Talihsizlik, Akdoğan’da da Malkoç hoca’nın peşini bırakmamıştı.
Burada bir öğrenciye derste ceza vermeye kalkınca fitil ateşlenmişti.
Öğrencinin Velisi olan Pembe Deveci, derhal okula gelmiş kendisinin boks sertifikası olduğunu söyleyerek öğretmeni tehdit etmişti. Deveci aynı zamanda okul Aile Birliği Üyesiydi. Malkoç’un öğrenci velisini okul yönetimine şikâyeti sonuçsuz kalmıştı. KTÖS Temsilcisi olan ve Müdür Muavini sıfatını da taşıyan Fikret Deniz, bu öğretmeni derhal Sendikaya şikayet etmişti.
Yetmemiş, bu ikili olayı çarpıtıp, çeşitli iftiralarla da süsleyerek basına aktarır.
Gazeteler ve gazeteciler zaten böyle bir asparagas haberi beklemektedirler. Onlar da bu haberi biraz daha soslayarak, kamuoyuna takdim ederler ve zavallı öğretmeni yargısız infaza tabi tutarlar.
Sendika işi holiganlığa kadar götürür. Olayı soruşturmayı ve mesela öğrencilerle konuşmayı aklına bile getirmez. Bir grup sendikacı okula giderek Müdüre, bu öğretmenin derse girmesi halinde öğretmeni döve, döve okuldan atacağını söyler.
Müdür, polis çağırıp bu holigan sendikacıları okuldan atmak yerine Malkoç hocaya yalvararak ondan derse girmemesini ister.
Milli Eğitim Bakanlığı zaten Sendikaların emir eridir. Önce Hocayı Bakanlık bünyesine aldırır, sonra da müfettiş görevlendirir.
Ben, yazdığım bir köşe yazısında Türkiye Cumhuriyeti Eğitim Müşaviri ile Eğitim Bakanlığını suçlamıştım.
Bazı arkadaşlar Eğitim Müşavirinin bu olayda suçunun olmadığını bilakis öğretmene sahip çıktığını söylediler.
Bakın efendiler;
Türkiye Cumhuriyetinden buraya gelip görev yapan bu öğretmenler yüzlerce kişi arasından imtihan ve mülakatla seçilmektedir.
Burada görev yapan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görevliler, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin ve ilgili müşavirliğin koruması altındadır.
Bu öğretmenler kamu görevlisi oldukları için, herhangi bir olayda kendilerini doğrudan savunma hakları olmadığı gibi basına demeç verme yetkileri de yoktur.
Elçillik ve Müşavirlik, bu olayın hele hele “Tehdit” olayının bilgisi kendilerine ulaştığı anda kıyamet koparmalı, KKTC Makamlarına bir nota vermeli ve polisin ilgili sendikacılar başta olmak üzere ilgili kişilerin hakkında yasal kovuşturma açmasını sağlamalıydı.
Daha sonra da olayın tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için Eğitim Bakanlığından müfettiş görevlendirmesi istenmeli idi.
Olayda Mustafa Malkoç suçlu ise derhal Türkiye’ye geri gönderilmeli ve hem bölge halkından, hem de Kıbrıs Türk Kamuoyundan özür dilenmeli idi.
Müfettiş raporları Mustafa Malkoç’un masum olduğunu söylemesi halinde, yalınızca Veli, Okul Müdür ve Müdür Yardımcısı değil bu iftira kampanyasını soruşturmadan kamuoyuna aktarmakta aracılık yapan bütün gazete ve gazeteciler dâhil ilgili ve sorumlu hakkında dava açmalı ve mahkeme sürecini ciddiyetle takip etmeliydi.
Şu anda yapılan idare-i maslahattır.
Kıbrıslılar buna “Sin de, gulle geçsin” derler.
Yazıklar olsun.
Yorum Yazın