Kıbrıs gibi gelişmekte olan ada ülkeleri maalesef küresel krizlerden en çok etkilenen ülkeler arasında yer almaktadır. Dünyanın en güçlü olarak adlandırdığı ‘ülkelerin’ dahi mücadelede yetersiz kaldığı “yeni tip koronavirüs” diğer adıyla “Covid-19” salgını, son yüzyıl içerisinde meydana gelen en büyük küresel krizlerinden biri haline gelmiştir. Uzmanlar, henüz Covid-19 salgınının sonuçlarını tam olarak kestiremese de, tahminlerini H1N1 ve Sars’ın sonuçları üzerinden yapmaktadırlar. Ancak mevcut koronavirüs pandemisinin etki alanının, bahsi geçen iki salgından çok daha geniş kapsamlı olduğunu göz önünde bulundurarak, bu salgının küresel ekonomiye dair olumsuz etkilerinin çok daha ağır olacağını söylemek mümkündür.
Covid-19 pandemisine bakıldığında, bu salgının bulaşma hızına bağlı olarak vaka sayılarındaki hızlı yükseliş ve bu virüse yakalanan hastaların durumu, salgının daha en başında ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu durumda, Kıbrıs gibi gelişmekte olan ve ana gelir kaynaklarından birini turizm endüstrisinin oluşturduğu ada ülkelerinin krizi gerek ekonomik gerekse sosyal anlamda en asgari düzeyde atlatabilmesi adına çok ciddi tedbirleri zaman kaybetmeksizin koordineli bir biçimde alması gerekmektedir. Elbette alınacak ilgili tedbirler, lokomotif sektör olan turizm endüstrisinde yaşanacak ciddi daralmanın önüne geçemeyecektir, ancak krizin seyrine büyük ölçüde etki edecektir. Aşağıda bahsedeceğim önlemler, salgın hastalıkların görüldüğü dönemlerde alınabilecek önlemlere ilişkindir. Ancak salgın bir hastalık, pandemi olarak ilan edilmiş ise insan hayatı artık ciddi şekilde tehlikededir ve virüs sonlanıncaya kadar birçok sektör gibi turizm endüstrisi de durma noktasına gelecektir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için salgın hastalık dönemlerinde turizm endüstrisinin stratejik yönetimi oldukça önemli olmalıdır. Hızla yayılarak, pandemi olarak ilan edilmesini beklemeksizin, salgın hastalıkların yaşandığı dönemlerde alınması gereken tedbirlerin en başında, salgın hastalık görülen ülkelere daha önce yapılmış olan tur programlarının ivedilikle ertelenmesinin, mümkün değilse iptal edilmesinin sağlanması gelmektedir. Bu noktada seyahat acentelerinin ve tur operatörlerinin (belirlenen süreyi geçtikten sonra) yapılan iptallerden doğacak maddi kayıpların karşılanmasında hükümetin mali destek programı oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde seyahat acenteleri ya da tur operatörleri, müşterilerinin açacakları geri ödeme davalarıyla karşı karşıya kalabilecekler, bunun neticesinde ise prestij ve güven kaybı yaşayacaklardır. Öte yandan salgın görülen ülkelerden ziyaretçi kabul edilmemesi, söz konusu ziyaretçilerin tur programlarının ileri bir tarihe ertelenmesinin veya iptal edilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu kapsamda, salgın hastalıklarda turizm endüstrisi yönetimine dair devlet planlama ve politikasının belirlenerek, otel yönetimlerinin, salgın hastalıkların görüldüğü ülkelerden yapılan oda rezervasyonların ertelenmesi veya iptal edilmesi hükmüne/prensibine riayet etmesi sağlanmalıdır. Otellerin, erteleme veya iptallerden doğacak zararlarının karşılanması hususu, belirli kriterler çerçevesinde yine yukarıda bahsi geçen mali destek programında yer almalıdır.
Öte yandan salgın hastalıkların görüldüğü dönemlerde, alınacak bir diğer önemli tedbir, iç turizmin canlandırılması prensibiyle hareket edilmesidir. Bu çerçevede, hizmet sağlayıcıların sunacağı özel teşviklerle, yabancı turistlerin eksikliğinden kaynaklanacak maddi kayıpların giderilmesi, yerli turist akışı ile mümkün olacaktır. Salgın hastalık dönemlerinde, hastalığın görülmediği ülkelerden gelecek yabancı turistlerin yerel halkla buluşması tedbir maksatlı olarak asgari seviyeye indirilmeli bu kapsamda söz konusu yabancı turistlerin tur programlarının bu mantık çerçevesinde revize edilecek turizm ürünleri ile şekillenmesi sağlanmalıdır (Örneğin alternatif turizm ürünü olarak ekoturizm yerine gastronomi turizmi sunulması).
Diğerlerinden ayrı olarak, hem salgın bir hastalığın ülkemize girişinin engellenmesinde çok büyük bir rol oynayacağına inandığım hem de gerekli müdahalelerin gerektiği şekilde hızla yapılmasının sağlanarak muhtemel can kayıplarının önüne geçilmesi adına online “Turist Bilgi Sistem Ağı” oluşturulmasının elzem olduğunu değerlendirmekteyim.
Bu vesileyle, potansiyel ziyaretçilerin rezervasyon onayı öncesinde kurulacak “Turist Bilgi Sistem Ağında” yer alacak “Turist Sağlık Bilgi Formunu” doldurması ve sisteme yüklemesi sağlanacaktır. Turist Sağlık Bilgi Formu’nda yer alacak, son bir ay içerisinde herhangi bir ülkeyi ziyaret edip etmediği, etmiş ise hangi ülkeyi hangi tarihler arasında ziyaret ettiği, mevcut herhangi bir sağlık problemi olup olmadığı, son bir ay içerisinde herhangi bir sağlık problemi yaşayıp yaşamadığı (örneğin Son bir ay içerisinde ateşli hastalık geçirdiniz mi?; Son bir ay içerisinde rahatsızlanmışsanız hangi semptomları gösterdiğinizi işaretleyiniz: -nefes darlığı, -ishal, -bulantı, -kusma; Ortaya çıkan salgın hastalığa yakalanmış bir yakını olup olmadığı,) vb. sorulara verilecek cevaplarla, ülkemizi ziyaret edecek turistler hakkında bilgi sahibi olunması sağlanacak ve gerekli tedbirlerde böylelikle geç kalınmadan alınmış olacaktır.
Öte yandan, salgın hastalık dönemlerinde vaka sayısının artışına, vakaların durumuna, salgının etki alanlarına, salgına karşı önlem alınıp alınamadığına, tedavi edilip edilemediğine bağlı olarak insanlar arasında kaygı, korku, panik, önyargı gibi olumsuz duygular da ortaya çıkacaktır. Bu noktada, tanıtım ve pazarlama stratejileri hızla revize edilerek ortaya çıkacak salgına bağlı olumsuz duyguların ülke imajını etkilemesine izin verilmemelidir. Nihayetinde salgın hastalık bir süre sonra elbet sona erecektir, ancak potansiyel turistlerin zihinlerinde olumsuz yer edinen ülke imajının olumlamasının yapılması çok güç belki de imkânsız olacaktır. Tam da bu noktada daima aklın bir köşesinde tutulması gereken bir pazarlama bilgisini hatırlatmak istiyorum. “Kişi memnun kaldığı hizmeti veya ürünü bir kişiye, memnun kalmadığı hizmet veya ürünü on kişiye anlatır.” Bu çerçevede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin turizm kaynaklarını, Kıbrıs Türk halkının kültürünü, örf, adet gelenek ve göreneklerini, ülkedeki güçlü adalet sistemini, ülkenin güvenli oluşunu ve adadaki suç oranının düşük oluşunu, gibi tüm olumlu yanlarını öne çıkaracak şekilde pazarlama stratejilerine ağırlık verilerek, olumlu propaganda yapılması gerekmektedir.
Sevgi ve Saygılarımla,
Elif ABİÇ (MOHUL)