Akdeniz Üniversitesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli, Beyaz Saray'da görüntülenen yeni Doğu Akdeniz enerji sahaları ve isale yollarını gösteren haritanın ABD'nin Türkiye'nin tezlerini kabul ettiği anlamına gelmediğini belirterek, "Washington yönetimi bölgede sondaj çalışmaları yapmasını engellemek ve Kıbrıs'tan çekilmeye zorlamak için Türkiye'yi ekonomik ve askeri olarak tehdit etmektedir." dedi.
Aynı zamanda Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı olan Emete Gözügüzelli, Doğu Akdeniz enerji sahaları, kıyı devletlerin kıta sahanlığını ve muhtemel enerji isale yollarını gösteren yeni haritaya ilişkin bazı yayın organları tarafından "Türkiye'nin kıta sahanlığı tanındı, Yunanistan tamamen dışlandı" şeklinde yapılan haberlerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Gözügüzelli, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Uluslararası Enerji İşleri Koordinatörü Amos Hochstein'a yaptırılan haritayı "Türkiye'nin tezleri kabul edildi.' şeklinde okumanın büyük bir hata olduğunu vurguladı.
Amerikan yönetimi tarafından Türkiye'nin tezlerini kabul ettiğine dair tek bir diplomatik açıklama olmadığına dikkati çeken Dr. Gözügüzelli, "Bilakis Washington yönetimi bölgede sondaj çalışmaları yapmasını engellemek ve Kıbrıs'tan çekilmeye zorlamak için Türkiye'yi ekonomik ve askeri olarak tehdit etmektedir. Bu izlenen haydutluk stratejisinin Türkiye Cumhuriyeti tarafından devletin en üst düzeyinde kabul görmeyeceği başta Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetçe net bir şekilde ortaya konmuş ve KKTC sahalarında yakın bir zamanda Yavuz sondaj gemisinin sondaj faaliyetlerine başlayacağı tüm dünyaya deklere edilmiştir." diye konuştu.
Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli, Türkiye için önceliğin deniz yetki alanları üzerindeki egemenlik haklarının mevcudiyeti olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bu haklar KKTC için de geçerlidir. Bu hakların korunacağı her platformda daha yüksek sesle diplomatik olarak belirtilmekle birlikte hidrokarbon faaliyetleri ve askeri kabiliyet ile de net bir şekilde ortaya konmaktadır. Bu harita Amos Hochstein tarafından oluşturuldu. ABD'nin enerji politikasına vizyon oluşturması için masaya kondu. Mevcut durum izah edildi. Kim nerede, ne yapıyor, gösterildi. Haritayla petrol ve doğal gazın son on yıl boyunca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, İsrail ve Lübnan kıyılarında faaliyetler olduğu, kimi keşifler gerçekleştiği ve bulunan gazın Avrupa'ya satılmasını kolaylaştırabilecek ihracat yollarını resmetmeye çalışmışlardır.
Hochstein Amerika'nın bölgede doğru seçim yaptığını ve mevcut yapıyı yeniden keşfetmeye gerek olmadığını belirtiyor. Yani bu ne demek? Amerika'nın şu an izlediği stratejisinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır, İsrail hatta Lübnan dahilinde proaktif olarak yürüttüğü strateji ile nettir. Hochstein, bu haritanın 2015-2017 Kıbrıs müzakere süreci boyunca şahsen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a sunulduğunu belirtiyor. Yani Amerika Kıbrıs'ı verin bu stratejilerden yararlanın noktasında davrandığı için Türkiye bugün cezalandırılmaya ve bölgede yalnızlaştırılıp tecrit altında bırakılmaya yönelik yürütülen stratejilere karşı hamleler yapıyor."
ABD'NİN DOĞU AKDENİZ'DEKİ 9 HEDEFİ
Gözügüzelli, Beyaz Saray'da görülen fiziksel bir haritayla öncelikle Doğu Akdeniz ve Orta Doğu üzerinde "planlanan veya mevcut santraller, gaz terminalleri, boru hatları"nın ulusal güvenliğin en üst seviyesinde ABD tarafından yakından izlendiğinin belirtildiğini aktardı.
"İzlenen sadece gaz petrol veya ilgili santraller değil, keşfedilen veya olası keşif ihtimali olan bölgelerde nasıl bir yönetişim ortaya koyacaklarına dair stratejik hamleleri kapsıyor." diyen Gözügüzelli, "Bu hamlelerden en önemlisi Kahire'de toplam 7 Doğu Akdeniz ülkesinin katılımı ile oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Formudur. Mevcut keşiflerin Doğu Akdeniz Gaz formunun oluşumunun ilerletilmesinin kaçınılmaz olduğu belirleniyor. Bilindiği üzere Gaz Formunun henüz tüzüğü onaylanmamıştır." ifadelerini kullandı.
Dr. Gözügüzelli, Beyaz Saray ve Savunma Bakanlığının Gaz Forumunun tüzüğünü oluşturmak için geliştirmeye çalıştığı stratejileri şöyle sıraladı:
"Rusya'ya ihtiyacı azaltacak güzergahların güvence altına alınması. AB'nin stratejilerini bölgedeki kilit üyeleri nezdinde ilerletme yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden politika oluşturma temeline dayanıyor. Almanya'nın Kuzey Akım 2 projesinde yer alması hoşnut karşılanmıyor (Rusya’nın esiri olacağı iddia ediliyor). Türkiye'nin iddia ettiği alanlar şeklinde harita üzerinde atıf yapılarak, KKTC yok sayılarak Türkiye KKTC sahalarında da hak iddia ediyor gibi gösteriliyor. Mısır önderliğinde petrol ve gaz programlarını ilerletmesi hamleleri hedefleniyor.
Doğu Akdeniz Gaz Formunda Amerika'nın gelecek toplantısında gözlemci statüde yer alması hedefleniyor. Keşiflerle birlikte bu formun izlenecek stratejinin anahtarı olması ümit ediliyor. Amerika bölgede enerji kaynakları üzerinde hakimiyet alanını geliştirmek için Lübnan ve İsrail arasında deniz sınırı ihtilafını çözmek adına ara bulucu rolde çalışmalarda bulunuyor. Bu çalışmalara Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Lübnan Yunanistan üçlü zirvesi ile destek veriyor ve 2007 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-Lübnan sınır belirleme anlaşmasının Lübnan tarafından resmi kabul edilmesi için faaliyetler yürütülüyor. Bu sınırların resmiyete dökülmesi ile Lübnan'ın enerji faaliyetlerinin destekleneceği, gelişime katkı olacağı belirtiliyor.
Ayrıca bu sınırların resmileştirme çabası ile enerji programları üzerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin sözde Münhası Ekonomik Bölge tezlerinin ilerletilmesi ve bu alanlarda KKTC'nin haklarının gasbedilmesinin zemini kovuşturuluyor. Tüm bu adımlar esasen ilgili haritada da anlaşılacağı üzere Türkiye’ye yer vermeyen perspektifte icra ediliyor. Amerika Enerji Kaynakları Bürosu, Obama döneminden beri Avrupa'yı Rus yakıtından arındırarak 'bölgesel iş birliğini hızlandırmak ve enerji güvenliğini desteklemek için entegre bir enerji pazarı' kurmak için çalışıyor.”
"ABD, TÜRKİYE'NİN HAKLARINI TANIMIYOR"
Dr. Öğretim Üyesi EmeteGözügüzelli, Lübnan, İsrail, Filistin, Kıbrıs arasında deniz sınırları üzerinde ihtilaflar olduğunu dile getirerek, ABD'nin deniz sınırı sorununu çözmek için görüşmelerde bulunduğunu kaydetti.
Filistin'in bu amaçla Doğu Akdeniz Gaz Formuna dahil edildiğini savunan Dr. Gözügüzelli, "Amerika'nın birincil stratejik araç olarak gaz formuna yönelmesi de şu an yürüttüğü ara bulucu rolünü tamamlayarak Lübnan-israil, İsrail-Filistin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-Lüban deniz sınır meselelerini çözerek ulusal güvenlik meselelerini tamamlayarak İran'a karşı da bir hamle gerçekleştirmek arzusundadırlar. Rusya gazına bağımlılığın azalması yanında İran'ın da bölgede etkinliği kırılmak isteniyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Dr. Gözügüzelli, Beyaz Saray'daki Doğu Akdeniz haritasında EastMed Gaz Boru hattına yer verilmemesine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bu projenin deniz altından Avrupa'ya taşınmasının uygulanabilirliği ve maliyeti üzerine henüz konsensüs sağlanmadığından bu proje askıya alınmış durumdadır. Alternatif güzergahlar içerisinde Mısır merkez olarak belirlenmiştir. Çünkü gaz bulunabileceğini ummak ile gaz bulmak aynı şey değildir. Bu nedenle temkinli davranmaktadırlar. Zira Avrupa'nın Rusya'ya olan bağımlılığı mevcut koşullarda azalması söz konusu değildir.
Haritaya gelecek olursak, Türkiye üzerinden geçmesi düşünülen iki proje, İsrail-TR Haifa projesi ve KKTC üzerinden taşınması düşünülen Afrodit gazı projesi. Bu projeler haritada yer almıyor. Bu harita Doğu Akdeniz’de ruhsatlandırılan alanları resmetmektedir. Bu durum Amerika'nın mevcut haklarımızı tanıdığı manasında okunamaz. Bakınız Amerika, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığı haklarını tanımadığını sık sık Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin sözde Münhası Ekonomik Bölgesine vurgu yaparak dile getiriyor.
Daha birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşleri yetkilisi MatthewPalmer, ABD'nin Türkiye'ye Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerinin provokatif olduğunu aktardığını söyledi. ABD Türkiye'den bölgede sondaj yapmaya başlama kararından vazgeçmesini istedi. Kıbrıs birleşme müzakerelerinin başlatılmasını istedi. Palmer, Türkiye'nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde yasa dışı eylemlerden kaçınması gerektiği görüşünü ifade ederek, ülkesinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını desteklemeye devam ettiğini vurguladı. Bunlarla mı Türkiye'nin hakları savunuluyor? Türkiye'nin hakları tanınıyor?”
Yorum Yazın