Geride bıraktığımız yıl, Akdeniz’de gerginliğe yol açan hidrokarbon meselesi ve denizlerdeki hak arayışları, hayata geçirilen bazı güven artırıcı önlemler, BM Genel Sekreteri’nin “geçici özel danışman” olarak atadığı ABD’li diplomat Jane Holl Lute’un ‘referans şartlarını’ oluşturma çabaları ve yıl sonuna doğru liderlerin Berlin’de Birleşmiş Miletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptıkları gayrı resmi üçlü görüşmede bir araya gelişiyle hatırlanacak bir yıl oldu.
Bu arada Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs Özel Temsilciliği aracılığıyla, Rum lider Nikos Anastasiadis'e hidrokarbonlar konusunda ortak komite kurulması yönünde yeni bir öneri sundu. Rum tarafınca reddedilen Kıbrıs Türk tarafının önerisi, hidrokarbon konusunun bir gerginlik ve çatışma alanı olmaktan çıkarılıp verimli bir iş birliği alanına dönüştürülmesini amaçlıyordu.
Öte yandan Kıbrıs konusundaki gelişmelerden biri de cep telefonları konusundaydı. Uzun süredir üzerinde çalışılan bir konu olan cep telefonlarının iki tarafta da çalışması, 11 Temmuz’da iki liderin yaptığı telefon konuşmasıyla resmi olarak başladı. Cep telefonları, Ada’nın kuzeyinde ve güneyinde karşılıklı kullanıma açıldı.
“ÇÖZÜM ŞEKLİ FEDERASYON MU DEĞİL Mİ?” TARTIŞMALARI
2019’un Ocak ayı sonlarına doğru TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu KKTC’yi ziyaret etti.
Çavuşoğlu KKTC’deki temasları sırasında Kıbrıs’ta federasyon dışındaki çözüm şekillerinin de artık gündemde olduğunu ve Türk tarafının Kıbrıs müzakerelerinde harcayacak daha fazla vakti ve enerjisi olmadığını belirtti.
Çavuşoğlu, “Crans-Montana'daki başarısızlık sonrasında ortaya yeni seçenekler sunulmaya başlandı. Federasyon için yapılan müzakereler bugüne kadar sonuç vermedi. Rum tarafı da ortaya seçenekler koydu, bizler de ortaya koyduk. Gayri resmi bir şekilde bunları görüşmeye başladık ve bugüne kadar geldik” dedi.
Ada çevresindeki hidrokarbon rezervleriyle ilgili de konuşan Çavuşoğlu, “Kıbrıs Türkü’nün haklarını kimseye yedirmeyeceklerini” de belirterek, Kıbrıs Sorunun Türkiye’nin milli davası olduğunu ifade etti.
“ANASTASİADİS NE İSTEDİĞİNİ NET ŞEKİLDE SÖYLEMELİ”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise “Bundan sonra bir süreç başlayacaksa bu ‘ucu açık ve takvimsiz' olamayacak. Statükonun devamını değil, Kıbrıs'ta çözüm istiyoruz” dedi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis'in farklı ortam ve zamanlarda “iki devletlilik, konfederasyon ve gevşek federasyon” gibi farklı çözüm modellerinden söz ettiğini anımsatan Akıncı, “Anastasiadis artık kendi toplumu adına ne istediğini tutarlı ve net bir şekilde söylemeli, yarattığı kafa karışıklığını ortadan kaldırmalıdır. Daha önce de defalarca belirttiğim gibi, yeni fikirleri varsa paylaşmalı ve bunları konuşmamıza fırsat vermelidir” dedi.
"KIBRIS'TA STATÜKONUN DEVAMINI DEĞİL, ÇÖZÜM İSTİYORUZ"
Akıncı, Kıbrıs’ta tarafların mutabakatıyla masada olan federasyon modelinin seçenek olmaktan çıkmadığını ifade etti.
Federasyon modelinin "siyasi eşitliği" içerdiğini kaydeden Akıncı, “Masada olan federasyon modeli kanaatime göre karşılıklı kabul edilebilir en gerçekçi model olmayı sürdürmektedir” ifadesini kullandı.
“EN GEÇERLİ SEÇENEK BM PARAMETRELERİNDE FEDERAL BİR YAPILANMA”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 28 Ocak tarihinde yaptığı açıklamada ise, çözümün ortak akılla şekilleneceğini, eldeki geçerli seçeneğin geçmiş mutabakatlara bağlı kalarak, BM parametrelerinde federal bir yapılanma olduğunun açık olduğunu belirtti.
Türkiye ve Yunanistan gibi üçüncü tarafların desteğinin hayati öneme sahip olduğunu da belirterek “Sonuçta nihai karar toplumların iradeleriyle biçimlenecektir. Bu açıdan uyarımı tekrarlamak isterim: Zaman hızla daralmaktadır, ya mümkün ve makul olanda uzlaşmayı başaracağız ya da statüko, yani bölünmüşlük daha da kalıcı hale gelecektir. Toplumlar bunun bilincinde olmalı ve durumun ivediliğini kavramalıdır.” ifadelerine yer verdi.
3 ŞUBAT’TA LUTE KIBRIS’TA TEMASLARA BAŞLADI…
Ada’da 2019’da çözüme yönelik çabaların büyük bir bölümünü, ‘referans şartları’nı netleştirme çabaları oluşturdu. Ancak bu konuda da nihai bir belge oluşturulamadı.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından Mayıs 2018’de referans şartlarını oluşturma amacıyla “geçici özel danışman” olarak atanan ABD’li diplomat Jane Holl Lute, 3 Şubat’ta ilk görüşmesini Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla yaptı.
Kıbrıs’a ilk ziyaretini geçen yıl temmuz ayında gerçekleştiren, garantörler ve AB yetkilileriyle de yaptığı görüşmeler sonrasında BM Genel Sekreteri’ne çalışmalarıyla ilgili rapor sunAN Amerikalı diplomat, Ada’da bulunduğu sırada Akıncı ve Rum lider Nikos Anastasiadis’le ikişer kez görüştü.
“KIBRISLI TÜRKLERİN SİYASİ EŞİTLİĞİ VE KARARLARA ETKİN KATILIMI ESASTIR”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Lute’un temasları sonrasında Kıbrıs'ta olası bir çözümde çoğunluk ve azınlık ilişkisi olamayacağının çok açık olduğunu belirterek, “Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği ve kararlara etkin katılımı esastır.” değerlendirmesinde bulundu.
Burcu, Cumhurbaşkanı’nın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbrıs için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute'u iki kez kabul ederek görüştüğünü hatırlattı.
Görüşmede Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, Lute ile iki taraf arasında sonuç odaklı biçimde müzakerelere yeniden başlayabilmeyi anlamlı kılacak ortak bir zeminin olup olmadığı hususunu ele aldığını ifade eden Burcu, Akıncı'nın Lute'a, Kıbrıs Türk tarafı olarak siyasi eşitliğin kabulünün öngörülen çözümün olmazsa olmazı olduğunu örnekler vererek aktardığını bildirdi.
Burcu, açıklamasında şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımız, aynı zamanda başta siyasi eşitlik olmak üzere bugüne kadar varılan mutabakatlardan geri adım atılmasının sürecin başlamasına hizmet etmeyeceğinin de altını çizmiştir. Cumhurbaşkanımız, Kıbrıs Türk tarafı olarak her zaman sürdürdüğümüz yapıcı tutuma uygun bir biçimde, geçmiş mutabakatlara da bağlılığını sürdürerek, söylem tutarlılığı içerisinde ortak bir zeminin yaratılması için Sayın Lute ile samimi ve yapıcı bir diyalog sürdürmüştür. Herhangi bir federal çözümde, çoğunluk ve azınlık ilişkisi olamayacağı çok açıktır. Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği ve kararlara etkin katılımı esastır. Bu ilkeye ve geçmiş mutabakatlara sadakat, görev tanımlarının başarıyla sonuçlandırılabilmesi için kaçınılmazdır.”
LİDERLER 4 AY SONRA 26 ŞUBAT’TA GAYRİ RESMİ BİR ARAYA GELDİ
Akıncı ve Anastasiadis 4 aylık bir aranın ardından 26 Şubat’ta gayri resmi bir toplantı için BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü (UNFICYP) misyon şefi Elizabeth Spehar’ın ara bölgedeki ikametgâhında yeniden bir araya geldi…
2019’un bu ilk görüşmesinde bir dizi güven artırıcı önlemin hayata geçirilmesi konusunda mutabakata varıldı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis'in Kıbrıs müzakerelerinde güven yaratıcı önlemler kapsamında elektrik temini, mayın temizleme, sanat eserlerinin iadesi gibi konularda adım atma kararı aldığını açıklandı.
“ELEKTRİK ŞEBEKELERİNİN BAĞLANTISI KONUSUNDA PÜRÜZ KALMADI”
KKTC ve Güney Kıbrıs arasındaki elektrik şebekelerinin kalıcı olarak bağlantısı konusunda herhangi bir pürüz kalmadığını, bu konuda geçici bağlantı yapılabildiğini, şimdi artık bağlantıların sürekli hale geleceğini söyleyen Akıncı, bunun her iki tarafa da ciddi avantajlar getireceğini belirtti.
Bu konuda artık geçici anlaşma yaparak, bir tarafın diğer tarafa elektrik satması gibi düzenlemelere de gerek kalmadığını dile getiren Akıncı, sürekli bir anlaşma söz konusu olacağını ve taraflar arasında mahsuplaşmalar yapılacağını ifade etti.
Cep telefonlarının her iki tarafta da kullanılabilir hale getirilmesi konusunda da mutabakata varıldığını aktaran Akıncı, “Varılan mutabakatla komitenin daha önce de ortaya koyduğu görüşler ışığında Avrupa'da konuşlu bir merkez üzerinden her iki tarafın operatörleri ayrı ayrı anlaşmalarını o merkezle yapacak. Merkez üzerinden cep telefonları ile iletişim her iki tarafta da olanaklı hale gelecek. Bunun üzerinde mutabakat sağlandı” ifadesini kullandı.
“MAYINLARLA İLGİLİ DE ANLAŞMAYA VARILDI”
Taraflar arasında mayınlarla ilgili konuda da mutabakata varıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, "Her iki taraftan da dokuzar mayın tarlasının temizlenmesi ile ilgili askeri yetkililerin çalışmasına karar verildi. Esas hedef, tümüyle Ada'nın mayından temizlenmesidir" dedi.
“RUM RESSAMLARA AİT ESERLER, SAHİPLERİNE İADE EDİLDİ”
Mustafa Akıncı, Kuzey Kıbrıs tarafının, 1974'ten sonra kuzeyde muhafaza altına alınan Rum ressamlara ait eserlerle ilgili Kültür Komitesi'nin önerisi çerçevesinde ve hükümetle de istişare edilerek kollektif bir karar ürettiklerini, bu resimleri sahiplerine iade edeceklerini kaydetti. Buna karşılık Anastasiadis'in de Kıbrıs Radyo Yayın Kurumunda 1963 öncesinde kayıtları bulunan Kıbrıslı Türk sanatçılara ait kayıtları ileteceklerini belirttiğini aktaran Akıncı, bugün üzerinde mutabakat sağlanan konuların Kıbrıs'ta yaşayan tüm toplumların yaşam kalitesini artırmaya dönük, güvenliklerini ve kültürlerini ilgilendiren konularla ilgili olduğunu, bu alınan kararları önemsediğini vurguladı.
“ANASTASİADİS, FEDERAL YAPIYLA ALÂKALI ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ AYRINTILI BİR ŞEKİLDE ANLATTI”
Anastasiadis'in olası federal yapıda bir çözümde kurucu devletlerin yetkilerinin genişletilmesi konusunda ayrıntılı bir sunum yaparak görüşlerini aktardığını söyleyen Akıncı, şunları kaydetti:
“Anastasiadis, merkezdeki yetkilerin hangilerinin ilkesel anlamda, hangilerinin merkezde kalması gerektiği konusunda düşüncelerini söyledi ama o yetkilerin tümü üzerinde ayrıntılı, somut olarak kanatlara (kurucu devletlere) verilsin şeklinde bir çalışma yine eksik kaldı. Anastasiadis bu konudaki çalışmalarını daha da sürdüreceğini söylüyor. Biz de bu çalışmaları gelecekte de değerlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Bir konunun altını yeniden çizmekte fayda görüyorum. Yanlış anlamalara meydan vermemek bakımından. Ne kadar daraltılırsa daraltılsın merkezdeki yetkiler, bir miktar yetki kalacak. Siyasi eşitlik de bu noktada önem arz ediyor. Geriye kalacak yetkiler merkezin elinde bulunduracağı yetkiler ne kadar dar olursa olsun orada kararların nasıl üretileceği meselesidir. Bu, siyasi eşitlik kararlara etkin katılım konusunda da kendini göstermektedir. Bu alanlardaki tarafların pozisyonu aynı şekilde devam ediyor”.
Akıncı, Anastasiadis ile yeniden görüşme için bir tarih saptamadıklarını, ileriki bir tarihte Rum lider ile bir araya gelme olasılıklarının bulunduğunu sözlerine ekledi.
MTG-NEA SALAMİNA MAÇI...
19 Mart tarihinde ara bölgede oynanması planlanan ve daha sonra yeri değiştirilen Mağusa Türk Gücü (MTG) ile Rum NEA Salamina takımlarının maçına Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı katılmadı.
MTG-NEA Salamina maçına neden katılmadığı konusunda basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, hiçbir zaman “Güney’e gitmem tavrında olmadığını”, ancak bir etkinlik Güney’de yapılacaksa aynısının Kuzey’de de yapılması gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, kendilerine MTG-NEA Salamina maçının BM kontrolündeki ara bölgede oynanacağı konusunda bilgi verilmesine rağmen BM son anda “güvenliği sağlayamam” diyorsa bunun, BM’nin Ada’daki varlığını kendi eliyle sorgulanır hale getireceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Hassasiyetimiz, Kıbrıs Türkü’nün varlık ve eşitlik kavgasıdır, başka bir şey değil” diye konuştu.
UBP-HP KOALİSYON HÜKÜMETİ PROTOKOLÜNDE ‘FARKLI MODEL’ VURGUSU..
Ulusal Birlik Partisi (UBP) ile Halkın Partisi(HP) arasında Mayıs’ta, Ersin tatar ve Kudret Özersay tarafından imzalananan hükümet protokolünde Kıbrıs sorunu konusuna da önemli yer ayrıldı.
Protokolde, “Koalisyon ortaklarının Kıbrıs konusunda ortak bir paydada buluşmalarına olan ihtiyacın gereği olarak; Kıbrıs sorunu konusunda yarım asırdır devam eden sonu gelmez müzakere süreçleri, federal ortaklık modelinin tüketildiğini ve mevcut şartlarda gerçekçi olmaktan uzak olduğunu göstermiştir. Bu nedenle Kıbrıs’ta daha gerçekçi ve gerçekleştirilebilir farklı modellerin artık masaya gelmesi gerekmektedir" denildi.
Bunun yanında, ekonomi, ticaret, turizm, insani konular gibi mevzularda işbirliğinin ve güven yaratıcı önlemlerin destekleneceği kaydedildi.
Protokolde Ada'daki doğalgaza da önemli yer verildi. Protokolde, “Kıbrıs adası etrafındaki hidrokarbon zenginliklerinin sadece Kıbrıslı Rumlara değil aynı zamanda Kıbrıslı Türklere de ait olduğu bilinciyle bu kaynaklarla ilgili olarak Adadaki iki tarafın işbirliği yapması ve bu kaynakların hakça ve adil bir biçimde paylaşılması önemlidir. Bu bağlamda KKTC Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti ile tam bir işbirliği ve dayanışma halinde Doğu Akdeniz bölgesindeki meşru hak ve çıkarlarını koruyacak ve imkan olan her uluslararası platformda bu konudaki haklılığını gündeme getirecek” denildi.
ÇAVUŞOĞLU: “GARANTÖR ÜLKELER DIŞINDAKİLERİN AÇIKLAMALARI YERSİZ”
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 10 Temmuz’da Ankara’da, Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin kıta sahanlığında yaptığı sondaj faaliyetleri hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Bu konuda herhangi bir ülkenin ya da uluslararası kurumun yorum yapma hakkı yoktur. Bu konuda ne yapmak istediğine ne yapabileceğine ancak Türkiye karar verir.” şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, söz konusu meselede adımlarını her zaman uluslararası hukuka uygun şekilde attıklarına vurgu yaparak şöyle devam etti:
"Türkiye, kıta sahanlığında sondaj çalışmalarını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sürdürecektir. Daha önce Barbaros Hayrettin Paşa ile sismik araştırmalar yapıyorduk. Şimdi Fatih gemimizden sonra Yavuz gemimiz de bölgeye gitti ve bu bölgede sondaj çalışmaları yapacak."
Bakan Çavuşoğlu, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusunda “Garantör ülkeler dışındaki ülkelerin açıklamalarını tamamen yersiz buluyoruz.” ifadesini kullandı.
“Ya zenginlikler hakça paylaşılır, ortak çözüm bulunur ya da Türkiye olarak KKTC’nin haklarını savunmaya devam edeceğiz.” diyen Çavuşoğlu, “AB’nin bize yönelik attığı adımın faydası olmaz, ters teper” diye konuştu.
AB'DEN “DOĞU AKDENİZ” AÇIKLAMASI …
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 11 Temmuz’da Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerine karşı kısıtlayıcı tedbir seçeneklerinin AB Konseyi’ne iletildiğini açıkladı.
Günlük basın toplantısında konuşan AB Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic, "AB Konseyi’nin haziranda yaptığı görevlendirme doğrultusunda AB Komisyonu ve Dış İlişkiler Servisi olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de sondaj faaliyetlerine karşı tedbirler içeren seçenekleri AB Konseyine sunduk." ifadesini kullandı.
Kocijancic, Türkiye'ye yönelik olası bir kısıtlayıcı tedbir konusunda, "Bu noktadan sonra süreci AB Konseyi ilerletecektir." değerlendirmesinde bulundu.
AB, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetlerinin yasa dışı olduğunu iddia ederek bazı tedbirler alacağını açıklamıştı.
TÜRKİYE’NİN “FATİH VE YAVUZ SONDAJ GEMİLERİYLE OLDU-BİTTİYİ ENGELLEME” ÇABALARI...
Türkiye, yıl boyu, GKRY'nin Doğu Akdeniz'de tek taraflı eylemleri ile bir "oldu bitti" senaryosunu engellemeye çalıştı.
Bu çerçevede Türkiye, kendi kıta sahanlığı haklarını ve Ada’nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin haklarını korumaya devam edeceğini belirtti.
Türkiye, Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma, Fatih ve Yavuz sondaj gemileriyle KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda sondaj ve arama çalışmalarına başlandı. .
Türk sondaj gemilerine yürüttüğü sondaj faaliyetlerinde fırkateyn ve hücumbotlar eşlik etti.
ERDOĞAN’DAN AÇIKLAMALAR...
TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere dair, “Arzumuz isteğimiz Ege'de ve Akdeniz'de herhangi bir sıkıntıyı bundan sonraki süreçte asla yaşamayalım. Şu anda sondaj gemilerimiz arama, tarama çalışmaları ile koordineli olarak kendi yol haritası içinde bu süreci devam ettiriyor. Bu konuda sağdan soldan bazı rahatsız edici sesler çıkabilir ama bu seslerin hiç birisinin bizi bu yolumuzdan alıkoymayacağını daha önce de zaten açıkladık. Bugün de aynı noktadayım, aynı şeyleri söylüyorum.” açıklamasında bulundu.
TC Dışişleri Bakanlığı da, “AB de Rum-Yunan ikilisinin, Ada'nın eşit sahiplerinden Kıbrıs Türklerinin hakları üzerinden oynadığı oyuna ortak olarak bu hukuksuzluğun bir aktörü haline gelmiştir. Böylece Avrupa Birliği'nin, Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik müzakere süreçlerinde tarafsız bir arabulucu rolünü üstlenemeyeceği açıkça ortaya çıkmıştır.” ifadesini kullandı.
11 TEMMUZ’DA CEP TELEFONLARI ADANIN HERİ İKİ TARAFINDA DA KULLANIMA AÇILDI… İLK GÖRÜŞME AKINCI VE ANASTASİADİS ARASINDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Uzun süredir üzerinde çalışılan bir konu olan cep telefonlarının iki tarafta da çalışması, 11 Temmuz’da iki liderin yaptığı telefon konuşmasıyla resmi olarak başladı ve Ada’nın kuzeyinde ve güneyinde karşılıklı kullanıma açıldı.
İlk görüşme Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis arasında yapıldı.
BM Barış Gücü Sözcülüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, cep telefonlarının adanın her yerinde kullanılabilmesine imkân sağlayacak uygulamanın hayata geçtiği duyurusunun liderler tarafından yapıldığı belirtildi.
İlk görüşme, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’ın yardımıyla Akıncı ile Anastasiadis arasında yapılarak, uygulamanın hayata geçti.
Açıklamada, güven artırıcı bu önlemin iki taraf arasında diyalog güven ve iş birliğinin önemini vurguladığı kaydedildi.
İki liderin, en kısa zamanda bir araya gelerek Kıbrıslıların günlük yaşamını daha da kolaylaştıracak yeni güven artırıcı önlemler üzerinde görüşme olasılığını değerlendirdikleri belirtildi.
AKINCI’DAN YENİ HİDROKARBON ÖNERİSİ…
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs Özel Temsilciliği aracılığıyla, Rum lider Nikos Anastasiadis'e hidrokarbonlar konusunda ortak komite kurulması yönünde yeni bir öneri sundu.
Akıncı, öneriyi 13 Temmuz’da Rum lider Anastasiadis'in önceden incelemesine ve iki liderin baş başa görüşmelerinde birlikte değerlendirebilmelerine olanak sağlamak amacıyla, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs İyi Niyet Misyonu'nda koordinatörlük görevi yapan Sergiy Illarionov aracılığıyla iletti.
Akıncı'nın yeni önerisi, hidrokarbon konusunun bir gerginlik ve çatışma alanı olmaktan çıkarılıp verimli bir iş birliği alanına dönüştürülmesini amaçlıyordu.
Öneri iki toplumdan eşit sayıda üyenin katılımıyla oluşacak komitenin BM gözetiminde olmasını, ayrıca Avrupa Birliği'nin (AB) de gözlemci olarak yer almasını içeriyordu. Ortak komitenin yapısı, hedefleri ve çalışma yöntemini belirleyen öneri, ayrıca bir fon oluşturulmasını ve fondan nasıl yararlanılacağı gibi detayları da kapsıyordu.
Cumhurbaşkanı Akıncı, öneriyi, bilgi edinilmesi için BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ile AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'ye de gönderdi.
RUM YÖNETİMİ TEKLİFİ REDDETTİ… AKINCI’DAN AÇIKLAMA GELDİ
Cumhurbaşkanı’nın teklifi Rum Yönetimi’nce reddedilmesi üzerine, Cumhurbaşkanı Akıncı şu değerlendirmede bulundu: “(Rum tarafından) Yapılan açıklamada önerimizin ‘dikkatleri çözüm hedefi ve Kıbrıs sorununun özünden başka yöne çevirmeyi amaçladığını’ ayrıca 'Kıbrıs halkının tümünün çıkarlarına hizmet etmediğini' iddia etmişlerdir. Herkes bilmektedir ki Kıbrıs'ta bütünlüklü çözümü en çok isteyen, statükodan en büyük zararı gören Kıbrıs Türk halkı olmuş, bunu sadece lafta değil 2004 referandumunda ve 2017 Crans Montana'daki konferansta da kanıtlamıştır.”
“RUM LİDERLİĞİ GERGİNLİK SİYASETİNİ TERCİH ETMEKTEDİR”
Şu anda çözüm doğrultusunda sonuç odaklı bir müzakere sürecinin olmamasının nedeninin Kıbrıs Türk tarafı değil, Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini ve kararlara etkin katılımını ısrarla reddetmekte olan Rum tarafı olduğuna dikkati çeken Akıncı, “Bunun yanında önerilerimiz hidrokarbon olayında Rum tarafının iddiasının aksine, her iki toplumun da iş birliğini ve ortak yararını gözetmektedir. Rum tarafı ise bunu Kıbrıs Türk halkını yok sayarak tek başına yürütme iddiasındadır” ifadelerini kullandı.
Hidrokarbon alanında ortak komite çerçevesinde iş birliği yapılmasının çözümü engelleyen değil tam tersine çözüme giden yolu kısaltan bir etki yapacağının altını çizen Akıncı, “Ne yazık ki Rum liderliği iş birliği ve diyaloğu geliştirip çözüm sürecini kolaylaştırmak yerine, gerginlik siyasetini tercih etmektedir. Bu tutumun Kıbrıs’ta ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği açıktır.” yorumunda bulundu.
AB’DEN YAPTIRIM KARARLARI…
AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının katılımıyla 15 Temmuz'da Brüksel'de gerçekleştirilen Dış İlişkiler Konseyi Toplantısı'nda, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetlerinin yasa dışı olduğu iddia edilerek, bu konuda Türkiye'ye yaptırım uygulanması kararı alındı.
Toplantının sonuç bildirgesinde, AB'nin Türkiye'ye sağladığı katılım öncesi fonlarda kesinti yapılmasına, Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'deki kredi faaliyetlerinin gözden geçirilmesine, Türkiye ile AB arasında devam eden havacılık anlaşması müzakerelerinin askıya alınmasına ve Ortaklık Konseyi ile üst düzey diyalog toplantılarına bir süreliğine ara verilmesine karar verildiği kaydedildi.
“AB'NİN BU TUTUMU HİÇBİR KATKI SAĞLAMAMAKTADIR"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu 16 Temmuz’daki açıklamasında, AB’nin yaptırım kararlarını eleştirdi ve “Bölgemizdeki gerginliğin azaltılmasına ve tıkanıklıkların aşılmasına yönelik arayışlar için çıkış yolu, cezalandırmaktan değil diyaloğa dayalı hakkaniyetli bir iş birliğinden geçmektedir” ifadelerini kullandı.
Burcu, “Beklentimiz, AB'nin Rum Yönetimine (Hidro-karbon çalışmalarının birlikte yürütülmesine ilişkin) önerilerimizi ciddiyetle ele alıp değerlendirmesini telkin etmesi yönündeydi. Bunu yapmayıp tam tersine, AB'nin Türkiye'ye karşı bazı yaptırım kararları alması, sorunun çözümüne katkı sağlamayan, adil olmayan, kabul edilemez bir durumdur” dedi.
ÇAVUŞOĞLU: “DOĞU AKDENİZ'İ ÇÖZMEK İSTİYORSANIZ VARIZ... MUHATABINIZ KKTC”
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 22 Temmuz tarihinde, Doğu Akdeniz'deki son gelişmelere ilişkin Yunanistan'ın yeni hükümetinden gelen mesajları olumlu karşıladıklarını, sorunun çözümü için diplomatik çabalara hazır olduklarını dile getirdi.
Bakan Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz'deki sorunun çözümü için Yunanistan ile ikili düzeyde veya AB dahil BM gibi örgütler düzeyinde iş birliğine varız. Fakat orada Rum kesiminin muhatabı KKTC'dir. En son KKTC'nin bir komisyon önerisini bile Rum kesimi reddetmiştir. Rum kesimi hiçbir şeyi Kıbrıs Türk halkıyla paylaşmak istemiyor. Bugün Kıbrıs konusunda bir çözüme varamamamızın nedeni budur” ifadesini kullandı.
Kıbrıs Adası etrafındaki kaynakların adil paylaşımı için KKTC ve Türkiye'nin esneklik gösterdiğini kaydeden Çavuşoğlu, bu amaçla ortak şirket, AB mekanizması, komisyon veya BM çatısı altında bir komisyon kurulabileceğini belirtti. Çavuşoğlu, “Yeter ki KKTC'nin ve Kıbrıs Türk halkının oradaki hakları garanti altına alınsın. Biz Yunanistan'daki yeni hükümetle tüm bu çetrefilli konuları konuşmaya ve çözmeye hazırız.” dedi.
Türkiye'nin şu anda sondaj için iki, sismik araştırmalar için de iki olmak üzere Doğu Akdeniz'de dört gemisi bulunduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, AB'ye seslenerek “Siz bir çözüm bulmak yerine Rum tarafını memnun etmek için Türkiye'ye yönelik sembolik de olsa bir karar alırsanız biz buradaki varlığımızı, aktivitemizi daha da artırırız. Ama çözmek istiyorsanız buna da varız.” diye konuştu.
“KIBRIS İÇİN BEŞLİ TOPLANTI YENİ MÜZAKERE İÇİN DEĞİL”
Kıbrıs meselesinin çözümü için federasyon formülü dahil defalarca yapılan görüşmeleri anımsatan Çavuşoğlu, “Türkiye olarak federasyon için son müzakereleri yaptık. Fakat şimdi alternatiflere bakmak lazım.” dedi.
Kıbrıs Rum kesimi lideri Nikos Anastasiadis ile İsviçre'nin Crans Montana kasabasında iki yıl önce yaptığı görüşmelere değinen Çavuşoğlu, “Anastasiadis orada bana 'En iyi çözüm iki devletli çözüm' dedi. Sebebini sordum. 'Çünkü Rum halkı hiçbir şeyi Türklerle paylaşmak istemiyor.' dedi. 'Dolayısıyla bir federasyon işlemez' dedi.” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, Rumların uluslararası toplumdan iki devletli çözüm için destek bulamadığına dikkati çekerek konfederasyon önerisinin gündeme geldiğini söyledi. Çavuşoğlu, Türkiye'nin hiçbir seçeneği dışlamadığını belirterek şöyle devam etti:
“Önümüzdeki gayri resmî beşli toplantı bunu konuşmak için yapılacaktı. Yani yeniden Crans Montana'da kaldığımız yerden müzakerelere devam etmek için değil. Özellikle Anastasiadis'in gerçek fikrini duymak bakımından önemlidir. Anastasiadis mi her şeyi belirleyecek. Hayır, bizim de görüşlerimiz var. Yani ne için, hangi şartlarda müzakere edeceğiz. Bunu konuşmak, herkesin fikrini öğrenmek bakımından beşli gayri resmî toplantı olacaksa olur. Yeni bir müzakere ya da kaldığımız yerden bir müzakere için değil.”
AKINCI, 9 AĞUSTOS ÖNCESİ PARTİ LİDERLERİYLE TOPLANTI YAPTI
Cumhurbaşkanı Akıncı, yıl boyunca, çeşitli defalar, özellikle önemli temasların öncesi ve sonrasında meclisteki ve meclis dışındaki partiler ve sivil toplum örgütleriyle bir araya gelerek onları Kıbrıs konusunda bilgilendirdi.
Akıncı bu çerçevede, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GRKY) Lideri Nikos Anastasiadis ile 9 Ağustos’ta gerçekleştireceği gayri resmi toplantıyla ilgili KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde temsil edilen siyasi parti liderleriyle görüştü.
Akıncı toplantı sonrasında "Kıbrıs Türk halkının bulunacak herhangi bir çözümde vazgeçilmezleri vardır. Bunlardan bir tanesi siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılımdır" dedi.
Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen söz konusu görüşmeye, Ulusal Birlik Parti (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı Erhan Arıklı katıldı.
Kıbrıs Türk tarafının bugüne kadar ortaya koyduğu yapıcı anlayışı 9 Ağustos'ta da sürdüreceğini kaydeden Akıncı, “Kıbrıs Türk halkının, bulunacak herhangi bir çözümde vazgeçilmezleri vardır. Bunlardan bir tanesi siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılımdır. Bu toplantıda bu konudaki hassasiyetin altı bir kere daha çizilmiştir.” dedi.
Akıncı, siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılım konusunun önemli olduğunun anlaşılmasını arzu ettiklerini belirterek, “Bu konuda Sayın Rum liderin artık netleşmesinin zamanının geldiğini belirtmek istiyorum” ifadesini kullandı.
Toplantıda hidrokarbon konusunun da değerlendirildiğini anlatan Akıncı, 13 Temmuz 2019 tarihinde Rum tarafına hidrokarbonlar hususunda sunulan ortak komite kurulması önerisinin ne kadar yapıcı olduğunun parti liderleri tarafından da vurgulandığını ifade etti.
Akıncı, Rum tarafının kategorik ve çok erken bir şekilde bu öneriyi elinin tersiyle ittiğini ve bunun çok yanlış bir davranış olduğunu belirterek, “Bu öneriye yeniden bakmalarında büyük yarar olduğu ortak kanaatimiz" ifadesini kullandı.
Kıbrıs meselesiyle ilgili herhangi bir sürecin başlama noktasına gelmesi durumunda, bunun sonuç odaklı ve ucu açık olmaması gerektiği konusunda parti liderleriyle mutabık kalındığını kaydeden Akıncı, "Bu konunun iyi bir şekilde anlaşılmasında yarar var.” dedi.
YAVUZ, DOĞU AKDENİZ'DE SONDAJA BAŞLADI
TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Yavuz sondaj gemisinin 7 Ağustos itibarıyla 1710 metre sondaj derinliğine ulaştığını belirterek, “Burada yaklaşık 2,5-3 aylık bir program söz konusu olacak. Öyle ümit ediyoruz ki hedef noktaya ulaştığımızda inşallah burada doğal gaz varlığına da ulaşmış olacağız” dedi.
Bölgedeki sondaj çalışmalarını yerinde incelemek üzere KKTC’ye gelen Bakan Dönmez, KKTC Başbakanı Ersin Tatar ve KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy ile birlikte bir grup gazeteciye açıklamalarda bulundu.
Dönmez, Yavuz sondaj gemisinin filolarına en son katılan gemilerden biri olduğunu ve Fatih sondaj gemisinin de adanın batısında çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.
Yavuz sondaj gemisinin Karpaz-1 kuyusunda sondaj çalışmalarına başladığını ifade eden Dönmez, “Bugün itibarıyla bin 710 metre civarında bir sondaj derinliğine ulaşmış durumdayız. Burada yaklaşık 2,5-3 aylık bir program söz konusu olacak. Öyle ümit ediyoruz ki hedef noktaya ulaştığımızda inşallah burada doğal gaz varlığına da ulaşmış olacağız" diye konuştu.
Dönmez, “varsa bulacağız” sloganıyla çalışmalarını sürdürdüklerini vurgulayarak, "Bu noktada varsa (petrol-doğal gaz) bunun da en kısa sürede keşfini gerçekleştirmiş olacağız. Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemimiz de KKTC’den almış olduğumuz ruhsat bölgelerinde ve adanın güneyinde Türkiye Cumhuriyeti Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün kendisine vermiş olduğu ruhsat bölgelerinde sismik araştırmalarına devam ediyor. Ağustos ayı içerisinde ikinci sismik gemimiz MTA Oruç Reis gemisini de Akdeniz’e göndereceğiz. Böylece iki sismik gemisi, iki sondaj gemisiyle Akdeniz’de bu çalışmaları sonuna kadar yapacağız.”
“BU OPERASYONLARI YAPABİLEN 5-6 ÜLKEDEN BİRİSİYİZ”
KKTC’de yaşayan Türklerin hak ve menfaatlerinin sonuna kadar arkasında olduklarını belirten Dönmez, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) bir oldubittiye getirerek tek taraflı ilan ettiği hukuksuz yetki alanlarını tanımadıklarını söyledi.
Dönmez, geçen ay KKTC hükümetinin, adanın doğal kaynaklarının ortak komite kurularak birlikte değerlendirilmesine ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde adil şekilde paylaşılmasına ilişkin bir teklif sunduğunu hatırlattı.
Bu teklifi hükümet olarak desteklediklerini ifade ettiklerini anımsatan Dönmez, şöyle devam etti:
“Maalesef GKRY bu teklifi reddetti. Bu ciddi teklifi yeniden değerlendirmek suretiyle sonuç almak üzere tarafların bir araya gelmesinin, her iki tarafın da menfaatine olacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Garantör ülkeler olarak gerektiğinde bu toplantılara destek vermeye hazır olduğumuzu da bir kez daha huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. İnşallah buradan yakın bir süre içerisinde müjdeli haberler veririz ama tabi bu arama işi riskli bir iş, bilinmezleri çok. Bu bilinmezleri azaltmak için teknolojinin son imkanlarını burada kullanıyoruz. Şu anda güvertesinde bulunduğumuz bu sondaj gemisi dünya çapında 15-16 gemiden birisi. Bu operasyonları yapabilen 5-6 ülkeden birisi durumundayız. Türkiye Petrolleri bu sondajlarla önemli bir tecrübe ve birikim de kazanmış oluyor. Ağırlıklı Türk personelle bu işlemleri yerine getiriyoruz ve inşallah en kısa süre içerisinde burada gördüğünüz personelin tamamı belki Türk vatandaşlarından oluşacak hale gelmiş olacak.”
AKINCI’DAN ANASTASİADİS’E YENİ ÖNERİLER…
9 Ağustos’taki liderler görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum lider Anastasiadis’e “ticari araçların güneye geçişleri, araç sigortalarının ada genelinde geçerli olması, ortak bir spor komitesi kurulması, AB ad-hoc komitesinin yeniden canlandırılması ve Larnaka Havalimanı’na gelip kuzeye geçecek yolculara çıkarılan zorluklar” konularında yeni güven artırıcı önlemler için öneri sunduğunu açıkladı.
LUTE EYLÜL’DE ADADAYDI…
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu için atadığı Geçici Özel Danışman Jane Holl Lute 1 Eylül’de Adada temaslara başlayarak ve liderlerle seri görüşmeler yaparak referans kavramlarını tamamlanması yönünde çalışmalar yürüttü.
Lute Eylül başında geldiği Ada’da ilk kez temaslarını bu kadar uzun sürdürdü ve mekik diplomasisine çevirdi. Lute, liderlerile peş peşe bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi.
Lute Kıbrıs’a yılın son ziyaretini ise, Berlin’deki üçlü görüşme öncesi Kasım ortasında yaptı.
ÇAVUŞOĞLU’NDAN 5’Lİ GÖRÜŞME ÖNERİSİ…
9 Eylül’de KKTC’ye gelen ve 10 Eylül’de Cumhurbaşkanı Akıncı’yla görüşmesinin ardından açıklamalarda bulunan TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BM Genel Sekreteri’nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un temaslarına değinerek, “Ne yazık ki Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğinin kabulü yönünde Rum tarafında bir zihniyet değişikliği olduğuna ikna olmadık” diye konuştu.
Türkiye’nin Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliği ve güvenliğini güvence altına alan hiçbir modelini dışlamadıklarını ancak “Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğin önceden kabul edilmesi” gerektiğini belirten Mevlüt Çavuşoğlu, “müzakereler hele bir başlasın sonra bakarız” yaklaşımının 50 yıl denendiğini ve bir sonuç elde edilemediğini söyledi.
“BEŞLİ TOPLANTIDA NEYİ MÜZAKERE EDECEĞİMİZİ BELİRLEYELİM”
Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in, iki devletli çözüm, gevşek federasyon, adem-i merkeziyet gibi farklı modellerden bahsettiğini kaydeden Çavuşoğlu, “Anastasiadis farklı kişilere farklı şeyler söyleme konusunda mahirdir. O nedenle 5’li bir toplantıda bunlar netliğe kavuşsun dedik. Neyi müzakere edeceğimizi birlikte kararlaştırmamız lazım. Birleşmiş Milletlerin de olduğu ortamda, 5 artı BM formatında bir gayri resmi toplantı olsun ve neyi müzakere edeceğimizi burada belirleyelim” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, bu yapıldıktan sonra da referans şartlarının netleştirilebileceği ve müzakerelere yeniden başlanabileceğini anlattı.
“DOĞAL KAYNAKLARLA İLGİLİ ÖNERİ HALEN MASADA”
Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını korumaktan vazgeçmeyeceklerini her vesileyle gösterdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, “Rum tarafı adanın doğal kaynaklarını da paylaşma niyetinde değil. Rum Yönetimi 2011 ve 2012’de yaptığı gibi Kıbrıs Türk tarafının 13 Temmuz tarihli hidrokarbon iş birliği önerisini tereddütsüz reddetmiştir. Bu öneri halen masadadır” diye konuştu.
Kıbrıs Rum tarafının söz konusu öneriyi kabul etmemesi halinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Şirketinin (TPAO) Akdeniz’deki çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceğini de belirten Çavuşoğlu, “Rum tarafı Kıbrıs Türkü’nü adanın asli unsuru ve ortak sahibi olarak kabul ediyorsa öneriyi hemen dikkate alıp kabul etmesi gerekiyor” dedi.
Çavuşoğlu, Kıbrıs Rum tarafının doğal gazla ilgili önerisinin “ciddiyetten uzak olduğunu, gerçekçi ve kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmadığını” söyledi.
EYLÜL SONU AKINCI VE ÖZERSAY NEW YORK’TAYDI…
Cumhurbaşkanı Akıncı ve Dışişleri Bakanı Özersay Eylül sonu ve Ekim başında, BM Genel Kurul toplantıları ve sonrasında çeşitli temaslarda bulunmak üzere New York’a gitti.
Cumhurbaşkanı Akıncı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile BM Genel Merkezi'nde bir araya geldikten sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Akıncı, açıklamasında “Kıbrıs Türk halkı, haksız ambargolar ve izolasyonlar altında yaşamaya devam ediyor. Bu bize yapılan büyük bir haksızlık.” dedi.
Rum tarafının bulanıklıkları artık bir tarafa bırakması ve neyin hedeflendiğinin berraklaşması gerektiğini vurgulayan Akıncı, “Birincisi, çözümün siyasi eşitlik içinde olacağı çok net olduğuna göre bu 'siyasi eşitlik' kavramının dönüşümlü başkanlık ve kararla etkin katılım unsurlarının net olması, bunun artık tartışma konusu olmaktan çıkması gerekiyor. İkincisi de artık bir daha konuların etrafında dolanıp, ucu açık süreçlerle oyalanmamak gerekiyor. İyi planlanmış, sonuç odaklı hedefe giden bir süreç kurgulanması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Akıncı, Doğu Akdeniz'deki gerginliklerin herkesi tedirgin ettiğine dikkati çekerek, Doğu Akdeniz'de barış ve istikrara katkıda bulunmak için 13 Temmuz'da bir öneri yaptıklarını anımsattı.
Hidrokarbon olayını bir kavga nedeni olmaktan çıkarıp, iş birliği alanı haline dönüştürmek için yaptıkları bu öneriyi, Avrupa Birliğine (AB) olduğu gibi, Guterres'e bir yazıyla gönderdiklerini aktaran Akıncı, BM'nin bundan sonra sürece daha aktif katılım göstermesinin son derece önemli olduğunu vurguladı.
Akıncı, “Kıbrıs Türk halkı, haksız ambargolar ve izolasyonlar altında yaşamaya devam ediyor. Bu bize yapılan büyük bir haksızlık...Yeni bir başarısızlık istemiyoruz." diye konuştu.
“ÖNCE 3'LÜ BİR ARAYA GELİŞ, HEMEN ARDINDAN 5'LİYE YÖNELEBİLİR”
Türk tarafının her zaman barış, istikrar ve adil bir çözümden yana olduğuna işaret eden Akıncı, bunun hangi çerçevede olacağının bilinci içinde bulunduklarını söyledi.
Guterres'in görüşmelerin 3'lü ya da garantör ülkelerin de katılacağı 5'li bir görüşme olup olmayacağına kesin karar vermediğini belirten Akıncı, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki dönemlerde taraflarla yapacağı temaslarla şöyle bir tablo da ortaya çıkabilir. Önce 3'lü bir araya geliş, hemen ardından 5'liye yönelebilir. Fakat dediğim gibi bu konuda kesin bir karar aldığını söyleyemem.”
Rum tarafının tavırlarını “umutlu'” olarak değerlendirmenin mümkün olmadığını dile getiren Mustafa Akıncı, bu olumsuz tavrı sürdüremeyeceklerini, bekleyip göreceklerini sözlerine ekledi.
ÖZERSAY’IN NEW YORK TEMASLARI
Özersay, KKTC’nin gözlemci üyesi olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın BM Genel Kurulu marjında düzenlenecek Dışişleri Bakanları koordinasyon toplantılarında KKTC’yi temsil etti.
Bakan Özersay, New York’ta ayrıca, BM üst düzey yetkilileri ve BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcilikleriyle de görüşmeler yaptı.
“YENİ BİR YAKLAŞIM ORTAYA KONULMAZSA DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAZ”
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Berlin’deki görüşmeye ilişkin yaptığı değerlendirmede de “Eğer Kıbrıs meselesinin 51 yıldır başarısızlığa uğrayan müzakerelerindeki asıl sorunun ne olduğuna gözlerimizi kapamaya devam edersek, yapılacak üçlü görüşmelerin de diğerlerinden pek farklı olmayak” dedi.
“Referans şartları belgesi de zaten bu ortak vizyon eksikliği nedeniyle oluşturulamadı. Federal ortaklık denilen şey yönetimi de zenginliği de ‘paylaşmayı’ gerektirir ama Rum tarafı paylaşmaya hazır değil, istekli değil. Bu çok açık ve nettir.” ifadesini kullanan Özersay, “Siz çözüm olmadan da AB üyesi olsanız, çözüm olmasa da Kıbrıs’ın tek yasal hükümeti kabul ediliyor olsanız, çözüm olmasa da doğal gazı tek başınıza çıkarmanıza imkan veriliyor olsa Rumlarla yönetimi ve zenginliği paylaşır mıydınız?” sorusunu yöneltti.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, açıklamasında, “Eğer Kıbrıs meselesinin 51 yıldır başarısızlığa uğrayan müzakerelerindeki asıl sorunun ne olduğuna gözlerimizi kapamaya devam edersek, yapılacak görüşmeler diğerlerinden pek farklı olmayacak, dostlar alış verişte görecek” dedi.
Özersay, “Federal ortaklığın bugün Kıbrıs’ta mevcut olan şartlarda ne kadar gerçekçi olduğunu cesaretle sorgulamadıkları sürece yine ‘yapıcı muğlaklık’ içeren, nere çekersek oraya gidebilecek olan, herkesin kendine göre yorumlayabileceği bir kağıtla müzakereye kaldığı yerden devam etmeye yöneleceklerdir” değerlendirmesinde de bulundu.
ÜÇLÜ GAYRİ RESMİ GÖRÜŞME 25 KASIM’DA BERLİN’DE YAPILDI
2019’da Kıbrıs sorunu konusundaki en üst düzey üçlü görüşme ise, BM genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katılımıyla, Kasım sonunda Berlin’de gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı Akıncı, 25 Kasım’da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis, Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen üçlü gayri resmi görüşmede bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, görüşme sonrasında düzenlenen basın toplantısında Kıbrıs konusunun enine boyuna değerlendirildiği görüşmenin bundan sonraki süreç için olumlu bir adım olacağını söyledi.
Akıncı, Berlin'e gelirken yaptığı açıklamaya da atıfta bulunarak, “Buradan Kıbrıs'a iyi haberlerin ulaştırılmasını temenni etmiştim. Kanaatimce bugün burada atılan olumlu bir adımdır.” dedi.
Kıbrıs sorunundaki son süreci rayından çıkmış bir trene benzeten Akıncı, “Rayından çıkmış görünen treni doğru rayına yeniden yerleştirdiğimizi düşünüyorum. Sadece rayına yerleştirilmiş olması yeterli değil, çözüm istasyonuna doğru yol alması ve oraya varmasının temini için el birliğiyle çalışılması gerektiği kanaatindeyim.” değerlendirmesinde bulundu.
Akıncı, BM Genel Sekreteri Guterres’in sürece katkısının önemine işaret ederek, “Bu nedenlerden bir tanesinin Doğu Akdeniz’de yaşananlar olduğunu düşünüyorum. Doğal gaz kaynakları nedeniyle Rum tarafının tek yanlı girişimleri nedeniyle bir gerginlik yaşanıyor. Bu gerginliğin aşılması için Kıbrıs sorununun çözümünün ne kadar önemli olduğunu Genel Sekreter de değerlendiriyor…” şeklinde konuştu.
“ARTIK UZAYIP GİDEN SÜREÇ SÖZ KONUSU OLMAYACAK”
Aşamalandırılmış, anlamlı ve sonuç odaklı bir müzakere sürecinden ve stratejik bir anlaşmayı hedefleyen bir süreçten söz edildiğini aktaran Akıncı, artık uzayıp giden bir sürecin söz konusu olmayacağını söyledi.
“BEŞLİ KONFERANS GELECEK YIL SONUNA KADAR…”
Akıncı, beşli konferansın tarihi konusuna ilişkin ise gelecek yıl sonuna kadar konferansın mutlaka yapılacağından tereddüdü bulunmadığını söyledi.
Beşli konferans ile ilgili inisiyatifin Genel Sekreter'in yürüteceğini ve herhangi bir tarih telaffuz etmediğini vurgulayan Akıncı, “Üç garantör ülke, iki Kıbrıs toplumu artı BM, gayrı resmi toplantı için hazırlık yapacak. Bu hazırlıklar sonrası tarih belli olacak.” dedi.
Akıncı, Kıbrıs'ta çözüme ilişkin bir sonuç olmaması durumunda Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginliklerin istenmeyen noktalara gidebileceği uyarısında bulunarak, '”Bölge istikrarı ve barış için hiç de iyi olmaz. Genel Sekreter görevi gereği barış sürecine katkı yapmak durumundadır. Tereddüdüm yok, önümüzdeki yıl sonuna kadar mutlaka bu konferans toplanır.” ifadelerini kullandı.
FEDERASYON VURGUSU…
Kıbrıs'ta federasyon konusunun sorulması üzerine BM zemininde bir çalışma söz konusu olduğunu kaydeden Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güvenlik Konseyi'nin defalarca altını çizdiği, aldığı kararlardır. İki toplumun altında imzası bulunan mutabakatlar söz konusudur. Denktaş-Makarios süreçlerinden bugüne üzerinde mutabık kalınan uzlaşılar, Cran Montana'ya kadar gelinen noktada varılan uzlaşılar vardır, BM parametreleri çerçevesinde. Bunlar hep iki eşit toplum federasyondur. Genel Sekreter'in açıkladığı formül de budur. Bunun dışında elbet farklı düşünceler olabilir, buna kimse bir şey diyemez, herkes fikrini söyleyebilir. Ama BM nezdinde resmi olarak halkından aldığı yetkiyle KKTC liderinin yürüttüğü müzakere sürecinin zemini, iki kesimli, iki toplumlu federasyondur.”
“2020’DE BAHARDAN SONRA HAREKETLİLİK BEKLENEBİLİR”
Akıncı, üçlü görüşmenin ardından Kıbrıs'a dönüşünde Ercan Havaalanı'nda da değerlendirmelerde bulundu ve Kıbrıs Konusunda 2020’nin bahar aylarından sonra bir hareketlilik beklenebileceğini söyledi.
Yöntem konusuna da değinen Akıncı, bundan sonra müzakerelerin artık ucu açık ve “sırf görüşme yapılsın diye” yapılmayacağını, öncelikli olarak temel konularda stratejik anlaşma hedeflenip ardından ayrıntıların tamamlanacağını aktardı.
Akıncı, bundan sonraki yol haritasının nasıl şekilleneceği konusundaki soruya, KKTC'de seçimlerin beklendiğini, İngiltere'de Brexit sürecinden dolayı Aralık’ta seçim yapılacağını, Yunanistan'da da yeni seçilmiş bir hükümet olmasından dolayı Türkiye ile yeni yeni diyaloğa başlandığını belirterek, Guterres'in beşli görüşme için çok aceleci davranmayacağı mesajını Berlin'deki görüşmeler sırasında verdiğini kaydetti.
12 ARALIK CUMHURBAŞKANLIĞI AÇIKLAMASI: “18 BÖLGE MAYINDAN ARINDIRILDI, MAYINSIZLIK SERTİFİKASIYLA GÜVENLİ HALE GETİRİLDİ”
Cumhurbaşkanlığından 12 Aralık’ta yapılan yazılı açıklamada, Akıncı’nın Anastasiadis’le 26 Şubat 2018 tarihindeki görüşmesinde Ada’nın her iki tarafından da 9’ar toplam 18 alanın mayınlardan temizlenmesi konusunda aldığı karar hayata geçtiği, yürütülen çalışmalarla 18 bölgenin mayınsızlık sertifikası ile güvenli hale getirildiği açıklandı.
Cumhurbaşkanlığı’ndan verilen bilgiye göre, esas hedefin, tümüyle mayından arınmış bir ada yaratmak olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı “Bunun için de bir yerden başlamak gerekiyordu. Her iki tarafın askeri yetkililerinin bizlere sunduğu öneriler ışığında 9’ar adet mayın tarlasının temizlenmesi için Rum Lider Anastasiadis ile vardığımız mutabakatın hayata çemiş olmasından memnuniyet duyuyorum” dedi.
18 tehlikeli bölgedeki çalışmaların sonuçlanmasıyla Cumhurbaşkanı Akıncı ile Rum Lider Anastasiadis’in 26 Şubat 2018’de uygulama kararı aldıkları güven artırıcı önlemlerin tümü hayata geçti.
18 tehlikeli bölgenin, UNFICYP ve Birleşmiş Milletler Mayın Eylem Servisi (UNMAS) tarafından yürüttüğü çalışmalar neticesinde mayından arındırılmasıyla, Kıbrıs’ta 210 bin 882 metre karelik alan mayından temizlenmiş oldu.
Her iki taraftan 9’ar mayın tarlasının temizlenmesinin yanı sıra elektrik şebekelerinin kalıcı olarak birleştirilmesi, cep telefonları şebekelerinin Avrupa’da bir merkez üzerinden bağlanması, Kıbrıs Türk tarafının 1974’ten sonra KKTC’de muhafaza altına alınan Rum ressamlara ait eserleri eski sahiplerine, Rum tarafının da Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu’nda 1963 öncesinde görsel ve işitsel kaydı bulunan Kıbrıslı Türk sanatçılara ait kayıtları Kıbrıs Türk tarafına iletilmesiyle ilgili uzlaşıya varılmıştı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, 26 Şubat 2018 tarihindeki kararların alındığı görüşme sonrası düzenlediği basın toplantısında, adanın her iki taraftan 9’ar adet mayın tarlasının temizlenmesiyle ilgili, askeri yetkililerin çalışmasına karar verdiklerini duyurmuştu.
GÖZLER 2020’DE
2019 yılının da Kıbrıs konusunda çözüm yılı olmamasının ardından her zaman olduğu gibi gözler yeni yıla çevrildi. 2020 yılının ilk yarısında, KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından, yeni bir hareketlenme yaşanıp yaşanmayacağı veya beklenen 5’li görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin netleşmesi bekleniyor.
Yorum Yazın