Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Meral Akıncı, Kıbrıs Türk Tabipleri Odası, Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu ve Türkiye Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği iş birliğinde, Kıbrıs Türk Tabipleri Odası’nda düzenlenen “Çocuk İstismarı” konulu sempozyumun açılışında konuştu.
Akıncı, uzun yıllar üzerinde çalıştıkları konulardan biriyle ilgili düzenlenen sempozyumdan çıkacak sonuçların, hükümete ve topluma baskı unsuru olması temennisinde bulundu.
Meral Akıncı, çocuk istismarı denince akla önce anne-baba ve evliliklerin geldiğine işaret ederek, anne-baba ve çocuk sahibi olmanın eğitim ve ehliyet istemediğini ancak çocukların dünyaya ellerinde bir kılavuzla gelmediğinden dolayı çok güçsüz ve korunmaya muhtaç tek varlık olduğunu anlattı. Akıncı, bu nedenle, anne babalığın çok zor olduğunu, sağlıklı ve düzenli tavır besleyen anne babaların olması gerektiğini söyledi.
Bu alanda, üniversitelerde anne-baba eğitimi ile taciz ve ihmaller olmadan önlenmesine yönelik akademik çalışmalar yapıldığını, bugünkü sempozyumun amacının da önleyici tedbirleri gündeme getirerek, farkındalık oluşturmak olduğunu ifade eden Meral Akıncı, sempozyumun doktorlar tarafından düzenlendiğine işaret etti.
Meral Akıncı, doktorların yoğun tempoları içinde, istismar semptom ve belirtileriyle ilgili muayenelerinde birkaç dakika fazla zaman ayırarak, bir çocuğu istismardan veya ölümden kurtarabileceğini söyledi.
Kadına karşı şiddetin ve ev içi şiddetin ülkede de fazla olduğunu, şiddet oranının, dünya ortalamasıyla aynı düzeyde olduğunu ifade ederek, çocuklarla ilgili yaptıkları anketlerin güvenebilecekleri bir sonuç vermediğini anlatan Akıncı, “Çocuklar bunu yaşamıyor mı, yaşıyorlar ama şiddetin ne olduğunu anlamıyorlar veya bildikleri halde bunu izah edemiyorlar. O nedenle, çocuklarımızın üzerine yapılan anketlerde tam tutarlı bir oran veremiyoruz” dedi.
Meral Akıncı, Türkiye ve dünyada yapılan araştırmalardan aldığı verilere göre, istismara uğrayan her 6 çocuktan sadece bir tanesinin ortaya çıktığını, KKTC’de böyle bir çalışma yapılmadığı için bu konuda bir sonuç olmadığını söyledi. Araştırma sonuçlarına göre, çocuk istismarı ve ihmallerinin yüzde 90’ının ev içinde yaşandığına değinen Meral Akıncı, fiziksel istismar ve cinsel istismarın her ne kadar çocuk istismarı içinde incelense de aile içi şiddetin bir parçası olduğunu söyledi.
Akıncı, bazı şiddet ve ihmal unsurlarının toplumdaki yaşam biçiminin bir parçası olduğunu, bunların bilgisizlikten dolayı devam ettirildiğini düşündüğünü kaydetti.
“İNSANLAR İNKAR İÇERİSİNDE OLDU”
KKTC’de, 2012 yılında yaşanan ve toplum vicdanını derinden sarsan, 7 yaşındaki Mustafa Diker vakasına kadar, çocuk istismarının kabul edilmediğini, o vakte kadar inkar edilen çocuk istismarının varlığının Mustafa Diker vakasından sonra kabul edildiğine işaret eden Meral Akıncı, şöyle konuştu:
“Ülkemizde, çocuk istismarı ve ihmali, yani; çocuğun sağlığı, yaşamı, gelişmesi ya da onuru açısından, fiilen zararlı veya potansiyel olarak zararlı sonuçlar verebilecek her tür fiziksel ve/veya duygusal kötü muamele, cinsel istismar, ihmal ya da ihmalkar davranış veya ticari amaçlı, ya da her türlü sömürü yakın zamana kadar ülkemizde kabul edilmedi, yok sayıldı, insanlar inkar içerisinde oldu.”
Mustafa Diker vakasıyla toplumun acı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldığını ifade eden Meral Akıncı, “Yok saydığımız, bizde olmaz dediğimiz çocuk istismarı ve ihmalinin ülkemizde de var olduğu gerçeği ortaya çıktı” dedi.
“HALEN BİR ÇOCUK KORUMA POLİTİKAMIZ YOK”
Mustafa Diker vakasının, toplumu derinden etkilediğini, günlerce gündemi meşgul ettiğini ve toplumsal vicdanı derinden yaraladığını, o dönemde toplumsal olarak harekete geçmeyi sağlayan bir vaka olduğunu anlatan Meral Akıncı, olayın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen, atılamayan adımlar bulunduğuna işaret ederek, eksikliklerle ilgili şöyle devam etti:
“Ancak, olayın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen, Çocuk İzleme Merkezimiz, çocuk polisimiz, çocuk mahkemelerimiz, suça sürüklenen çocukların rehabilitasyonu ile ilgili bir merkezimiz halen bulunmamaktadır. Halen bir çocuk koruma politikamız yoktur. Sistematik ve düzenli bir şekilde yürütülen koruyucu çalışmalar yapılmamaktadır. Artan sosyal sorunlar karşısında Sosyal Hizmetler Dairemiz ve birçok devlet kuruluşumuz hizmet kalitesi ve hizmet veren memur sayısı bakımından yetersiz kalmaktadır.”
“SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK SAYISI ARTIYOR… 2015-17’DE 1081 ÇOCUK”
Akıncı, ülkede, suça sürüklenmiş ve korunma ihtiyacı olan çocuk sayısının gün geçtikçe arttığını belirterek, şu bilgileri paylaştı:
“Polisin 2015-2017 verilerine göre suça sürüklenmiş ve korunma ihtiyacı olan çocuk sayısı 1081 olarak bildirilmesine rağmen ülkemizin içinde bulunduğu durum değerlendirildiğinde, rakamların daha fazla olduğu aşikardır. Boşanma oranlarımız her geçen gün artıyor ve sağlıksız boşanan çift sayısı çok yüksektir. Anne baba arasında kaldıkları için duygusal örselenmeler yaşayan çocuklarımız riskli davranışlar sergilemektedirler. Toplumumuzda çocuklarını yetiştirirken sağlıklı ebeveyn tutumları sergilemeyen birçok aile halen mevcuttur.”
TRAVMALAR
Suça sürüklenmiş ve korunma ihtiyacı olan çocukların adli süreçler sırasında halen defalarca sorgulandığını ve yaşadıkları travma yetmezmiş gibi adli kovuşturma süreci içerisinde de ikincil travmalara maruz kaldığını dile getiren Meral Akıncı, “Yatırılarak psikiyatrik tedavi almaları gerektiğinde veya tutuklanma kararı alındığında yetişkinlerin arasına yerleştirilmektedir” diyerek, bunun sakıncalarına işaret etti.
“MEDYA HABER DİLİNDE DAHA DİKKATLİ OLMALI”
Meral Akıncı, görsel, yazılı ve dijital medya organlarının birçoğunun, bir çocukla ilgili haber yaparken, çocuğu yaralayacak şekilde haber dili kullandığına işaret ederek, bunun doğurduğu olumsuz sonuçlara değindi. Akıncı, gözleme dayanan bir mahkeme raporuyla ilgili eksik veya fazladan yazılan bir cümlenin, bir çocuğu ömür boyu istismara sevk edebileceğini veya ömrünün geriye kalan kısmını sağlıklı ve güvenli bir ortamda geçirebileceğini belirterek, kullanılacak haber dilinin önemine vurgu yaptı.
Bazı yasal düzenlemelerle ilgili de bilgi vererek; Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulunun 12 Mart 1996’da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini, 5 Aralık 2011’de ise Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni oy birliğiyle onaylayarak, devlet kurumlarına birçok sorumluluklar yüklendiğini, bu sorumlulukların bir kısmının halen yerine getirilmediğini anlatan Meral Akıncı, şöyle konuştu:
“KURUMLARIMIZI VAKİT GEÇİRMEDEN TEDBİR ALMAYA DAVET EDİYORUM”
“Bu sözleşmelere göre 18 yaşın altındaki bireyler çocuk olarak kabul edilmesine rağmen kendi iç hukukumuzda çocuğun tanımı ile ilgili birçok çelişkiler bulunmaktadır ve bu durum karmaşaya neden olmaktadır. Her geçen gün istismar ve ihmale uğrayan veya suça sürüklenen çocuk sayımız artmaktadır. Buna karşın çağdaş toplumları çocukları koruma ve rehabilitasyonunun ulaştığı seviyenin ilk basamağına dahi gelebilmiş değiliz. Vakit geçmeden, tüm kurumlarımızı ve birimlerimizi koruyucu ve önleyici tedbirler başta olmak üzere alarm veren toplum ruh sağlığı parametrelerinin iyileştirilmesi ile ilgili ve korunmaya muhtaç ve suça itilmiş çocukların ele alınmasını iyileştiren tedbirler almaya acilen buradan davet ediyorum.”
Yarınların umudu çocuklar için çalışmaya devam edeceklerini dile getiren Meral Akıncı, Kıbrıs Türk Tabipleri Odası ve Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu ile Türkiye Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği’ne, sempozyumu düzenlemelerinden dolayı teşekkür ederek, verimli bir sempozyum diledi.
Yorum Yazın