Türkiye ve Rusya arasındaki kaydedilen olağanüstü hareketlilik ve gelişmeler bunun yanısıra İran’ında içine bulunduğu Ankara’da gerçekleştirilen Suriye konusunda yapılan üçlü zirve akıllara önemli sorular getirmekte. Bu sorulardan en önemlileri acaba yeni strateji nedir? ve Türk dış politikası yeniden mi şekilleniyor ?
Tüm bunların yaşanması ile daha önceden konuşulan ve bir ara üstü örtülen Türkiye yönünü mü değiştiriyor tartışması yeniden alevlenmiş durumdadır.
Bu tartışmanın tekrar gündeme gelmesinde ki en önemli etken Putin ile Erdoğan’ın iki ülkeyi birbirine daha da çok yakınlaştıran ve dünya kamuoyunda gündemi belirleyen iddialı adımların atılması olmuştur .Atılan bu adımlar malumunuzdur ki bir tanesi S-400 Hava savunma sistemiyle ilgili teslimat süresinin daha erken bir zamana çekilmiş olması diğeri ise nükleer santralin temellerinin atılması olmuştur.
Yapılan ikili görüşmenin akabinde gerçekleştirilen üçlü zirve ,Astana sürecinde ki Türkiye’nin rolünü gözler önüne serdi.
Peki tüm bu yaşananlar ve gelişen süreç de Türk Dış politikasının yeniden şekillenmesinin kaygısını taşıyan batılı ülkelerin kaygılarını haklı çıkartır mı?
Ankara Rusya ile yakınlaşmayı, Türk dış politikasında bir yön değiştirme olarak görmemekte. Ankara’da ki yetkililer batı ile ilişkilere verilen önemin üst düzeyde olduğunu, Ülkenin NATO üyeliğini koruduğunu ve Avrupa Birliği üyeliği için yapılan girişimlerin hala devam ettiğini dile getiriyorlar. Bununla birlikte Türkiye’nin Avrupa’dan almak isteyip de alamadığı özellikle füze savunma sisteminin Rusya’dan alınması gibi bir zorunluluğu da belirtiyorlar…
Tüm yaşananlar göz önüne alındığında sebebi her ne olursa olsun Türkiye ile Rusya’nın birbirine daha da çok yaklaştığı ve arada ki işbirliğini askeri alanada yaydığını gözlemlemek mümkündür.
İşin gerçeği Türkiye’nin yönünü değiştirmesi söyleminin tekrardan alevlenmesi ve konuşulmasına sebep olan etken Ankara’nın Rusya ile meydana gelen yakınlaşması değil de Batı ile arasında ki mesafenin daha da açılması olmalıdır.
Ankara’nın batı ile ilişkilerde sıkıntı yaşadığı hatta sırtını döndüğü gerçeği de ortadadır. Örneğin batılı ülkelerin bazı Rus diplomatların sınır dışı edilmesi kampanyasına Britanya’dan sonra Türkiye’de reddetmiştir .Bu yaşanan olaylarda ki son örnektir.
Gelinen nokta gösteriyor ki Batı için ne Türkiye ile ne Türkiyesiz olmadığıdır. Bu süreç ve de düşünce çok önemlidir. Bu noktalar göz önüne alınarak tarafların dış siyasetlerini tekrar gözden geçirip davranış şekillerini belirlemesi gerekiyor.
Batılı devletlerin şimdiye kadar Türkiye ile ilgili düşünceleri hep şu olmuştur “Türkiye bizden kopamaz bize bağlı olmak zorunda” bu tutum Ankara’yı haklı olarak bir arayışa ve diğer seçenekleri değerlendirme yoluna sokmuştur. Bunlar tamamen Batı sergilediği yanlış tutumun sonucudur. Eğer bu devletler Ankara’nın uyguladığı dış siyasetten kaygı ve endişe duyuyorsa Türkiye’ye yeni yaptırımlar uygulamak yerine bu gidişatı sonlandıracak girişimler ve hamleler yapması olmalıdır. Bu gösterilecek irade işbirliğine de yansımalıdır.
Türkiye’nin bu süreçte dış siyasette ki çok yanlı ve dengeli tutumunu koruyarak eski dostlukları zedelemeden yeni dostluklara hazırlıklı olmalıdır.