ve askeri anlamda ağırlığı olmazsa, KKTC'nin bir gün bile yaşaması söz konusu olamaz. Bu da güneyden çevrilmemize neden olur. Ayrıca Batı dünyasının Irak ve Suriye'nin kuzeyinden terör örgütü PKK/PYD eliyle Akdeniz'e ulaştırmayı planladığı koridor da Doğu Akdeniz'deki bu gelişmelerden bağımsız değil. Yani Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarını yaparak bu politikaya müdahalede bulundu, Doğu Akdeniz politikalarında söz sahibi oldu. Özetle gerek ekonomik çıkarlarımız gerek ulusal güvenliğimiz açısından Doğu Akdeniz hayati önemde. Fatih'in sondaj çalışmalarına başlaması da ülkemizin kararlılığını göstermesi açısından son derece olumlu bir gelişme" ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın