Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da yerel seçimde usulsüzlük iddiaları olduğunu belirterek sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi, “Tabii bunlar, işe usulsüzlük noktasında şaibe getiriyor. Aslında samimi bir davranış olsa, bu iptale götürür” dedi. Erdoğan’ın Rusya gezisine eşlik eden gazetecilere uçakta yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
NE YAPALIM, BİZ BUNUN PEŞİNİ Mİ BIRAKALIM
(İstanbul seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı ‘13-14 bin oyla seçim mi kazanılır’ açıklaması)Burada itirazlar üzerinde bir şey konuşuluyor. İstanbul gibi 11 milyona yakın seçmenin söz konusu olduğu bir şehirde, 30 binle başlayacak, süratle iş 13 bine kadar düşecek. Neyle? Yapılan itirazlarla. Ne yapalım biz bunun peşini mi bırakalım? İtirazlar devam edecek ki nihai karar mercii YSK. YSK verir kararı, isterse 1 oy olsun. Orası bu kararı verdiği zaman, “Eyvallah başım gözüm üstüne” dersin. Ama nihai merci neresi, orası.
MAZBATAMI ALMIŞTIM İPTAL ETTİLER
Biliyorsunuz geçmişte benim bir milletvekili adaylığım söz konusu olmuştu. İstanbul’da İl SeçimKurulu bana mazbatamı verdi, ben milletvekili mazbatasını aldım, tercihli seçim sisteminin olduğu dönemde. O zaman bir arkadaşımız kalktı, ki benim altımda, ben il başkanıyım o ilçe başkanı, onu getirdik aday yaptık, listeye de koyduk. Sonra Ankara’dan YSK’ya başvurdular. YSK’ya başvurmak suretiyle benim milletvekilliğimi elimden aldılar. Tamam dedik, kabul ettik. Mazbatamı da almıştım. Mazbatayı iptal ettiler.
YSK KARARINI VERİNCE BU İŞ BİTER
İstanbul gibi bir şehirde benim vatandaşım, “Benim kalbimin mutmain (inanmış) olması lazım, nereye itiraz yapılacaksa yapılsın” diyor. 13-14 bin oy fark olduğu zaman seçilmez gibi bir ifade söz konusu değil. Gelin tam manasıyla itirazları ortadan kaldıralım, şaibe şu bu kalmasın, YSK da noktayı koysun, biz de öper başımıza koyarız. Ama şu anda bunlar bunu hazmedemiyor. İtirazları hazmedemiyor. “Neye itiraz ediyorsun?” Niye itiraz etmeyelim ki? Sonuna kadar işin takipçisi oluruz. YSK kararını verdikten sonra da iş biter. Dünyada, Türkiye’de örnekleri var. Yalova seçimleri oldu, CHP. Aynı şekilde Ağrı seçimleri oldu, malum. ABD’de bakıyorsun iş öyle bir şey ki, itiraza bile bırakmıyor. Öyle eyaletler var ki yüzde 1 fark varsa tekrar sayılıyor. Bazı eyaletler var yüzde 2. Orada da tekrar sayılıyor. Aynı şey Avusturya’da oldu.
İŞÇİ SANDIK KURULU BAŞKANI OLMUŞ
(Organize suç şüphesi ve AK Parti teşkilatlarının sandıklara sahip çıkamadığı iddiası... Büyükçekmece’deki usulsüzlük iddialarının İstanbul genelini de kapsaması talebi olacak mı?) Teşkilatımızda sandıklara tam hâkimiyette, eksikler kusurlar olmuş olabilir. Bu konuda çok iddialı konuşamam. Ama şunu bilmemiz lazım, son bir yasal düzenlemeyle, bir defa sandık kurulları, sandık başkanları kamu görevlilerinden oluşur. Burada, öyle şeyler olur ki, İstanbul’da, bakıyorsunuz, belediyenin personeli, işçi sandık kurulu başkanı olmuş. Bazı yerlerde asker üye. TSK’da görevli, sivil personel de olsa, orada sandık kurulu başkanı olamaz. Bunları tespit etmiş durumda arkadaşlarımız. Tabii bunlar, işe usulsüzlük noktasında şaibe getiriyor. Aslında samimi bir davranış olsa, bu iptale götürür.
BANA ÖYLE ŞEYLER ANLATIYOR Kİ ŞAŞIRDIM
(Meşruiyet sorunu var) İptale götürür. Şimdi, benim şu anda Büyükçekmece’de, malum adayımız İBB başkanımız Mevlüt Bey. Mevlüt Bey hukukçu. Mevlüt Bey bana öyle şeyler söylüyor ki ben şaşırdım. Ben Mevlüt’e kendime inandığım kadar inanırım. Diyor ki mesela boş arazide, apartman var, orada seçmen başka yerden taşıma sistemiyle getirilmiş, adres orası gösteriliyor. Onu geç, iki katlı bir bina. Bina dört kat gösterilmiş, dört kat gösterilen binada seçmenler... İşte bunlar, ciddi manada, seçime ciddi manada bir şaibenin karıştığının ispatları. Ve bunu da tevsik ediyorlar. Şimdi bu tevsik edildikten sonra... Orada bir defa, birinci derecede, İlçe Seçim Kurulu, seçimin yenilenmesini getiriyor. İki, aynı zamanda Büyükşehir’i getiriyor. Büyükşehirde fark daha büyük. Benzer şeylerin Maltepe’de olduğu da söyleniyor. Şimdi, geçersiz oylar noktasındaki çalışmalarda da buna benzer birçok şeyler vardır, bilemiyorum.
NE GÖRÜŞTÜĞÜMÜ BEN SANA MI ANLATACAĞIM
Muhalefetin başındaki zat benim için, ‘İçişleri Bakanı’yla, Adalet Bakanı’yla ne görüştün’ diyor... Ya ben bu ülkenin Cumhurbaşkanı’yım. Ve şu anda devletin başıyım. İçişleri Bakanı da, Adalet Bakanı da benim kabinemin üyeleri. Ben onlarla her zaman her yerde her şeyi görüşebilirim. Ne görüştüğümü ben sana mı anlatacağım? Kaldı ki ben aynı zamanda bu partinin genel başkanıyım. Öyle de bir özelliğim var. Böyle cahilane, hiç düşünmeden, böyle kendine göre bir algı operasyonu yapmak suretiyle güya bu işi lehine çevirecek. Geçenlerde bir açıklaması var, o da enteresan. “O benim cumhurbaşkanım değil” diyor. Şimdi ben cumhurun başkanıyım. Ve cumhurun başkanı olmam da yeni anayasa değişikliğiyle tevsik edilmiş. Ne diyor bu yeni Anayasa değişikliğiyle hem partisinin hem cumhurun başı olur, faaliyetlerini beraber yürütür diyor. Bir defa anayasa değişikliğinden bile herhalde haberi yok ki, bu şekilde söyleyebiliyor.
NEREYE GİTSEK HERKES S-400’Ü SORUYOR
(Rusya’dan alınacak S-400 füzeleri) Savunma sanayii alanında S-400 konusu sadece Türkiye’nin gündeminde değil tüm dünyanın gündeminde olan bir konu. Nereye gidersek gidelim herkes S-400’ü soruyor; “Alıyor musunuz almıyor musunuz, niye almıyorsunuz, vazgeçin, bırakın” falan. Bizler de “Bu bizim bitmiş bir işimiz, her şeyimiz tamam” diyerek cevap veriyoruz. S-400 füze savunma sisteminin temmuzda teslimi söz konusu idi, belki öne de çekilebilir. Amerika tarafından sürekli böyle tahrik ediliyor.
NATO’nun böyle bir yaklaşımı yok. NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg bu konuyla ilgili açıklamalarını yaptı. Hatta Kongre’de yaptığı konuşmada da yine bu konuyu gayet güzel açıkladı. Ama maalesef birileri -onların da kimler olabileceğini herhalde tahmin ediyorsunuz- bu sefer bir diğer önemli konu olan ortak üretim ve teknolojiden giriyorlar; “Bunlar ortak üretimde size kapıyı açmazlar, size teknolojisini vermezler” diyorlar. Tabii bütün bunlara verilecek olan cevap “Biz anlaşmamızı yaptık. Hepsinde bu yazılı. Bu adımı attık. Yolumuza devam ediyoruz”.
Ülkemizin güvenliği için attığımız bu adım ne üçüncü bir ülkeyi hedef alıyor ne de egemenlik haklarımızın tasarrufunun yetkisini üçüncü ülkelere veriyor. Bu yetki bizimdir. Dolayısıyla, NATO’nun en güçlü ordularından birine sahip üye ülkesi olarak da biz buradayız. NATO’nun en güçlü üyesinin, hava savunma sistemleri niçin güçlü olmasın? Peki eğer sizler dostsanız, bize neden binlerce hendek atlatmaya çalışıyorsunuz? “Verin.” Vermezsiniz. “Teknoloji verin.” Vermezsiniz. Bunların dostluğu bu. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.
‘BİR GECE ANSIZIN’
(Rusya’ya giderken söylediği “o sır cümle hâlâ masada’ sözleri Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmede gündeme geldi mi?) Bir gece ansızın... O bize ait olan bir şey. Onu herkesle paylaşmayız. Onlarla da paylaşmayız. Başbaşa görüşmede özellikle YPG/PYD konusu öne çıktı. Tabii o öne çıktı, onu konuştuk.
(ABD’den açıklama olmuştu, askeri eylemin yıkıcı sonuçları olur diye. O anlamda Rusya ziyareti bir cevap niteliği taşıyor mu? F-35’in muadili Su-34’ler, Su-32’ler olur mu?) S-400 konusunun Rusya’ya yaptığımız böyle bir seyahatte gündeme gelmemesi mümkün değil. Ama şunu da bilmemiz lazım ki bir defa bizim Rusya seyahatimiz alelacele planlanmış bir seyahat değil. Bizdeki toplantıdan sonra zaten Moskova’daki toplantının ne zaman yapılacağı planlandı. Yoksa “Amerikalılar şunu söylemiş, bunu söylemiş, buna dayalı olarak buna böyle bir misilleme mi...” Böyle bir şey asla söz konusu değil. Buna zaten gerek de yok. Kaldı ki zaten bizim Amerika’yla olan ticaret hacmimiz ile Rusya’yla olan ticaret hacmimize baktığımız zaman, Amerika’yla 15-16 milyar dolar ticaret hacmimiz var. Ama şu anda Rusya’yla olan ticaret hacmi 26 milyar dolara çıktı. Yeni hedef artık Türk Akım. Aynı zamanda aramızdaki ilişkileri, bağları kuvvetlendirmesi, güçlendirmesi noktasında büyük önem arz ediyor. Amerika’nın böyle bir derdi yok. Biz Patriot’ları ne zaman istedik? Obama döneminde. Kongre’ye sevk ettiler ve Kongre’de maalesef ret yedi. Akıllı bombalar vardı. Onda da ret... Şimdi kendimiz bunları yapar hale geldik.
F-35’LERLE İLGİLİ OLUMSUZ BİR BEYAN SÖZ KONUSU DEĞİL
(ABD’den F-35 uçakları alımı) F-35’ler konusunda üç taneyi önceden vermişlerdi, dördüncüyü de bugün verdiler. Dört F-35’i almış bulunuyoruz. Eğitimler devam ediyor. Şu an itibariyle F-35’lerle ilgili olumsuz herhangi bir beyan söz konusu değil. Savunma Bakanımız gerekli görüşmeleri yaptı. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımızın yaptığı görüşme var. Bunlarla ilgili olumsuz bir açıklama yok. S-400’lerle ilgili ne derlerse diyorlar. Bizim de tavrımız net. Kim bu konuyu açarsa onlara söylediğimiz şey bu: S-400 ile ilgili anlaşma bitmiştir, biz artık işin teslim sadedindeyiz. Teslimatlar da ilan edildiği gibi, takvim çalışıyor ve bu takvim çerçevesinde gelecek.
ABD VE İRAN’IN KARARLARI SIRADAN OLAY DEĞİL
“Bu arada bölgede birçok şey de değişiyor. İşte İran Devrim Muhafızları’nın ABD tarafından terör örgütü ilan edilmiş olması, İran’ın da aynı şekilde CENTCOM’u terör örgütü ilan etmiş olması... Bunlar sıradan olaylar değil. Her şey bir yerden bir yere doğru savruluyor. Tabii enteresandır yarın (bugün) İsrail’de seçim var. Seçimle ilgili olarak bunların böyle denk gelmesi veya denk getirilmesini yakından takip ediyoruz. Diğer taraftan Batı Şeria meselesi var. “Burası Filistinlilere aittir” noktasında ister istemez tavır alacak olan biziz; alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz.”
KÜRTLERLE HİÇBİR SIKINTIMIZ YOK
(Suriye’deki son gelişmeler) Sayın Putin’le daha sonra ağırlıklı olarak Suriye’deki son gelişmeleri ele aldık. İdlib’i konuştuk. Kendilerinin daha çok oradaki bazı terör örgütlerinden sıkıntıları var. Biz Türkiye olarak onlara karşı da istihbari yönden olsun askeri yönden olsun her türlü gerekli ikazları, tedbirleri yaptık, yapacağız.
Ama yine aynı bölgede diğer terör örgütlerine karşı da mücadelemizi sürdürüyoruz. Biz orada YPG’yi bir yere koyamayız. Hâlâ YPG’nin PKK’nın bir yandaşı olmadığını iddia eden mahfiller var. Böyle bir şey yok. Bir defa YPG çok açık net PKK’nın bir yan koludur, o da bir terör örgütüdür. Ama ne yazık ki başta ABD olmak üzere bize “Kürtleri öldürüyorsunuz” gibi gerçek dışı ithamlarla yaklaştılar. Bizim Kürtlerle hiçbir sıkıntımız yok. Bizim derdimiz terör örgütleriyledir. Bu örgütün de Kürtleri, bizim vatandaşlarımızı, dostlarımızı temsil etme gibi bir derdi yoktur.
Yorum Yazın