39 yıl önce bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti o gün, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşadı. Türkiye’nin toplumsal travmalarından biri olarak tarihteki kara yerini alan 12 Eylül darbesi dahil askeri müdahaleleri konu eden, yaşanan acıları anlatan birçok film yapıldı. İşte o acıları anlatan filmlerden bazıları....
YERLİ FİLMLER
1) BABAM VE OĞLUM (2005)
Kimi kışlasında, kimi evinde, kimi misafirlikte, kimi de hapishanede karşılamıştı 12 Eylül’ü... Sadık’ın payına da derin hatıra düşüyor. Sarhoş bir gecenin sabahında hem darbeye ‘Merhaba’ diyor, hem de hayata karşı ilk ‘ınga’sını atan oğlu Deniz’e...” Çağan Irmak imzalı ‘Babam ve Oğlum’, fonuna 12 Eylül’ü yerleştiren ve çıkış noktasından finaline kadar da hikâyeden gölgesini eksik etmeyen bir filmdi. Melodramatik yapısıyla seyirciyi Yeşilçam dönemine de götüren film, Türkiye sineması içinde ‘Tüm zamanların en çok izlenen yapımları’ndan biri olarak da tarihe geçti.
2) EVE DÖNÜŞ (2006)
Ömer Uğur’un yönettiği ‘Eve Dönüş’, sadece politik kimliğe sahip olanların değil, sıradan insanların da hayatına uğrayan ‘12 Eylül cuntası’nın ve yol açtığı yıkımların panoramasına soyunuyordu. Öykünün ana karakteri Mustafa, bir fabrikada işçidir. Lakin 12 Eylül’ün toz bulutuna boğulmuş ortamında gizli bir örgütün Gayrettepe sorumlusu olduğu iddia edilir. ‘Eve Dönüş’, sade ve arka planı güçlü bir yapım olarak dikkati çeker.
3) BEYNELMİLEL (2006)
Film, 12 Eylül sonrası sıkıyönetim döneminde Adıyaman’da bir grup yerel müzisyenin (Gevendeler), yaşadığı ekonomik sıkıntılar üzerinden cuntanın genel bir resmine soyunur. Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez’in ortaklaşa yönettikleri yapım, süreçte yaşananları trajikomik bir dille anlatır.
4) SES (1986)
Zeki Ökten imzalı yapım, 12 Eylül’de yakalanıp işkenceyle sorgulanan ve bu süreçte bir kolu sakatlanan bir gencin hikâyesini anlatır. Film, işkencenin insan bedeninde olduğu kadar ruhunda da yarattıkları üzerine dikkat çeker.
5) SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE (1986)
Yedi yıllık bir hapishane hayatından sonra dışarı çıkan siyasi mahkûm Hayri, artık çok değişmiş olan arkadaş çevresi ve yeni hayat modelleri içinde bocalar. Şerif Gören’in filmi, 12 Eylül rejimi sonrasında yeni dünya düzenine tutunmakta zorlananların hislerine tercüman olur.
YABANCI FİLMLER
1) KAYIP / MISSING (1982)
Şili’de faşist general Augusto Pinochet’nin, Salvador Allende’ye karşı düzenlediği darbe esnasında ortadan kaybolan oğlunu arayan Amerikalı bir baba...
Costa-Gavras’ın, 1982’de Cannes’da Yılmaz Güney’in ‘Yol’uyla ‘Altın Palmiye’yi paylaştığı film, darbe dönemi uygulamaları hakkında yapılmış en etkileyici yapımlardan biridir. Acılı babayı Jack Lemmon’ın oynadığı film, sinema tarihi içinde darbe denen lanetin yaşattıklarını en iyi ifade eden çalışmaların başında gelir.
2) ÖLÜMSÜZ / Z (1969)
Costa-Gavras bu ‘Ölümsüz’ eserinde, zamansız ve mekânsız bir öykü anlatmasına karşın adres Yunanistan’daki ‘Albaylar Cuntası’dır. 1963’te solcu milletvekili Lambrakis’in öldürülmesi sonrasında gelişen olaylara göndermelerde bulunan film, Vasilis Vasilikos’un aynı adlı romanından uyarlanmıştır. ‘Z’, birçok eleştirmence politik sinemanın başyapıtlarından sayılır.
3) OLIMPO GARAJI / GARAGE OLIMPO (1999)
Film, Arjantin’de 1976’dan 83’e uzanan bir zaman dilimindeki cunta döneminin işkence tarihinden sarsıcı bir görsel kesittir adeta. Marco Bechis imzalı yapım, özellikle unutulmaz finaliyle hafızalara kazınmıştır. İzlenmesi zor bir yapıttır.
4) RESMİ TARİH / LA HISTORIA OFICIAL (1985)
Malum, Arjantin’de cunta döneminde 30 bine yakın kişi ortadan kaybolur. Sistem, onca kişiyi öldürüp bazılarına da işkence ederken kayıp gidenlerin çocuklarına ve bebeklerine de el konur. Filmin ana karakteri, böyle bir ortamda evlatlık kızıyla mutlu mesut yaşayan bir tarih öğretmenidir. Lakin kimi gelişmeler hem kendi hem de ülke hayatında, kendisinin okulda aktardığı ‘Resmi tarih’ten farklı olduğunu ona hatırlatacaktır. Luiz Puenzo’nun filmi, Buenos Aires’teki ‘Plaza del mayo’da çocuklarını arayan annelerin hislerine tercüman olan bir yapımdır.
5) MANÇURYALI ADAY / THE MANCHURIAN CANDIDATE (2004)
Körfez Savaşı sırasında yazılmış bir kahramanlık destanının perde gerisi aralandığında, Beyaz Saray’ı, dolayısıyla sistemi ele geçirmek isteyenlerin bir tür beyin yıkama işlemiyle yola çıktıkları anlaşılır. Filmin 2004 tarihli yeniden çevrimini Jonathan Demme yönetmişti, John Frakenheimer imzalı orijinal yapım ise 1962’de çekilmişti.
Yorum Yazın