Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs Konferansı’nın geçen temmuz ayında sonuçsuz kalmasıyla sona eren kapsamlı müzakere sürecine dair gerçekleri açık bir şekilde yansıtmadığı görülen Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs raporunun, bu haliyle beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu bildirdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, Kıbrıs’taki iyi niyet misyonuna ilişkin Mayıs 2015-Ağustos 2017 dönemini kapsayan 28 Eylül 2017 tarihli raporunun nihai metninin dün yayımlandığı hatırlatıldı.
Açıklamada, "Kıbrıs Konferansı’nın geçtiğimiz temmuz ayında sonuçsuz kalmasıyla sona eren kapsamlı müzakere sürecine dair gerçekleri açık bir şekilde yansıtmadığı görülen rapor, bu haliyle beklentilerimizi karşılamaktan uzak kalmakla birlikte yaşanan tüm gelişmelere tanık olan Genel Sekreter’in raporunda yer verdiği bazı tespitler uluslararası kamuoyu tarafından dikkate alınmalıdır." ifadeleri yer aldı.
Bu kapsamda Guterres'in, sürecin son aşamasında yaşananlara atıfta bulunarak, "müzakerelerin sonuçlandırılması için siyasi irade, cesaret ile kararlılık, karşılıklı güven ve ilgili tüm tarafların önceden değerlendirilmiş riskleri almaya hazır olmaları gerektiğine kanaat getirdiğini" vurgulamasının not edildiği belirtilen açıklamada, Guterres'in bu ifadelerle Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafını kastetmediğinin açık olduğunun altı çizildi.
“ANLAŞMAYA ÇOK YAKLAŞILDIĞINA DAİR İFADELERİ ANLAMAK GÜÇ”
"Zira Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Konferansı’na giden süreç boyunca ve Konferansın Crans-Montana oturumu dahil tüm aşamalarında Güvenlik ve Garantiler başlığına ilişkin 'sıfır asker, sıfır garanti' şeklinde özetlenebilecek, gerçekçi olmayan yaklaşımından asla vazgeçmemiştir." ifadesine yer verilen açıklamada, Adada kurulmasına çalışılan yeni ortaklık devletinin işleyişine dair bazı temel noktalarda dahi Rum tarafının herhangi bir yapıcılık sergilemediği ve bu nedenle raporda yer alan, "anlaşmaya çok yaklaşıldığına" dair ifadeleri de anlamanın güç olduğu vurgulandı.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinin Adadaki her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan, müzakere edilmiş, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulması için siyasi irade göstererek, cesaretle ve kararlılıkla çaba sarf etmiştir. Buna, sürece dâhil olan ya da yakından izleyen tarafların da şahit olduklarını düşünüyoruz.
Rum tarafı ise müzakerelerde göstermesi gereken siyasi iradeyi sergilememiş, Kıbrıs Konferansı’nda da bu tutumunu sürdürmüştür. Rum tarafının son olarak Crans-Montana’daki uzlaşmaz tutumuna tüm taraflar şahitlik etmiştir. Kıbrıs Rum tarafı ayrıca süreç içinde ilkesel olarak üzerinde anlaşılmış uzlaşıları dahi son aşamayı teşkil eden Kıbrıs Konferansı boyunca yeniden tartışmaya açmış, müzakere süreci devam ederken, iç siyasi saiklerle 'Enosis' gibi Kıbrıs sorununun nedenini oluşturan bir konuda parlamento kararı çıkararak, müzakere masasındaki güven duygusunu aşındıran taraf olmuştur.
Ada’da güven artırıcı önlemler kapsamında iki lider arasında üzerinde anlaşılan adımların atılmasında ayak direten yine Rum tarafı olmuştur. Rum tarafı esasen Kıbrıs Konferansı’ndan önceki dönemde de süreci defaatle akamete uğratmış; bu yetmiyormuş gibi ayrıca Kıbrıs Konferansı’nın Crans-Montana oturumunda, hassas müzakerelerin sürdürüldüğü bir ortamda, müzakere usulleriyle ve iyi niyetle bağdaşmayan bir şekilde gizli belgeleri birden fazla defa basına sızdırmıştır."
Açıklamada, Kıbrıs Türk tarafının, son süreç de dâhil yarım yüzyıldır süren çözüm çabalarında daima iyi niyet, kararlılık ve yapıcılık sergilemiş olmasına rağmen 2004'te olduğu gibi cezalandırılmaya devam edilmesinin kabul edilemez nitelikte olduğuna dikkat çekildi.
Daha önceki süreçlerin ardından Kıbrıs Türk tarafına verilen sözlerin tutulmadığının unutulmasının mümkün olmadığına işaret edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Kıbrıs’ta Rumlarla barış ve ortaklık içinde bir arada yaşayabilmek için her türlü gayreti göstermiş bulunan Kıbrıs Türk halkına uygulanan insanlık dışı izolasyona artık son verilmesinin, Kıbrıs Türklerinin uluslararası toplumla temaslarının önüne getirilen haksız engellerin artık kaldırılmasının zamanı gelmiştir. Çözüm yolunda gayret sarf eden tarafın cezalandırılması, çözümü engelleyenin ödüllendirilmesi söz konusu olmamalıdır."
Açıklamada, Guterres'in tüm taraflara temmuz ayında yapmış olduğu ve raporunda da yinelediği çağrı doğrultusunda, gelecek döneme yönelik olarak atılabilecek adımlar konusunda Kıbrıs Türk tarafıyla değerlendirmelerin devam edeceğine vurgu yapılarak, "Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı kabul edilemez nitelikteki izolasyonun önümüzdeki dönemde sürüp sürmeyeceği, söz konusu değerlendirme sürecimizde hiç şüphesiz belirleyici olacaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Türkiye'nin, Kıbrıs sorununa sürdürülebilir bir çözümü, hem Doğu Akdeniz’de istikrarın güçlendirilebilmesi hem de ilgili taraflara sağlayabileceği çok yönlü çıkarları göz önünde tutarak samimiyetle desteklediği belirtilen açıklamada, "Böyle bir çözüm için yapıcı katkılar sağlamaya devam ederek, çabalarımızı kararlılık ve iyi niyetle sürdüreceğiz." ifadeleri yer aldı.
Açıklamada, "İlgili tarafları, bu doğrultuda gerçekçi ve yapıcı bir tavır sergilemek suretiyle, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz. Öte yandan çözüm süreci önümüzdeki dönemde hangi şekli alacak olursa olsun, katkılarına daima önem atfettiğimiz BM Genel Sekreteri'nin hizmetlerini sunmaya devam etmeye hazır bulunmasını olumlu karşılıyoruz." değerlendirilmesine yer verildi.
TC DIŞİŞLERİ GUTERRES RAPORUNU DEĞERLENDİRDİ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın