Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı programda Rum basınından Kathimerini’ye yaptığı kapsamlı çözüm açıklamalarının detaylarını paylaştı.
Özersay, şöyle konuştu:
“Biz, federasyon kötü bir şeydir, olmaması gerekir demiyoruz. Biz çözüm istiyoruz. Öte yandan hepimiz görüyoruz ki dünyanın başka ülkelerinde uygulanan federasyon modelinin koşulları, şartları Kıbrıs’ta mevcut değil. İki taraf arasında güven yok, federasyon tecrübesi yok. Kıbrıs Rum tarafı yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır değil. Bu koşullar olmadığı için o anlamda federasyon modeli gerçekçi görünmüyor. Daha farklı bir ortaklığı konuşmamız gerekiyor. Kıbrıs için çözüm gereklidir. Bir yerden başlamak gerektiğini söylüyorum. Yarının kavgasını yapmaktan ‘an’ı kaybettik, Kıbrıslı Rumlarla bugünü yaşayamadık. Bugünü yaşamaktan kastım şudur; yasadışı göçle ilgili, uluslararası terörizme karşı işbirliği yapalım. Suçluların iadesiyle ilgili kısmen başlattığımız işbirliğini geliştirelim, doğalgaz konusunda da işbirliği yapmaya başlayalım.”
Kudret Özersay, “Nasıl ki Kıbrıs sorununun çözümü için bütün ilgili taraflar Kıbrıs Konferansı’nda bir araya gelebiliyoruz; Rumlar, Türkler, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, o zaman doğalgaz ve bölgedeki kaynakların paylaşımı konusunda da bir araya gelebilmemiz lazım. Deniz yetki alanları konusunda Kıbrıs konferansı düzenleyip Kıbrıs Türk ve Rum tarafı, Türkiye, Mısır, İsrail bir araya gelip konuşmamız gerekir. En ideal olanı da budur aslında” şeklinde açıklamasını sürdürdü.
“ORTAYA KOYDUĞUMUZ POLİTİKALARLA KUZEY KIBRIS’IN DOĞU AKDENİZ’DEKİ ÖNEMİ ARTIYOR”
Kendi deniz yetki alanlarını düzenleme konusunda Türkiye’nin geç kaldığını belirten Başbakan Yardımcısı, “Yunanistan’ın öyle bir yaklaşımı var ki, eğer bunu kabul ederseniz Türkiye’den denize girmek için pasaporta ihtiyacınız olur. O kadar sınırlandırıcı olur. Lozan’la birlikte özellikle Ege’deki adalarda ciddi anlamda Yunanistan bu adaları aldığı için sıkışmış ve nefes alamamış konumdadır. Oysa Doğu Akdeniz’de durum daha farklıdır. Bu anlamda Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs’ın önemi daha da artıyor. Son dönemde bizim de ortaya koyduğumuz politikalarla bu alan düzenleniyor.
Rumlar nasıl ki Mısır’la, İsrail’le, Lübnan’la anlaşma yapıyor, Türkiye de KKTC ve Libya’yla anlaşma yapıyor. İlginçtir; Türkiye ve Mısır’ın tezleri birbiriyle uyumlu, Mısır ve Yunanistan’ın tezleri birbiriyle terstir. Dolayısıyla pozisyonlar uyumlu olduğu için bir aşamada Türkiye’nin Mısır’la da bir anlaşma yapması gerekecek. Çünkü Yunanistan adalara deniz alanları açısından daha fazla etki vermeye çalışıyor. Bu aslında uluslararası hukukla da çok uyumlu değildir. Günü gelince göreceğiz ki; siyasi kaygının ötesinde; ekonomik ve ticari menfaatlerle örtüşen başka kaygılar vardır” dedi.
“BÖLGESEL AKTÖR OLMAK İÇİN SADECE KIBRIS MÜZAKERELERİYLE İLGİLENMEK YETMEZ”
Kıbrıs müzakerelerinde 50 sene ‘görüşen’ olmakla sınırlı kalındığını belirten Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, Kıbrıs sorununun dışında da deniz yetki alanları, hava sahası, Maraş konusu gibi bir dış politika alanı olduğuna dikkat çekti: “Kıbrıs Türkü bunca yıl sadece çözüm olursa ana aktöre dönüşecek bir roldeydi. Halbuki; Kıbrıs Türkü kapsamlı çözüm olmadan da bir bölgesel aktör olabilir. O yüzden uluslararası petrol şirketleri bizimle de görüşmeye başladı. Biz bölgesel bir aktör konumuna yavaş yavaş geliyoruz. Bunu gerçekten hayata geçirebilmek için sadece Kıbrıs müzakereleriyle ilgilenmek yetmez. Proaktif bir politikaya ihtiyacımız var. Deniz yetki alanlarıyla ilgili fikir, politika geliştirmeye, görüşmeler yapmaya, sadece devletlerle değil uluslararası şirketlerle de görüşmeler yaparak bölgesel bir aktör konumuna gelmeliyiz. Bu aslında bir alan açıyor bize. Kıbrıs sorunu nasıl çözülecek diye kendi içimizde kavga ettiğimizde bir sonuç çıkmıyor. Bölgemizde güvenlik, deniz yetki alanları ve doğalgazla ilgili çok ciddi gelişmeler oluyor. Bu konularda politika geliştirip proaktif diplomasi yapmamız gerekir ki Kıbrıs Türkü çözümü beklemeden de bölgede etkili bir aktör olabilsin.”
“GEÇİTKALE İZNİ ÇALIŞMALARI DESTEKLEYİCİ ALINAN BİR TEDBİRDİR”
Başbakan Yardımcısı Özersay, Geçitkale Havaalanı’nın İHA ve SİHA’ların kullanımına açılması konusunu da değerlendirdi. “Zaten bir İHA operasyonu vardı, olmayan bir şeyi yaratmış değiliz” diyen Özersay, Geçitkale’nin kullanım iznini vermeden önce de Türkiye’den kalkan insansız hava araçlarının zaten bu görevi yerine getirdiklerini anlattı: “Türkiye’den kalkan İHA’lar çalışmasını sürdürüyordu. Sadece mesafe uzun olduğu için ve ikmal, kalkma, gelme, geri gitme meselesinde görüntülerde bazı kesintiler oluyordu. 24 saat esaslı çalışamıyorlardı. O nedenle Geçitkale’nin kullanılmasına izin verdik. Şimdi kesintisiz bir şekilde aynı görev devam ettirilecek.”
Özersay, konuya ilişkin Kathimerini aracılığıyla Kıbrıslı Rumlar’a verdiği mesajı şu sözlerle özetledi: “Sizin de Rum tarafı olarak insansız hava araçlarınız var. İsrail de bunu yapıyor. Doğalgaz vb kazılarla ilgili olarak modern çağın ihtiyaçlarıdır bunlar. Teknolojik anlamda değişen ihtiyaçlar var. Artık eskiden olduğu gibi helikopterlerle, savaş uçaklarıyla, savaş gemileriyle birebir bu kazıları yakından takip etmek yerine bir sıkıntı varsa önceden tespit edilebilsin diye, güvenlik nedeniyle havadan izleniyor. Başkalarının yaptığı çalışmalar da izleniyor. Size ait olan bir yerde başkası kazı yapmasın diye bu yolla haber ve tedbir alabilirsiniz. Kendi kazı yaptığınız bölgede de gemilerinizle ilgili bilgi sahibi olursunuz. Bu çalışmaları destekleyici alınan bir tedbirdir.”
Başbakan Yardımcısı, açıklamasında Yunanistan bütçe görüşmelerinden de örnek vererek, Yunan Savunma Bakanı’nın insansız hava aracı almaları gerektiğini söylediğini ve kendi Yunan İHA’larını da yapmak için ayırdıkları kaynağı da açıkladığı bilgisini paylaştı ve ekledi: “Rum tarafı da İsrail’le yapmış olduğu anlaşmayla insansız hava araçları satın aldı. Biz de herkesin yaptığını yaptık.”
“TOPLUMSAL BİRLİĞİ VE BARIŞI SAĞLAYACAK BİR DEVLET BAŞKANINA İHTİYACIMIZ VAR”
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda da soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay, “Adaylık açıklamak için önce karar vermek gerekir” dedi. Karar verme aşamasında olduklarını aktaran Özersay, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimin sıradan bir seçim olmadığının altını çizdi. Özersay seçimin farklı olduğu noktaları şu sözlerle anlattı: “2015’te temel tartışma başka bir model değildi. Kimse ‘daha farklı şeyler görüşmemiz lazım’ demiyordu. Güvenlik ve doğal zenginlik anlamında Doğu Akdeniz’de çok önemli şeyler oluyor. Kıbrıs sorunu çözülsün veya çözülmesin bu konularla artık etkin bir politikaya ihtiyacımız var. Bu konular bağlamında Kıbrıs Türkü’nün bölgesel aktör olmasını sağlayacak bir vizyona ve bunu hayata geçirecek olan bir devlet başkanına ihtiyaç vardır.
Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da konunun ciddi tartışılmaya başlandığı, Kıbrıs Rum liderinin bile ‘Acaba başka türlü bir çözüm olabilir mi?’ demeye başladığı bir paradigma değişikliğinin eşiğindeyiz. Bu açıdan da 2020 önemlidir. Diğer yandan toplumsal barışı ve birliği sağlayacak bir devlet başkanlığına da ihtiyacımız var. Çünkü son bir-iki senedir ciddi ayrışmalar yaşıyoruz. Toplumun farklı kesimleri birbirine tolerans göstermez oldu. Bu unsurları değerlendirdiğimizde 2020 çok kritiktir.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ PARTİLERİN DEĞİL HALKIN SEÇİMİDİR”
Kudret Özersay, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir parti seçimi olmadığını ifade etti: “Bir siyasi partinin kimin Cumhurbaşkanı olmasını istediğinden ziyade halkın kimin Cumhurbaşkanı olmasını istediğidir önemli olan. 2020 partilerin değil halkın seçimi olacak. Böyle de olması gerekir zaten, tarafsız olmalıdır. Toplumun her kesimini kucaklaması gereken bir pozisyondur. Bu iş başkadır.” dedi.
“AMACIMIZ İNSANLARA HİZMET VE DEVAMLILIKTIR”
Başbakan ve Başbakan Yardımcısının aday olması durumunda hükümetin düşeceği yönündeki iddiaları da yanıtlayan Özersay, uzun ömürlü, istikrar sağlayacak hükümetlere olan ihtiyacı hatırlattı. Amaçlarının hükümeti düşürmek olmadığını vurgulayan Başbakan Yardımcısı hedeflerinin insanlara hizmet sağlamak ve devamlılık olduğunu belirtti.
“İMAR PLANLAMASI OLMAZSA YİNE DİZİMİZİ DÖVECEĞİZ, GÖRÜŞLER ALARAK BİR ORTA NOKTA BULMALIYIZ”
Kudret Özersay’a yöneltilen bir diğer konu ise İmar Planı’na ilişkindi. Planlamanın elzem olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı, itiraz edenlerin bir kısmının “Çok fazla imara açtınız” diyerek, bir kısmının da “İmara çok fazla kapattınız” diyerek karşı çıktığını anlattı. Özersay, İmar Planı’nı neden önemsediklerini şu sözlerle paylaştı: “Herkes sorulduğunda planlama istediğini söylüyor, parti programlarında da yazıyor. Ama o ateşten gömleği giyip planlamaya kalkıştığımızda karşı çıkanlar oluyor. Yarın bir sel baskını veya depremde ciddi kayıplar yaşamak istemiyorsak, oturduğumuz çok güzel binaların içinde pis kokularla yaşamak istemiyorsak, planlama zorunluluktur. Planlama geciktirilirse ülkemiz için yıkım olur, hep beraber dizimizi döveriz. Görüşler, itirazlar tabii ki olacak. Tek doğru yoktur. Bir orta nokta bulunması gerekir. Biz, uzlaşmadan yana bir tavır ortaya koyuyoruz. Son noktaya kadar da görüşler almaya veya yansıtmaya çaba harcayacağız. Birileri bunun üzerinden hükümetin bozulmasını istiyor ama biz Halkın Partisi olarak hükümetin devamı yönünde bir duruş ortaya koyuyoruz.”
Yorum Yazın