"DENENMEYEN YOL KALMADI"
Kıbrıs'ta 1960'ta kurulan ortaklık cumhuriyetinden, Kıbrıs Rum tarafının devleti işgal ederek Kıbrıs Türklerini dışladığını hatırlatan Başçeri, iki taraf arasında 1968'den bu yana müzakere süreçleri yürütüldüğüne dikkati çekti ve "Ancak 50 yıldır 2 taraf, 3 garantör, BM ile denemedikleri yol kalmamış olmasına rağmen çözüm bulunamıyor" dedi.
Başçeri, müzakere süreçleri boyunca tarafların yeni bir ortaklık kurulması amacıyla konuşmadıkları konu kalmadığını vurguladı.
Bu süreçte, Ada'da çözüme ulaşılamamışken Kıbrıs Rum tarafının AB'ye üye yapıldığına işaret eden Başçeri, böylece Rum tarafının çözüme ihtiyaç duymasına gerek kalmadığını, bu gelişmenin çözüm fikrinden uzaklaşmalarına sebep olduğunu kaydetti.
Büyükelçi Başçeri, "Öte yandan Türkiye, garantör sıfatıyla 1974'te gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından artık Ada'da kan akmıyor, kimse ölmüyor" diye konuştu.
 "TÜRK TARAFI HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERDİ"
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs meselesinin çözümü hususunda 2004'te referanduma götürülen Annan Planı ve son olarak Crans-Montana'da sona eren Kıbrıs Konferansı sürecinde üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını vurgulayan Başçeri, "Türk tarafı, Kıbrıs meselesine iki tarafın siyasi eşitliği temelinde adil ve kalıcı bir çözüm bulunabilmesi amacıyla her türlü gayreti gösterdi" değerlendirmesinde bulundu.
Başçeri, Ada'da çözüme fırsat verebilecek bütün yaratıcı fikirlerin Türk tarafınca ortaya konulduğunu belirterek "Bu nedenle bizler 2017'de sona eren müzakere sürecinin ardından müzakerelerin kaldığı yerden neden devam edemeyeceğini muhataplarımıza anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz" ifadesini kullandı.
"50 yıldır her yöntem denendi ancak başarıya ulaşılamadık. Artık sırf müzakere olsun diye müzakere etmenin bir anlamı yok diye düşünüyoruz" diyen Ali Murat Başçeri, bundan sonraki olası müzakerelerde hangi amaca ulaşılmak istendiği ve tarafların temel kavramlardan ne anladığının önceden tüm ayrıntılarıyla belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
 "FEDERAL ÇÖZÜME KAPALI DEĞİLİZ ANCAK TEK HEDEF OLMAMALIDIR"
Büyükelçi Başçeri, "Federal çözüme kapalı değiliz ancak tek hedef olmamalıdır. Tüm alternatifler masada olmalıdır. Taraflar ve 3 garantör ülke Kıbrıs Adası'nın geleceği için siyasi eşitlik temelinde ortak bir vizyonu paylaşmalıdır. Eğer böyle bir irade ortaya çıkacaksa şüphesiz ki yeniden başlayacak müzakere süreci başarılı sonuçlanacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Bu kapsamda "yeni fikirlere" açık olduklarını kaydeden Başçeri, "Yeni fikirler bağlamında en önemli husus, tarafların Ada'nın geleceği için ortak bir vizyonu paylaşmasıdır. Bu konuda herkesin yaratıcı düşünmesi gerekir. Türk tarafı olarak bu konuda her türlü alternatifi düşünmekte ve değerlendirmekteyiz" diye konuştu.
DOĞAL KAYNAKLARIN ÇÖZÜMDEKİ ROLÜ
Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi, Kıbrıs'ın etrafındaki doğal kaynakların Ada için bahşedilmiş bir zenginlik olduğuna inandıklarını dile getirerek "Bunu dikkate alarak adımlar atılırsa doğal kaynakların nasıl değerlendirileceği hususu, Kıbrıs meselesinin halli hususunda da iyi yönde bir oyun değiştirici olabilir ama tersi olursa da maalesef kötü yönde bir oyun değiştirici olur" dedi.
Rum yönetiminin Ada'nın tek sahibi ve meşru tek hükümeti algısıyla ve varsayımıyla hareket ettiğini söyleyen Başçeri, "Kıbrıs Türk tarafı, 2011 ve 2012'de yaptığı iki öneriyle bu doğal kaynakların yönetimi konusunda ortak hareket edilmesi ve ortak karar verilmesi önerisinde bulundu. Ancak bu iki öneri de Rumlar tarafından reddedildi" şeklinde konuştu.
"TÃœRK TARAFIYLA ORTAK HAREKET EDÄ°LMELÄ°"
Başçeri, "Rum tarafının bu yaklaşımının esasında müzakere sürecinde varılan uzlaşmalarla uyumlu olmadığını söyleyebiliriz. Zira 2008-2017 yılları arasında yürütülen müzakere sürecinde Ada'nın etrafındaki doğal kaynakların yönetimi federal devletin yetki alanına bırakılıyordu" ifadelerini kullandı.
"Rum tarafının Ada'nın etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin olarak Türk tarafıyla karar alma sürecinde mutlak surette ortak hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz." diyen Başçeri, bu kapsamda Ada etrafında faaliyetlerde bulunan üçüncü tarafları ve şirketleri de uyardı.
Ali Murat Başçeri, "Şunun altını bir kez daha çizmekte fayda var. Doğu Akdeniz'de Rum yönetimi normal bir devlet değil. Burada olağan şartlar bulunmuyor. Uluslararası şirketlerin artık bunun bilincine varması gerekiyor" şeklinde konuştu.
Kıbrıs sorunu yokmuş gibi tasarruflarda bulunulmasının yeni sorunları tetikleyebileceğine işaret eden Başçeri, "Doğu Akdeniz'de 3. tarafların bilhassa üçlü iş birliği formatlarında bir araya gelerek uluslararası hukuku ve bölgenin gerçeklerini dikkate almadan iyi komşuluk ilişkilerine de aykırı bir şekilde bir macera içinde olduklarını gözlemliyoruz. Buna Türkiye tepkisiz kalmaz" dedi.
Büyükelçi Başçeri, Türkiye’nin içinde yer almadığı herhangi bir iş birliği modelinin Doğu Akdeniz'de sürdürülebilir olmasının mümkün olmadığının altını çizerek şöyle devam etti:
"Türkiye hem kendi hem de Kıbrıs Türklerinin haklı çıkarlarını korumak için her türlü adımı atmaya devam edecektir. Aynı zamanda Akdeniz havzasının bütünüyle refah ve istikrara kavuşması ve çözüm bekleyen sorunların giderilmesi için de somut katkı sunmaya her zaman hazır olduğunu ortaya koymayı sürdürecektir."
Yorum Yazın