Prof. Dr. Uğur Özgöker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin enerji pastasından uzak tutulmaya çalışılmasının Türkiye'yi harekete geçirdiğini söyledi.
Doğu Akdeniz sorununun Türk dış politikasının bir numaralı konusu haline gelmesinin nedeninin enerji paylaşımı olduğunu belirten Özgöker, "Birinci ve İkinci Dünya Savaşı endüstrinin ana hammaddesi olarak kullanılan kömür ve demirin paylaşılamaması yüzünden çıkmıştı. Çünkü gelişen sanayinin enerji kaynağının kömür olması sebebiyle 1800’lü yıllardan itibaren değeri giderek artmıştı. 1960’lardan itibaren dünyadaki enerji kaynağı olarak petrol kullanılırken, 1980-1990’lardan sonra ise doğal gaz ile petrol birlikte kullanılmaya başladı. Günümüzde ise buna benzer bir gerilimi Doğu Akdeniz’de yaşıyoruz." diye konuştu.
''TÜRKİYE, DOĞU AKDENİZ’DEN DIŞLANMAK İSTENİYOR''
Özgöker, dünyada enerji kaynağı olarak kullanılan doğal gaz ve petrolün yüzde 65-70 kadarının Orta Doğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde olduğuna dikkati çekti.
İsrail-Amerikan ortaklığıyla kurulan Nobel enerji şirketi ve Rum yönetiminin bu gazı Türkiye ve KKTC’yi devre dışı bırakarak çıkarmak için anlaştığını aktaran Özgöker, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’de sabit bir uçak gemisi konumundadır. Kıbrıs açıklarında ve İsrail’in doğusunda zengin doğal gaz kaynakları bulundu. Bu kaynaklar 1-2 yıl içinde Girit üzerinden boru hattıyla dünyanın en çok enerji tüketen bölgesi olan Avrupa’ya taşınmak isteniyor. Alternatif bir yol olarak, LPG olarak tankerle Avrupa'ya taşınması planlanıyor.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarından dışlanmaya çalışılmasının sebebi şudur: Bu doğal gaz kaynakları, 'Sahte Kıbrıs Cumhuriyeti'nin münhasır ekonomik bölgesiyle Mısır ve İsrail münhasır ekonomik bölgelerinin çakıştığı alanda bulunuyor. Türkiye, ayrıca Kıbrıs’ta garantör ülke konumundadır. Türkiye hem garantör ülke olduğu için hem de KKTC'nin haklarını korumak için bu plana karşı çıkıyor."
Özgöker, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın etkin ve fiili garantisi altında, egemenliği kısıtlanmış olarak kurulduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin bu bölgede hakları olduğunu vurgulayan Özgöker, "Türkiye, 1974’te bu anlaşmaya istinaden ve uluslararası hukuka uygun olarak buraya müdahale etti. Dolayısıyla bir kısım doğal gaz kaynakları Türkiye ile KKTC’nin münhasır ekonomik alanına da girmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin bu haklarından hiçbir zaman feragat edilmeyeceğini, bunların üstüne gidileceğini ve bu konuda da çalışmalara devam edileceğini devam söyledi." diye konuştu.
"EĞER BİR DÜNYA SAVAŞI ÇIKARSA DOĞU AKDENİZ’DE ÇIKAR"
Özgöker, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun sadece petrol üzerinden okunmaması gerektiğini, bu bölgenin önemli bir medeniyet havzası olduğunu ifade etti.
Bu bölgelerin medeniyetlerin beşiği olduğuna dikkati çeken Özgöker, şöyle devam etti:
"Bütün semavi dinler burada doğdu. Bütün kitaplar buraya indirildi. Peygamberler buradan çıktı, vahiy buraya geldi. Dolayısıyla bu bölge medeniyetler çatışmasının yaşandığı bir yerdir. Eğer bir dünya savaşı çıkacaksa buradan çıkacak. Dolayısıyla stratejik açıdan son derece önemli bir bölgede. Eğer böyle bir durum ortaya çıkarsa muhakkak Doğu Akdeniz’de en önemli nokta Kıbrıs adası olacaktır.
Kıbrıs’ta İngiltere'nin askeri üsler vardır ve bunlar egemen üslerdir, İngiltere'nin kendi kanunları geçiyor. Üsleri Amerika da kullanmaktadır. Eğer Orta Doğu’da beşinci bir Arap-İsrail savaşı çıkarsa bu illa Araplarla İsrail arasında değil belki Araplarla Araplar arasında çıkacaktır. Böyle olası bir savaşta ABD Kıbrıs'tan Orta doğu'ya müdahale edecektir. Doğu Akdeniz’i önemli kılan en önemli sebep petrol ve doğal gaz kaynakları ile enerji paylaşım mücadelesidir. Dolayısıyla Kıbrıs stratejik olarak çok önemli ve Türkiye Kıbrıs’ı elinde tutmak zorunda.''
Prof. Dr. Özgöker, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını daha da önemli hale getirdiğini savunarak, "Yaptırım konusunda Türkiye dahil birkaç devleti dışarıda bıraktılar. İran’dan petrol alımının yasaklanması, birden bire dünya petrol fiyatlarını iki katına çıkartabilir. Çünkü İran dünya petrol ihtiyacını karşılayan dördüncü büyük ülke. Bu çok önemli, ayrıca İran’ın doğal gaz rezervleri de var, dolayısıyla bu stratejik bir güçtür. Bu sebeple bir, iki yıl içinde piyasaya sürülmesi beklenen Doğu Akdeniz, doğal gazı dünya enerji ihtiyacı için hayati önem taşıyor." şeklinde konuştu.
Yorum Yazın