Diyabeti Tanı Gözünü Koru etkinliğinde konuşan Türk Oftalmoloji Derneği Tıbbi Retina Birimi Üyesi, Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, dünyada ve Türkiye’de oranı gittikçe artan diyabetin yol açtığı önemli bir tehlikeye değindi: Diyabetik retinopati. Peki diyabetik retinopatinin belirtileri nelerdir? Şeker hastaları diyabetik retinopatinin ortaya çıkmasını tamamen önleyebilirler mi? İşte Göçgil’den sozcu.com.tr’ye özel bilgiler…
Türkiye’de şeker hastaları, göz sağlığında oluşabilecek sorunlarla ilgili yeterince bilinçli mi sizce?
Ne yazık ki değiller. Her yıl muayene olan bir azınlık var, ancak toplam şeker hastasından bahsedersek henüz çok eksik. Hatta 2016 yılında Türk Oftalmoloji Derneği tarafından yapılan bir araştırmada, hastaların %70'inin göz doktoruna düzenli gitmediği veya yönlendirilmediği ortaya çıkmıştır. O yüzden bu konuda bilgilendirmeye fazlasıyla ihtiyaç var.
Diyabet gözde nasıl bir hasar yaratıyor? Şeker hastaları hangi göz hastalıkları ile karşı karşıya?
Diyabet sadece gözün sinir tabakası olan retinada bozulmalara (retinopati) değil, başka göz bozukluklarına da yol açabilir. Örneğin kan şeker seviyesinin düzensizliğine bağlı olarak göz merceğindeki kırma gücü değişir ve hastaların gözlük numaraları da sık aralıklarla değişilebilir. Hastalar bazen daha bulanık görüp, daha sonra düzeldiğini farkedebilirler. Bu sebeple diyabet taraması yapıp şeker hastalığı tanısını bizim koyduğumuz hastalar olabiliyor. Gözlük numaralarında sık değişiklik, gözyaşı problemleri, erken yaşta katarakt ve en önemli olarak “diyabetik retinopati” dediğimiz gözün sinir tabakasının yeterince beslenememesine bağlı oluşan ve ameliyat gerektirebilen retinada veya göz içinde kanamalar gelişebilir. Diyabetik retinopati, ciddiyetine göre gözde ışık hissi kaybına kadar görme kaybıyla sonuçlanabilir.
Diyabetik retinopati için bütün diyabet hastaları risk altında mı? Yaş, süre, diyabet türü gibi riski artıran faktörler var mı?
Diyabette en önemli faktörlerden birisi hastalığın süresi. Diyabet tanısı konulduktan önce de diyabet hastalığı başlamış ve farkedilmemiş olabilir. Bu yüzden diyabet tanısı konulduğu anda retinanın muayene edilmesi gerekir. Özellikle iyi kontrol edilmeyen diyabet hastalarında 10 yıldan sonra genellikle bazı bozulmalar başlıyor. Bu süre 20 yılı bulduktan sonra özellikle tip 1 diyabetlerin %90-%95'inde diyabetik retinopati ortaya çıkıyor. Tip 2 diyabette ise bu oran biraz daha az ve daha geç yaşta ortaya çıkıyor.
Diyabetle birlikte görüldüğünde diyabetik retinopatinin görülme riskini artıran başka hastalıklar var mı?
Evet var. Eşlik eden hipertansiyon, lipid metabolizma bozukluğu, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, hiperkolesterolemi, sigara kullanımı en başta sayılabilir.
Hastalar hangi belirtileri dikkate almalı?
Genç yaşta bir diyabet hastasının gözlük numarası sık sık değişiyorsa, bulanık görüp açılmalar oluyorsa dikkat edilmelidir. Bunlar şeker seviyesindeki değişmelerden kaynaklanabilir. Öte yandan hastaların görme şikayetleri, retinanın hangi alanında bozukluğun geliştiğine bağlıdır. Eğer sarı nokta dediğimiz retinanın net görme merkezi tutulduysa, baktığı yeri iyi görmez; sarı noktada kanama ve ödem geliştiyse düzgün çizgileri; örneğin kapı-pencere kenarlarını, okurken yatay satırları eğri, yamuk görebilir. Renk tonlarını net seçemeyebilir; daha donuk, karanlık görebilir. Özellikle ani başlayan gözde uçuşan siyah noktalar, lekeler görmek göz içine olan bir kanamaya bağlı olabilir. Vurgulamak istediğim önemli bir bulgu ise, hastanın sarı noktasında henüz bir bozulma olmaksızın retinanın diğer alanlarında yoğun kanamalar, yeni damarlar gelişmiş olabilir ve hastaya acil tedavi gerekiyor olabilir. Oysa hasta hiçbir şikayet farketmeyebilir. Yani iyi görmek de, o gözün çok sağlam olduğu veya retinopati olmadığı anlamına gelmez. Bu yüzden düzenli, en az yılda bir kez retinanın muayenesi çok önemlidir. Ancak bu şekilde doğru teşhis konabilir ve zamanında doğru tedaviyle göz ve görme korunabilir.
Diyabetik retinopati tamamen engellenebiliyor mu? Hastalara bu konuda neler önerebilirsiniz?
Diyabetik retinopati tamamen engellenebilir. Diyabet iyi kontrol altında tutulursa, hasta diyetine, yaşam tarzına dikkat ederse, ek risk faktörleri iyi kontrol altındaysa ve göz doktoruna düzenli kontrole giderse retinadaki değişiklikler zamanında, erken farkedilir. Doğru ve zamanında tedaviyle göz ve görme seviyesi korunabilir. Sarı noktadaki ödem ve kanamalar için elimizde kullanabileceğimiz etkili ilaçlarımız var ve göz içine uygulandığında oldukça etkinler. Diyabetik ödemi durdurmak ve tekrarını önlemek mümkün. Gereken durumlarda ise argon laser fotokoagülasyon da elimizdeki etkili tedavimiz. Yine vurgulamak isterim ki, bazı hastalar bu tedaviden korkup kaçıyor, laser olduğu için gözünde kanama olduğunu ifade ediyorlar. Oysa ki o göz zaten kanayacaktır ve argon laser tedavisi göz içine büyük kanamalar olmasın diye uygulanır. Argon laser tedavisi tecrübeli doktorlarca, doğru yapıldığında çok etkilidir. Daha ileri evrelerde, yeni kanayan retina damarlarından göz içine kanamalar olup düzelmediğinde veya retina dokusunu içerden çekip kaldırdığında ise vitrektomi dediğimiz mikrocerrahi teknikler, yine bu konuda uzmanlaşmış cerrahlar tarafından başarıyla uygulanmaktadır. Tabi isteğimiz bu noktaya gelinmemesi. Bu düzenli gözdibi muayeneleriyle mümkün.
Hastalar ne kadar zamanda bir kontrole gitmeliler? Aile hekimlerinin bu kısımda etkisi var mı?
Hasta diyabet tanısını aldıktan sonra mutlaka bir göz kontrolü yapılmalıdır. Çünkü bazen diyabet tanısı konulduğunda bu hastanın bilinmeyen diyabet süresi olabiliyor ve retina muayenesinde de bozulmalar görülüyor. Diyabetin süresi önemli. Bazen de biz göz doktorları, rutin muayenede retinopatiyi görüyor ve hastalara diyabet teşhisi konuyor.
Şeker hastası olduğu bilindikten sonra ise yılda bir retina muayenesi düzenli olarak yapılmalıdır. Bu noktada koruyucu hekimlik çok önemli ve aile hekimlerinden destek alınabilir. Şeker hastalarının düzenli göz muayeneleri yapılıp yapılmadığı rutin takibe alınabilse, aile hekimlerince nasıl bir çocuğun aşı düzeni mükemmel olarak takip edilebiliyorsa, yıllık retina muayeneleri de hatırlatılabilir. Şeker hastalığında sadece ülkemizde değil, tüm dünyada özellikle beslenme ile ilişkili tip 2 diyabette artış var. Bu orta vadede ülkemizi etkiliyor. Amacımız, vücuttaki tüm sistemleri etkileyen ve kötü gittiğinde ciddi bir işgücü kaybına, maliyete ve uzuv kaybına neden olabilen şeker hastalığına bağlı bozukluklar, ki buna göz de dahil gelişmeden, zamanında teşhis ve tedaviyle önleyebilmek olmalıdır. Bu yüzden ilk basamak olan aile hekimlerinin desteği çok etkili olabilir diye düşünüyorum. Bu konuda farkındalık artırılmalı, bizler de bunun için elimizden geleni yapmalıyız.
Diyabeti Tanı Gözünü Koru etkinliği için söylemek istediğiniz bir şeyiniz var mı?
Diyabeti Tanı Gözünü Koru etkinliğini oldukça önemsiyorum. Çünkü şeker hastalığının sıklığı gittikçe artmaktadır. Buna bağlı olarak diyabetik retinopati hastası da artmaktadır. Bu nedenle, bu konuda farkındalık yaratılabilmesi için Türk Oftalmoloji Derneği, Türk Diyabet Cemiyeti ve Türkiye Diyabet Vakfı'nın böyle bir etkinlikte bulunması oldukça güçlü bir etki yaratmaktadır. Bu tip etkinliklerin farklı şekillerde de sürdürülmesi yararlı olacaktır.
Yorum Yazın