NCR İnternational Hospital Göğüs Hastalıkları Bölümü Uzmanı Dr. Mahir Kotuk, genellikle kış aylarında görülen solunum yolu enfeksiyonları ve korunma yollarını anlatarak, kış hastalıklarına dikkat çekti.
Dr. Mahir Kotuk, havaların soğumasının özellikle solunum yolu enfeksiyonlarının çoğalıp yayılmasına ortam hazırldığını ve yüksek ateş, grip, nezle gibi hastalıkların hızla yayıldığı bu dönemde enfeksiyonların engellemenin mümkün olduğunu belirtti.
İKİ HAFTADAN FAZLA SÜRERSE BUNA DİKKAT
Kotuk, “Çoğunlukla sonbahar ve kış aylarında görülen nezle genelde 1-2 hafta sürebilen bir solunum yolu enfeksiyonudur. Virüsün bulaşması havaya yayılan mikroplarla ya da mikropların olduğu eşyalara temas etmesinin ardından daha sonra elin gözlere/yüze teması ile olmaktadır. Burun akıntısı ve tıkanıklığı ile başlayan hapşırık, boğaz ağrısı, öksürük, hafif ateş ile devam eden belirtileri vardır. Çoğunlukla 1 haftada iyileşme sağlanabilir; ancak hastalık 2 haftadan uzun sürüyorsa, akla alerjik bir hastalık ihtimali mutlaka gelmelidir.”
“Nezle bir komplikasyon olarak kulak iltihabı ve sinüzite yol açabilmektedir. Şiddetli sinüs ağrısı, öksürük, balgam çıkarma, yüksek ateş, nezlenin üzerine eklenen bir bakteri enfeksiyonunu gösteriyor olabilir. Nezle, bir bakteri enfeksiyonu olmadığı için de antibiyotiklerle tedavi edilemez. Tedavide istirahat, bol sıvı alınması, bazı gargara/sprey ya da pastiller ve belirti giderici ilaçlardan yararlanılabilir. Korunmak için mümkün olduğunca havasız ve kapalı ortamlardan kaçınmak, sık sık elleri yıkamak gerekmektedir” dedi.
“TELEFON, KLAVYE VE KAPI KOLLARI”
Kotuk, grip hastalığının telefon, klavye ve kapı kollarından bulaşmasının daha kolay olduğunu ifade ederek, “Hastalığı taşıyan kişilerin öksürmesi ya da hapşırması ile havaya yayılan damlacıklarla ve doğrudan temasla bulaşan grip aynı zamanda kapı kolları, bilgisayar klavyeleri, telefonlar gibi ortak kullanılabilecek eşyalar ile bulaşabilen bir enfeksiyondur. Belirtilerin başlamasından önceki 24 saat ve sonraki beş gün kişinin bulaştırıcılığı vardır. Gribin belirtileri arasında ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, öksürük, baş ağrısı, kaslarda ve eklemlerde ağrı ve halsizlik sayılabilir.”
“Genellikle 1-2 hafta içinde iyileşme görülür. Ancak yaşlılarda, diyabetlilerde, altta yatan böbreğe, kalbe ya da solunum sistemine ait kronik hastalığı olan kişilerde daha ağır seyredebilir. Bunun yanında zatürre gibi hastalıklara da zemin hazırlayabilir. Grip, bir virüs hastalığı olduğundan antibiyotik tedavisine yanıt vermez. Virüse yönelik ilaçlar erken dönemde faydalı olur. Hastalara bol sıvı almaları, yatak istirahati ve belirtilere yönelik ilaçlar önerilir“ şeklinde konuştu.
Kotuk, gripten korunmanın yollarını ise şöyle anlatıldı:
“Gripli kişilerle temastan kaçınılması, ellerin sık sık yıkanması, kapalı ve kalabalık ortamlardan kaçınılması, Grip aşısının sonbahar başlarında yapılması önerilmektedir ancak çoğunlukla koruyucu olsa da grip aşısı yapılması, kişinin o yıl asla grip olmayacağı anlamına gelmez. Bunun yanında temizliğe ve beslenmeye de dikkat edilmelidir.”
“ÖKSÜRÜK VEYA HAPŞIRIK İLE BULAŞIYOR”
Dr. Uzun süreli öksürüğe de dikkat edilmesi gerektiğini belirterek Dr. Mahir Kotuk, “Bronşit, ‘bronş’ adı verilen büyük havayollarının iltihabi hastalığı anlamına gelir. Hem virüsler, hem bakteriler akut bronşite neden olabilir. Öksürük, 5 günden uzun sürüp, 20 güne kadar uzayabilir. Nadiren de 1 ayı geçebilmektedir. Balgam genellikle koyu renkli olur. Akut bronşit, çoğunlukla sigaraya bağlı olan kronik bronşitten farklı bir hastalıktır. Kronik bronşit, en az iki yıl üst üste ve bu iki yılın en az üç ayında öksürük ve balgamla seyreden ilerleyici bir rahatsızlıktır” ifadelerini kullandı.
Zatürre'nin solunum yolu ile de bulaşabildiğini ifade eden Kotuk “Mikroplar veya kimyasallar nedeniyle akciğerlerin iltihaplanması anlamına gelen zatürre, genellikle, mikrop içeren damlacıkların hasta kişinin öksürmesi veya hapşırmasıyla havaya karışması ve kişinin bunu soluması ile bulaşır. Ayrıca, kişinin ağız, burun ya da boğazında hastalık yapmadan bulunabilen bazı mikroplar, vücut direncinin düşmesiyle hastalık yapar hale gelebilir. Belirtileri arasında öksürük, balgam, ateş, göğüs ağrısı, nefes darlığı ve kimi zaman kan tükürme bulunur. ”
“Bazen ‘tipik olmayan zatürre’ söz konusu olabilir. Bu durumda ateş fazla ön planda değildir. Baş, vücut ve eklem ağrıları, hatta karın ağrısı olabilir. Tanı için akciğer filmi, kan tahlili ve balgam incelemelerinden yararlanılır. Tümöral olaylar da bazen bronşları tıkayarak zatürreye zemin hazırlayabildiğinden özellikle ileri yaşta, sigara içme öyküsü olan hastaların mutlaka bu yönden de araştırılmaları gerekmektedir. Antibiyotiklerin keşfinden önce son derece öldürücü olan zatürre, günümüzde başarıyla tedavi edilebilmektedir. Zatürrenin sık sebeplerinden biri olan ‘pnömokok’ isimli mikroplara karşı aşı, risk grubundaki kişilere uygulanır.”
“Bağışıklık yetmezliği olanlar, altta yatan kronik bir hastalığı bulunanlar (akciğer, kalp, böbrek, bazı kan hastalıkları ve diyabet gibi), 65 yaşın üzerindekiler ve dalağı alınmış olanlar, zatürre gelişimi açısından daha büyük risk taşımaktadır. Yılın herhangi bir zamanında yapılabilir. Genellikle tek doz aşı yeterlidir, ancak özellikle 65 yaş üzerindekilerde ve bağışıklık yetmezliği olanlarda ilkinden 5 yıl sonra ikinci bir aşı gerekebilir. Yaşlılar, altta yatan kalp veya solunum yolu hastalığı olanlar (kronik bronşit gibi), diyabetliler, böbrek yetmezliği olanlar, bağışıklık yetmezliği bulunanlar (AIDS hastaları, doğumsal bağışıklık bozukluğu olanlar gibi) ve alkolikler özellikle risk altındadır” diye konuştu.
Yorum Yazın