Fileleftheros’un haberine göre yemekte yaptığı konuşmada Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i sert üslupla eleştirmekten kaçınan Kiprianu, iki nokta üzerinde durdu.
Kiprianu “çözüm şekli ve müzakere zemininde iki bölgeli iki toplumlu federasyondan başka seçenek olamayacağını” söyledi ve “durağanlığın felaket olduğuna, Crans-Montana sonrasında, müzakerelerin yeniden başlamasını daha da karmaşık hale getiren ve referans şartlarını gerekli kılan çok şey olduğuna” dikkat çekti.
Son zamanlarda, Rum tarafında, uzlaşılmış çözüm zemininin terk edilmesine dair bir tartışma başladığını hatırlatarak “üniter bir çözümün gerçek dışı olduğuna” işaret eden Kiprianu, “Federal çözüm hedefi mümkün değilse, üniter devlet gibi çok daha iddialı ve oldukça zor bir hedef nasıl mümkün olabilir?” diye sordu.
Andros Kiprianu son gelişmelerin ve takip eden tartışmaların, Rum tarafındaki ikilemin gerçekte üniter devlet ile federasyon arasında değil, federasyon ile taksim arasında olduğu görüşünü de ortaya koydu.
“Determinist olarak federal çözümün reddi taksime yol açar. Buna sürüklenmemizin iki yolu vardır. Birincisi, bunu uzlaşmak hedefiyle müzakerelere koyarak, ikincisi de zamanın özlü müzakere olmadan akmasına izin vererek” ifadelerini kullanan Kiprianu, “Taksim, Kıbrıs’ın Türkiye tarafından tamamen işgal edilmesi Demokles kılıcının ilanihaye başımızın üzerinde sallanması anlamına gelir” uyarısında da bulundu.
Kiprianu, Crans-Montana çöküşünden sonra BM Genel Sekreteri’nin prosedürel olarak 6 ana konunun görüşülmesini istediğini, bunlar için de iki masa belirlediğini (dış yönler ele alınmak üzere garantörlerin, gözlemci olarak da AB’nin katılacağı ve iç yönler ele alınmak üzere iki toplumun yer alacağı) hatırlattı.
6 başlıkta yakınlaşma kaydedilirse, bazılarının zannettiği gibi ara anlaşma değil, stratejik anlayış elde edileceğini, bunun da geriye kalan havadaki konuların sonradan görüşülmesini kolaylaştıracağını anlatan Kiprianu, Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’e, Genel Sekreter’in istediklerini “kuyruk, dipnot ve şart eklemeden” kabul etmesini önerdiğini söyledi.
Kiprianu ortada, gerek içerik gerek usul açısından net bir çerçeve varken şimdi referans şartlarının görüşüldüğüne işaret ederek “Bu yeni terminoloji niye?” diye sordu, şöyle devam etti:
“Bizi bunu, Crans-Montana sonrasında çok şey olmasından kaynaklandığı şeklinde yorumluyoruz: Anastasiadis önerilerinin geri çekilmesi, bunu müteakip Kıbrıs Türk tarafının haritayı geri çekmesi, Guterres Çerçevesi’nin 30 Haziran’daki mi yoksa 4 Temmuz’daki mi olduğu tartışması, Başkan’ın Kıbrıslı Türklerin Bakanlar Kurulu’nda bir olumlu oyuna ilişkin yakınlaşmayı hayati öneme sahip konular dışında geri çekme niyeti ve elbette desantralize federasyon önerisi.
Kıbrıs Türk tarafı, çekincelerine karşın bunu görüşebileceğini beyan ettikten sonra Genel Sekreter tabii reddetmezdi ancak bunun, müşterek şekilde referans şartlarına eklenmesini istiyor. Ancak konunun ne kadar acil olduğuna vurgu yapıyor. Bütün bunların ve izlenecek usulün referans şartları ile netleştirilmesi gerekiyor. Ancak elbette Genel Sekreter prosedürün manası olacağına ikna olmak istiyor, aksi takdirde müzakerelerin yeniden başlamasına rıza göstermemesi tehlikesi var.”
Andros Kiprianu, AKEL’in ilke olarak desantralize federasyona karşı olmadığını ancak Anastasiadis’in tam olarak neyi kastettiğini bilmek istediğini belirterek “İki Ulusal Konsey toplantısından ve yaptığı halka seslenişten sonra hâlâ ne kastettiğini hâlâ bilmiyoruz. Bu mesele Guterres Çerçevesi içerisinde yer almıyor çünkü federal yetkiler meselesi özde uzlaşılmıştır ve çözülmüştür” dedi.
Gazete, Kiprianu’nun Kıbrıs Türk toplumunda muhtemel olumsuz gelişmelerden de endişe belirttiğine işaret etti.
Habere göre Genel Sekreter’in Kıbrıs için geçici özel danışman atadığı Jane Holl Lute’un Anastasiadis, Akıncı, Çavuşoğlu ve Katrugalos ile son temaslarına dair resmi bilgi sahibi olmadıklarını anlatan Kiprianu, “Endişelendiğimizi sizden gizlemeyeceğiz” dedi, şöyle devam etti:
“Çünkü en azından Mayıs’a kadar müzakereler yeniden başlamayacak. BM Barış Gücü meselesinde Temmuz’a kadar bir uzatma elde etmiş olabiliriz ancak Kıbrıs Türk tarafındaki süratli gelişmelerden endişe duyuyoruz. İşgal bölgelerindeki ekonomik faaliyetlerin büyük bölümü Türk şirketler tarafından satın alınıyor. Su tamamen Türkiye’nin kontrolünde ve enerji alanını da tamamen kontrolü altına almaya çalışıyor.”
Kiprianu son olarak büyükelçilerden “Kıbrıs sorununun çözümü için iyi niyetle iş birliği yapması” için Türkiye üzerinde nüfuz kullanmalarını istedi.
Politis “İşitmeyi Bekliyor... Andros: AKEL Desantralizasyona İlla Karşı Değil” başlığıyla aktardığı haberinde Kiprianu’nun, Rum Yönetimi Başkanı’nın desantralizasyon düşüncesini önerisini kendileriyle paylaşmamaktaki ısrarının nedenini sorarak “Bunu yapmak zorunda, çünkü oluşturucu devletlere verilmesi halinde federasyon değil konfederasyonun, en azından vurgulu konfederal unsurların söz konusu olacağı yetkiler var. Başkan neden bu konuyu tartışmaya açmıyor?” dediğini yazdı.
Haravgi haberi “’Çözüm Çerçevesinde Israr’… AKEL Genel Sekreteri Büyükelçilere Seslenirken Endişesini Gizlemedi” başlığıyla aktardı.
Aynı gazete “Akıncı ve AKEL Genel Sekreteri Kıbrıs Sorunundaki Durumu Değerlendirdi” başlıklı haberinde ise Kiprianu’nun Politbüro üyesi Tumazos Çelebis eşliğinde dün akşam Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu’nun evinde, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile görüştüğüne dair Cumhurbaşkanı Akıncı’nın sosyal medya hesabından paylaştığı haberi fotoğraf destekli yayımladı.
Yorum Yazın