Rum tarafında aynı yaklaşımı ne yazık ki görememekteyiz. Büyük bir sabırla yürüttüğümüz müzakerelerde aylardır kararlara etkin katılım kavramının içini doldurmaya bile yanaşmamaktadırlar.
Eşit sayının olmadığı bazı federal kurullarda, bir Kıbrıslı Türkün olumlu oyunun gerekli olması ilkesini kabul etmemekte, Rumların çoğunluk oyunun yeterli olmasında ısrar etmektedirler. Federal ortaklık anlayışı ile taban tabana zıt olan bu tavrın yanında, dönüşümlü başkanlık konusunda da Rum toplumuna doğru mesaj verememekte, onları hazırlayamamaktadırlar.
Bu tür olumsuz yaklaşımlar karşısında asıl sabrı tükenen taraf, Kıbrıs Türk tarafıdır. Bunlar yetmezmiş gibi 16 Şubat günü yaşananlar da bardağı taşırmıştır.
Rum liderliği, yanlışını düzeltmek yerine, propaganda makinesini harekete geçirerek, bizi çözüm istemeyen taraf olarak takdim etme gayretine düşmüş görünmektedir. Bu, boşuna bir çabadır.
Rum tarafında harekete geçen koro, bir ağızdan Türkiye’deki referandumu gerekçe olarak göstermektedir. Bu da hem büyük bir haksızlıktır, hem de gerçekle yüzleşmekten kaçmaktır.
Seçim ve referandum dönemlerinin hassas dönemler olduğu bir gerçek olmakla birlikte, Türkiye’nin böyle bir talebi olmamıştır. Cenevre’de de konferansın ertelenmesi talebi Türkiye’den değil, Yunanistan’dan gelmiştir. “Enosis” plebisitinin okullarda kutlanacak olaylar listesine dahil edilmesinin altında yatan nedenleri unutturup, asıl Rum tarafında seçim havasına şimdiden girildiğini gözlerden saklamaya çalışmakla bir şey elde edilemeyeceğini bilmeleri gerekir.
Yorum Yazın