İki toplumlu Nükleere Hayır Platformu, bu akşam ara bölgede “insan zinciri” oluşturarak Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşasını protesto etti.
Çernobil felaketinin 32’nci yıl dönümü dolayısıyla bugün düzenlenen etkinliğe katılanlar mum ve “nükleere hayır” yazılı pankartlar taşıdı.
Lefkoşa’da, Lokmacı ile Ledra Caddesi arasında bulunan ara bölgede gerçekleşen eyleme Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP), Kıbrıs Sosyalist Partisi (KSP), Sol Hareket, AKE, Ekologlar Hareketi, Yurttaşlar İşbirliği, PEO, EDON, Ekologlar Gençlik, POGO Kadın Hareketi, Kadın Ekologlar Hareketi, Kıbrıs Çevre Hareketi, Birleşik Kıbrıs Platformu, Unite Cyprus Now, Akama Dostları, Ekoloji Hareketi, Kıbrıs Barış Konseyi, Bi-comunal Initiative for Peace, United Cyprus, Yeşil Barış Hareketi, Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği, Biyologlar Derneği, Bağımsızlık Yolu, Baraka Kültür Merkezi, KTÖS, KTOEÖS, KTAMS, DEV-İŞ, BES, Güç-Sen, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği,“Proodeftiki” İlkokul Öğretmenleri Hareketi ,“Proodeftiki” Teknik Okullar Hareketi, Larnaka Çevre Hareketi, Kıbrıs Kuşları Koruma Derneği “BirdLife Cyprus”, Arif Hasan Tahsin Vakfı, Kuir Kıbrıs, Tüm Kıbrıs Kimyagerler Birliği, Cyprus Anti-Nuclear Platform, Çevre Mühendisleri Odası, Basın-Sen, Boran Kültür Merkezi, ETEK, Kıbrıs Teknik Odası ve Yeni Enternasyonalist Sol destek verdi.
Etkinlikte Platform adına kısa bir konuşma yapan Murat Kanatlı, önceki yıllarda da nükleere karşı insan zinciri eylemi düzenlediklerini hatırlattı.
Ardından Platform adına ortak basın açıklaması Serkan Soyalan ve Elias Demetriou tarafından okundu.
“SANTRAL GİRNE KIYILARINA ÇOK YAKIN”
Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santrali’nin Girne kıyılarına çok yakın olduğu kaydedilen açıklamada, “Bu nedenle hepimizi ilgilendirmelidir. Nükleer Güç Santralleri yalnızca doğal çevrede oluşturdukları tehdit anlamında değil, yakın yerlerde yaşayan insanların sağlıklarını ve güvenliklerini etkileme anlamında da oldukça önemli bir sorundur” denildi.
Olası bir sızıntının santral çalışanları yanı sıra çevre sakinlerini de büyük bir risk altına sokabileceği dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Dolaylı riskler de bir o kadar önemli ve tehlikelidir. Radyoaktif maddeler muazzam büyük coğrafik alanlara yayılabildiği için talihsiz bir kaza sonucunda oluşacak çevre kirliliği (hava, toprak, toprakaltı, su) yalnızca yakın çevreyle sınırlı kalmayacaktır.
İnsanlık 11 Mart 2011 Cuma günü Fukushima’yı da etkileyen korkunç depremin, ardından oluşan tsunaminin ve getirdiği yıkımın trajik sonuçlarına halen tanık olmaktadır.
İnsanlık gittikçe bilinçlenmekte ve sürekli reklam edilen nükleer santrallerin güvenilir olduğu bilgisini sorgulamaktadır. Bu nedenle Avrupa ve dünya kamuoyunda ‘Sıfır Nükleer Silah, Sıfır Nükleer Santral’ talebini yükseltecek hareketler zorunluluk haline gelmektedir.
Maalesef yukarıda aktarılan dramatik olaylara rağmen Türkiye, deprem riski oldukça yüksek olan Akkuyu yakınlarında Kıbrıs’ı ve daha geniş bir alanı tehdit eden bir nükleer santral inşa etmektedir.”
“RADYASYON SIZINTISI DURUMUNDA NÜKLEER SANTRALİN YÜZLERCE KİLOMETRELİK ÇEVRESİ ZARAR GÖRECEKTİR”
Santralin normal işleyişi sırasında oluşan radyasyonun yanı sıra, kaza sonucunda oluşabilecek bir sızıntının yakında yaşayan insan da dahil her canlının yaşam kalitesini yok edeceği dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Doğu Akdeniz havzası çok büyük ve iç içe geçmiş bir ekosistemler bütünüdür. Radyasyon sızıntısı durumunda nükleer santralin yüzlerce kilometrelik çevresi zarar görecektir.
32 yıl önce bugün meydana gelen Çernobil kazası halen insanlarda ve Karadeniz havzasında sorunlar yaratmaya devam etmektedir. Atmosfere karışan radyasyondan dolayı ölen binlerce insan, binlerce ölü doğum, değişik hastalıklarla doğan bebekler aynı hatanın tekrarlanmasına engel olmamızı gerektirmektedir. Japonya’nın bugün yüzleştiği nükleer tehlike dünyanın farklı yerleriyle ama özellikle fay hattına çok yakın olan Akkuyu’yla ilişkilendirilebilir.
Nükleer atık da yüzyıllar boyunca sürecek bir çevresel felaketin ta kendisidir. Kimse bu atıkları güvenilir biçimde yok edebileceğini iddia edemez ve sızıntı tehlikesi süreklidir. Nükleer atığı imha etmek oldukça pahalı bir işlemdir ve bu bile nükleer enerjinin ucuz olduğu iddiasını çürütmeye yeter. Çevreye olan bu etkinin bedeli ölçülemez düzeydedir. Gerçekten merak ediyoruz: Nükleer atığı kendi toprağında on binlerce yıl tutmayı isteyecek herhangi biri var mıdır!
Nükleer güç ne yenilenebilirdir, ne de temizdir. Kuşkusuz ki yaratacağı sorunlar, sağlayacağı avantajlardan misliyle daha fazladır. İnsanlık bugün nükleer enerjiyi gereksiz kılacak birçok enerji üretim yönteminden faydalanabilir.
Yaşam kalitesiyle ve çevrenin korunmasıyla ilgili görüşümüz nükleer enerjinin varlığıyla ve kullanımıyla taban tabana çelişmektedir.”
Yorum Yazın