Rusya Bilimler Akademisi Avrupa Enstitüsü Alman Araştırmaları Merkezi’nden Aleksandr Kamkin, Sputnik’e açıklamasında, Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye’nin tamamen farklı yönlere bakan iç ve dış politika vektörleri dikkate alındığında, Hahn’ın Brüksel’in artık olgunlaşmış ve sadece resmiyete bürünmesini bekleyen kararını dile getirdiğini düşünüyor.
‘AB, AVRUPA BİRLEŞMİŞ DEVLETLERİDİR’
“Avrupa Birliği, ulusal bağımsızlık tanımını kendine göre ayarlıyor ya da tamamen kaldırıyor” diyen Kamkin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani AB’ye dahil olan ülkeler, ulusal yetkilerinin bir kısmını Brüksel’e devrediyor. Bu, güvenlik politikasını da, finansal ve para politikasını da ilgilendiriyor. Gazı nereden alacaksınız, boru hattı nereden geçecek, hangi ülke ne ve nerede yetiştirecek, tüm bunlara Brüksel karar veriyor. Dolayısıyla ülkelerdeki finansal krizler hangi kurallara göre yaşayacak da Avrupa Merkez Bankası karar veriyor”.
‘TÜRKİYE İSE KENDİ YOLUNDAN İLERLİYOR’
Avrupa Birliği’nin liberal değerler sistemi olduğunu dile getiren Rus uzman, Türkiye’nin ise kendi seçtiği yoldan yürüdüğünü kaydederek şu değerlendirmede bulundu: “Erdoğan, bir numaralı değerin Türkiye’nin kendisinin ilan edildiği bağımsız bir devlet inşa ediyor. Oysa liberal görüşlü Avrupalı politikacılar için bir numaralı değer, belirli bir bireydir. Aile, din, ulus, etnik grup gibi genellemelerden koparılan bir birey. Türkiye’nin AB’ye üye olması bağımsızlığını kaybetmesine yol açacak. Bir tek bu olgu, Türkiye ve Avrupa’nın ortak paydada buluşmasını imkansız kılıyor."
'AB’NİN VAGONUNA DÖNÜŞMEK TÜRKİYE İÇİN ONUR KIRICI'
“Avrupa Birliği adlı trenin bir vagonuna dönüşmek, modern Türkiye için onur kırıcı” diye kaydeden Kamkin, şu yorumda bulundu: “İleri sürülen talepler öyle ciddi konuları kapsıyor ki, Türkiye’nin bu konularda taviz vermesi mümkün değil. Bunlar Kürt sorunu, ordunun ülke politikasındaki rolü ve diğerleri. Tüm bu talepleri hayata geçirmek, Türkiye’nin işine yaramıyor. Bu, bağımsızlıktan vazgeçmek demek. Ayrıca bazı maddelerin, Türkiye’nin ne kadar istese de başaramayacağı şekilde yapıldığı yönünde şüpheler var. AB’nin mevzuatına bakılırsa, yaklaşık 75 milyon nüfusa sahip bir ülkenin üyeliği Avrupa’nın yönetiminde dengeyi değiştirebilir. Böyle bir nüfusa sahip ülke, Avrupa Parlamentosu’nda ikinci en büyük vekil grubuna sahip olacak. Bu durum hafif bir deyişle AB’nin işine gelmiyor”.
‘TÜRKİYE GİDEREK BAĞIMSIZLIĞINI GÜÇLENDİRİYOR’
Bu yüzden iç politikadaki durum ne olursa olsun Türkiye’nin AB üyeliğinin önümüzdeki 10 yılda gerçekçi olmadığını söyleyen Rus uzman, “Bunu Türkiye de Brüksel de çok iyi anlıyor. Etkileşim sadece AB-Türkiye ikili anlaşmalar, ekonomik partnerlik programları çerçevesi içinde mümkün” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin AB üyeliğinin şu anda dondurulduğunu iddia eden Kamkin, şu ifadeleri kullandı: “Müzakere süreci 30 yıldan fazla bir süredir devam ediyor ama son yıllarda birçok Avrupalı politikacı, bu müzakerelerin hiçbir yere varmadığını ve Türkiye’nin giderek daha fazla bağımsız ve az uysal hale geldiğini söylüyor. Müzakereler tamamen sonlandırılmayacak ama gerçek sonucu sadece ikili anlaşmalar olacak."
Yorum Yazın