Kanal T’de Hakan Yıldırım’ın sorularını yanıtlayan Nadiri “Avukatlık yaparken daha rahattım. Seçim tempo çok yoğun geçiyor. Çünkü son yasayla seçim bölgesi ortadan kalktı ve tüm KKTC seçim bölgesine dönüştü. Biz de her yere gitmek zorunda olduğumuz için bunun vermiş olduğu bir yorgunluk var. Zaman kısıtlı. Seçim startı verileli 1 buçuk ay oldu ve ciddi anlamda tempomuz çok yükseldi. Sağolsun hem seçmenimiz hem partimizin üyeleri yoğun bir ilgi gösteriyor” diye konuştu.
Köy ziyareti yaptığınızda en çok duyduğunuz söz nedir?
“Partimizin tek başına iktidar olacağındaki inancı çok görüyorum ve duyuyorum. Bunun yanında halkımızın yaşadığı sorunlar ve bunlara nasıl çözümler üretilmesi gerektiği. Kimi bölgelerde yollar, kimi bölgelerde okullar, kimi bölgelerde merkezle iletişim sıkıntısı. Bunlar genelikle duyduğumuz sorunlar.”
UBP’nin şu anda hukukçu bir vekili yok. Neler söylersiniz bu konuda?
“Bu yönde ciddi bir talep var. Çünkü bir hukukçunun hayatıdır yasalar. Sürekli yasalarla iç içeyiz. Günümüz yasaları artık ihtiyaçlara cevap veremez hale geldi. Yasalarımızın bir an önce günümüz koşullarına uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bunun içinde AB formları doğrultusunda yasalarımızın daha çağdaş hale getirilmesi gerekiyor. 15 yıla yakın avukatlık mesleğini yapıyorum. Bilgi ve tecrübelerimi halkımla paylaşıp onların refah seviyesini yükseltmek istediğim içinde meclise girmek istiyorum”
Yasalarımız çok kötü değil ama uygulamada sıkıntı var söylemine katılır mısın?
“Kesinlikle hayır. Çünkü yasalarımız yetersiz, uygulanamamasının sebebi de yetersizliğinden kaynaklanıyor. Eğer bir yasayı yaptığınızda ve o makam o yasayı uygulamıyorsa ve o yasa uygulanmadığında bunun bir yaptırımı yoksa o yasa yetersiz demektir. Bir yasanın uygulanmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Eğer uygulanmazsa bir cezai yaptırım olması gerekir. Hem o yasaya uymayanın hem de uygulamayanın bu yaptırıma maruz kalması gerekir.
Genelde yasaya uymayan kişilere bazı cezalar veriliyor. Peki yasayı uygulamayan kişiye herhangi bir cezai yaptırım öngörülüyor mu? Eğer öngörülmüyorsa yasa keyfilik taşıyor demektir. Sonra da halk arasında “yasalar var ama uygulanmıyor” görüşü doğuyor.
Yasaları çağdaşlaştırmak için aday olmak mı gerekiyordu?
2010’dan bu yana UBP Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. 2015 yılından itibaren de başkanlığını yapıyorum. Bu süreçte partimizin her kesimiyle içiçeyim. Gençlerimizin sorunlarını dinledim. Nasıl çözeriz diye birlikte düşündük. Bu çözümler hep yasalarımızın güncellenmesine dayandı. Yasaları revize etmek mecliste olduğunuz kadar mümkün değil. Milletvekili olarak buna öncü olmanız gerekir. Günümüz koşullarını değerlendirdikten sonra o yasayı yürürlüğe koyacaksınız?
Neden UBP?
Çocukluğumdan beri UBP’nin içerisinde büyüdüm. UBP’nin misyonu ve vizyonu ile yoğruldum. Aynı zamanda milliyetçi bir yapım var. UBP Kıbrıs konusunda kendinden ödün vermeyen tek parti. Bunların hepsini bir araya koyduğumuzda neden UBP’de olduğum ortaya çıkıyor.
Seçmen KKTC vurgusu yapıyor mu gördüğünüz kadarıyla?
Tabii ki yapıyor. Yaşanan müzakerelerin sonucunda halkımız Güney’le bir çözümün imkansız olduğunu görmüş oldu. Bunun sonucunda halkımızın olmazsa olmazı Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ve askerimizin adadaki varlığı. İlla ki çözüm isteyen, verici durumda olanlar mevcut. Demokratik bir ülkedeyiz ve onların da görüşlerine saygı duyuyoruz. Ancak yüzdeye vurduğumuzda yüzde 70’lik bir kesim KKTC’nin varlığının ilelebet sürdürmesinden yana.
Gezici’nin açıkladığı anket sonuçlarıyla ilgili neler söylersiniz?
Gördüğümüz kadarıyla UBP emin adımlarla tek başına iktidara yürüyor. Halkımız uygun görür ve bize bu yetkiyi verirse KKTC’nin daha güzel, refah, çağdaş bir geleceğe ulaşması için elimizden geleni yapacağız. Benim öngörüm yüzde 45’in üzerinde oy alacağımız.
Hukuk camiasından adaylığınız konusunda tepkiler nasıl?
İlk konuştuğumuzda herkesten daha çok hukukçunun mecliste olması gerektiğini duyuyoruz. Bu da demek ki mecliste belli bir sayıda hukukçu olması gerekiyor. Çünkü bir hukukçunun diğer bir meslek erbabına göre yasa yapması çok daha kolaydır. Çünkü Hukukçu demek yasa demek.
Ailenizin bu konuda tepkisi ne oldu?
Öncelikle eşime teşekkür etmek istiyorum çünkü kendisi çok büyük bir destek verdi bana. Uzun zamandır milletvekilliğinin hayalim olduğunu ve ülkeme hizmet vermek istediğimi bilen kişi. Hatta biraz da ısrarcı oldu. Madem bu ülkeye hizmet etmek istiyorsun ben de bu yola girmeni istiyorum dedi ve elinden geldiğinin üzerinde bana yardımcı oluyor.
Gezici anketinde halk Kıbrıs’ın en büyük sorunu olarak müzakere sürecini görüyor. Sizin düşünceniz nelerdir?
Kıbrıs sorunu ve müzakere süreci en büyük sorunumuz olmamalı. Hayatımızın belki bir parçası ama refah yolumuzun müzakere sürecinden geçtiğini düşünmek doğru değildir. Bunu bu şekilde lanse edip siyasi rant sağlamaya çalışanlar bu söylemlerinden vazgeçtiler. Çünkü sürekli müzakere yapıyoruz ama bir türlü barışamadık. Görüldü ki sorun KKTC halkında değilmiş. Sorunun Rum yönetiminin Kıbrıs’a yaklaşımı. Hiç tasvip etmediğim halde o kadar tavizler verilmesine rağmen Rum kesiminin tutumunun ne kadar olumsuz olduğunu görmüş olduk.
Müzakere sürecine yoğunlaşmaktansa, önce kapımızın önünü süpürelim. Önce eğitim sistemimizi, sağlık sistemimizi, yollarımızı, ekonomimizi geliştirecek adımlar atalım. Bu UBP’nin tek başına atabileceği adımlar değil. Tüm siyasi partilerin bir araya gelip atılması gereken adımlar. Ülkemiz için halkımız için güzel yarınlar için bu adımları atmalıyız. Bunları yaparsak çözüm sürecine ihtiyaç duyan kesimlerin çözümün tek çare olmadığını anlayacaklar.
Anastasiadis tekrar masaya oturmaya hazır olduğunu belirtti. Sizce bu mümkün mü?
Bugünkü parametrelerde bu mümkün değil. Bence bugüne kadar atabileceğimiz bütün adımları attık. Onlar da bir iki adım atsınlar görelim. Daha uzlaşıcı olurlarsa, bizim bazı şeylerden vazgeçtiğimiz gibi onlar da bişeylerden vazgeçerlerse masaya oturulabilir. Yoksa aynı gündemle aynı parametrelerle masaya oturmak çok da anlamlı değil. Çünkü aynı zihniyetle aynı şeyleri görüştüğümüzde yine çözüm olmayacak. Halkımızı daha fazla karamsarlığa itmemize gerek yok.
KKTC’yi yüceltelim. Yaşam koşullarını yükseltelim. Daha sonra KKTC’yi tanıtmaya çalışarak ilerleyelim. Bir yere entegre olmaya, birileriyle çözüm yapmaya gerek yok. İnanıyorum ki KKTC halkı kendi ülkesini yönetebilecek kapasiteye sahiptir. Bunu da 7 Ocak sabah sandığa giderek kanıtlayacaktır. KKTC vatandaşı olan her bireyin sandığa gidip oy vermesi bir görevdir. Lütfen sandığa gitsinler ve iradelerini yansıtsınlar. Ülkenin kaderini değiştirmek ve güvendiğiniz partinin ülkeyi yönetmesini istiyorsanız ki bu UBP’dir, gidip UBP’ye oy kullansınlar.
Yorum Yazın