Özgür kendi blogunda ise şunları yazdı:
Tarım Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun çok büyük ayıbı
Geçtiğimiz yıl Bakanlar Kurulu 66 milyon TL’lik kuraklık ödemesi kararı aldı. Genel Tarım Sigortası Fonunda ise bu maliyeti karşılayacak kaynak yoktu. Siyasi mülahazalarla yasal mevzuat hilafına olmayan bir kaynağa ilişkin karar üretilmiş oldu.
Maliye Bakanlığının bütçe yasası dışına çıkma yetkisi yoktur…
Dolayısı ile yapılabilecek iki şey vardı:
Birincisi, başka bir kalemden Tarım Bakanlığına avans blokesi verilmesi ve bakanlığın bu kaynağı fona kullandırıp yıl tamamlanmadan bu kaynağın oluşmasının sağlanması, ikincisi de kamu bütçesi dışından kaynağın fona hibe edilmesi!
Haliyle daha kolay olan alternatif ışığında hibe için Ankara’nın yolu tutuldu.
Ankara, programın ruhuna ters düşmek pahasına şöyle bir yanıt verdi:
“Size reform destek ödeneğinden 50 milyon TL verelim. Bunun 25 milyon TL’sini önden verelim ama bir şartla; programda öngörülen ve tarihi geçmiş olan iki reform faaliyetini (kamuda mesai saatleri ve burs tüzüğü) hayata geçirin.. Akabinde de geriye kalan 25 milyon TL’lik kısmını verelim”.
Böylelikle ihtiyaç duyulan kaynağın 25 milyon TL’si Türkiye’nin sunduğu imkânla fon bütçesine girmiş oldu ancak sorunu çözmek için daha fazla kaynağa ihtiyaç vardı.
Söz konusu iki reform faaliyeti hayata geçirilmediğinden geriye kalan 25 milyon TL temin edilemediği gibi önden alınan 25 milyon TL’ye ilişkin de Ankara ‘kandırılmış’ oldu.
Günün sonunda geriye kalan 25 milyon TL’yi Maliye Bakanlığı avans şeklinde DGD kaleminden Tarım Bakanlığına kullandırdı; bakanlık da bu kaynağı fona aktardı.
Ancak zaman ilerledikçe Tarım Bakanı Çavuşoğlu Ankara’dan gelen kaynağın üstüne yattığı gibi Maliye Bakanlığının sunduğu avansın da üstüne yatmayı marifet gördü.
Ve kriz büyüdükçe büyüdü!
Bugün Genel Tarım Sigortası Fonu 2017 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin gündemindeydi…
Anlaşılan o ki bir yandan Maliye Bakanlığı alacağını karşılamak üzere sigortanın elde ettiği gelirlere her ay el koyarken diğer yandan da Tarım Bakanlığı Bakanlar Kuruluna fonun 2017 bütçesinde söz konusu avansın hibeye dönüşmesi sağlayacak bir tasarı sunuluyor ve Maliye Bakanının imzası bulunmayan bir Bakanlar Kurulu kararı ile bu tasarı Meclise sevk ediliyor.
Komite toplantısında, Maliye Bakanlığı, “biz bu tasarının Meclise nasıl sevk edildiğini dahi anlayabilmiş değiliz” şeklinde görüş belirtince tasarı Genel Kurula sevk edilemiyor!
Gelinen aşamada fon yönetimi personel maaşları haricindeki cari harcamaları gerçekleştirebilecek durumda değil…
Genel Tarım Sigortası Fonu kilitlenmiş durumda!
Üstelik Maliye Bakanlığının avans şeklinde kullandırdığı söz konusu 25 milyon TL’nin yasal zeminde hibeye dönüştürülmesi de mümkün değil.
Geriye tek bir seçenek kalıyor o da Reform Destek Ödeneğinden bu kaynağın sağlanması…
Bunun için de reform yapılması şart!
Yapısal Dönüşüm Programında Tarım Bakanlığının sorumluluğunda yedi tane reform faaliyeti var. Bunların tümü hayata geçirilecek olsa dahi temin edilebilecek ödenek miktarı 13,2 milyon TL. Demek ki bu krizin aşılabilmesi için sadece tarım alanındaki reform faaliyetlerinin tamamlanması da yetmiyor; hükümetin daha başka reformlara da imza atması gerekiyor.
Olmayan kaynaklarla icraat yapmayı marifet gören, yapısal düzenlemeleri yeterince ilerletemeyen, kaynak temini için Ankara’yı da kendi Maliye Bakanlığını da kandıran Tarım Bakanı Çavuşoğlu, sistemi tam manasıyla bir çıkmaza sokmuş durumda!
Aynı Tarım Bakanı, bugün gerçekleştirdiği ziyarette Ankara’yı bir kez daha resmen yanıltmış bulunuyor!
T.C. Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’na bir ziyaret gerçekleştiren Nazım Çavuşoğlu, CTP’nin kendisine yönelttiği su alanındaki beceriksizlik suçlamalarına istinaden, Ankara’ya, bizim, ‘kullanım suyuna ilişkin anlaşma uyarınca DSİ’nin yürüttüğü faaliyetlerden rahatsızlık duyduğumuzu’ jurnallemiş!
Bunu öğrenme şeklimiz de bir hayli enteresan…
Sayın Eroğlu, TAK Ajansının SMS haberine göre ‘muhalefetin (faaliyetlerimizden) endişe etmesine gerek yok’ şeklinde kinayeli bir açıklama yapma gereği hissetmiş…
Nazım Çavuşoğlu’nun yaptığı tam manasıyla terbiyesizliktir.
Kendisine kendi yönetim kabiliyetsizliğinden ötürü yapılan suçlamaları, Ankara’ya, ‘muhalefet faaliyetlerinizden şikâyetçidir’ şeklinde jurnallemesi, kendi toplumuna ihanetten başka bir şey değildir!
Kullanım suyuna ilişkin ihale sürecini geciktiren, soranlara, ‘CTP yüzünden ihale şartnamesini KTMMOB’nin hazırlamasını beklemek zorundayız’ gibi aslı astarı olmayan ve bir o kadar da saçma yanıtlar verdiğini bildiğimiz Nazım Çavuşoğlu, sorumlu bakan olarak su konusunda KKTC tarafına düşen görevleri zamanında bitirememiş olduğu gerçeğini yalan dolanla gizlemeye çalışsa da, bu çabasının nafile olduğunu ve halkımızın yaşanan süreçleri çok yakından takip ettiğini erken seçim sonuçlarını gördüğü zaman anlayacaktır.
Sayın Veysel Eroğlu’nun bir jurnalcinin saçma sapan aktarımlarına istinaden Ankara’da oturduğu yerden KKTC’deki muhalefete mesaj vermesi de son derece yanlış olmuştur. Biz KKTC tarafının su konusunda imzalanan anlaşmalar uyarınca üstlendiği sorumlulukların bilincindeyiz. Geçiş döneminin bizim elimizde olmayan sebeplerden ötürü uzamış olması karşısında da kan kusup kızılcık şerbeti içip günü geldiğinde halkın vereceği görev doğrultusunda en hızlı şekilde işlerin tamamlanmasını sağlayacağız…
Yorum Yazın